Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sen Clint'in kuzeni ve aynı zamanda Tony'nin en yakın arkadaşısın. Yirmi üç yaşındasın ve biyologsun. Aileni kaybettiğin zaman Tony'nin ısrarlarına dayanamayaraktan Avengers binasında kalmaya başladın.
Yani yaklaşık iki yıldır Avengers ile birlikteydin. Binadaki herkesle anlaşabiliyorsun, bir kişi hariç. Steve Rogers. Aslında anlaşamama değil, siz hiç konuşmuyorsunuz. Ne zaman göz göze gelseniz ikinizde gözlerinizi kaçırıyorsunuz. Aranızda inanılmaz garip bir çekim var.
Bu çekimin ne olduğunu sen çok iyi biliyorsun. Bu aşk. Son zamanlarda ona aşık olduğunu fark ettin ancak korkuyorsun. Steve ile olan yaş farkınız ortada ve belkide o seni küçük bir kız olarak görüyor. Bu düşüncenden dolayı günlerdir depresyondasın.
Avengers ekibi günlerdir durgun olan senin farkındalar. Sana neler olduğunu merak ediyorlar ve içinde olan savaşı hallettikten sonra gelip onlarla konuşmanı bekliyorlar.
Özellikle Steve. Günlerdir depresyonda olman onu endişelendiriyor. Sen fark etmesende Steve'in kalbi seni ilk gördüğü andan beri hızlı çarpıyor. Sana aşık olduğunu çok uzun bir süre öncesinde fark etti. Ancak senin onu yaşlı görmenden korkarak hiç açılmadı.
Aslında ikinizde birbirinizi sevmenize rağmen bunun farkında değildiniz ama merak etme, mükemmel yazarınız duruma el attı ve kavuşmanız için bütün engelleri kaldırıyor gibi gözüküyor.
•••
Son zamanlarda olduğu gibi yine geç kalktın. Bu gün Steve ile antrenman yapacaktın, bundan kaçışın yoktu. Bir haftadır yorgunum bahanesiyle kaçıyordun ancak bu gün için bahanelerin tükenmiş gibi görünüyordu.
Üzerine daha düzgün bir şeyler giyerek mutfağa gitmek için asan söre adımladın. Herkes kahvaltı masasında oturuyordu. Selam vererek Natasha'nın yanına oturdun. Sende tabağına bir şeyler alarak yemeye başladın. Kısa bir süre sonra telefonun çaldı. Arayan üniversiteden arkadaşın Emre'ydi. Aslen Türk olmasına rağmen okulunu Amerika'da okumuştu. Geçen yaz düğününe gitmiştin ve Türkiye'yi çok beğenmiştin.
"Alo Y/N, nasılsın?"
"İyiyim Emre sen nasılsın?"
"Bende nasıl olayım, bir yandan işlerle uğraşırken bir yandan da Hilal'in hamilelik kaprislerini çekiyorum işte." Kıkırdayarak şikayet etti. Sende gülmüştün.
"Bu arada iş için Amerika'ya geldim dün. Sonra aklıma sen geldin, bu gün müsaitsen görüşelim diyecektim." Tekrar konuştu. Yine antrenmandan kaçabilecektin.
"Olur müsaitim." Onu onayladın.
"O zaman saat dört gibi seni almaya gelirim, uygun mudur?"