O günden sonra... Söylediklerinden, bana hissettirdiği güzel şeylerden dolayı ne kadar heyecanlansam da düzeni olan birisinin düzenini bozmak istemezdim. Bana söylediği şeyler ile şok olmuştum ve ne tepki vereceğimi bilememiştim. Zaten hemen sonrasında eve gitmiştim, tepki de verememiştim.
Bir hafta boyunca işten çıktığımda önce sokaklarda ağır ağır yürüyor sonra da parkta oyalanıyordum. Onun olduğu otobüse binmemek için onunla karşılaşmamak için çaba sarf ediyordum.
O evliydi. Benim annemin çocuğu olduğu gibi onunda çocuğu vardı. Bana yapılmasını istemediğim şeyi çocuğa yapamazdım. Sikiyim. Çocuklara.
Gerizekalı ya. Bir de sevmiyor. Üç tane çocuk yapmış ne sevmiyorumu. Sevme takım kuracak herhalde.
Ağır ağır durağa ilerleyip otobüs beklemeye başladım. Kulağımda kulaklığım yerdeki taşlara vurarak olduğum yerde hareket ediyordum.
İşten arkadaşlarla iş yerinin oradaki ocakbaşına gitmiştik. Ne kadar gelmek istemediğimi dile getirsemde ısrarlarına dayanamamıştım. Sırf sussunlar diye tamam demiştim.
Yemiş, içmiş sonra da evlere dağılmıştık. Karanlık yolda fark ettiğim ışıkla otobüsün geldiğini anladım. Kafamı kaldırıp tabelaya baktığım da 17C olduğunu gördüm. Hızla binip akbili okutup kapanan kapıya yaslandım.
Saat geç olduğu için hızlı giderdi. Aşırı uykum gelmişti zaten. Öyle sakin müzikler çalmıştı ki yemek yerken uyuyakalacaktım neredeyse ya da ağlayacaktım. Sözleri dinleyince kalbim acıyordu. Aklıma yeşiller gelip duruyordu.
Keşke evli olmasaydı.
Sıkıntıyla yüzümü ovuşturdum fakat ani frenle ön tarada doğru kaydım. Neyseki en öndeydim yoksa sümük gibi yere yapışırdım. Kendi içindemden geçirdiğim şeye hafiften gülerken bir anda kaşlarım çatıldı. Sinirli olmam lazımdı çünkü düşebilirdim. Hızla kafamı kaldırıp şoföre kızacaktım ki karşımda yeşilleri gördüm.
Siktir. Bugün cumartesiydi.
Hiçbir şey demeden öylece yüzüne baktım. O da kırgın bir şekilde yüzüme bakıyordu. Ellerimin içi terliyordu. Çok özlemiştim onu ama yapamazdım. Bu yüzden tekrar kafamı eğip otobüsün en arka kapısına gittim ve orada bir koltuğa oturdum.
Evimden önceki durakta otobüsteki son yolcu da inmişti. Tekrardan hareket etmeye başladı fakat girmemesi gereken bir sokağa girip otobüsü park etti. Kulaklığımı kulağımdan çıkarıp ayaklandım.
"Ne yapıyorsun?" dediğimde otobüsün ışıklarını kapatıp oturduğu yerden ayaklandı ve yanıma doğru yürüdü. "Eve gitmek istiyorum ayrıca bunu yapamazsın, yapamazsınız yerinize geçip sürer misiniz?" dediklerime kulak asmayıp tam karşıma geldi.
"Neredeydin bir haftadır? Üstelik sana söylediğim onca şeyden sonra." dediğinde öfkeyle yüzüne baktım.
"Kafayı mı yedin sen? Evlisin ve üç çocuğun var. Ne demek nerelerdeydim. Senden uzak bir yerlerdeydim. Bugün hafta sonu olduğu aklımdan çıkmış bu sebeple bindim otobüse yoksa asla binmezdim."
Sinirle yüzünü ovuşturdu. Sonra derin nefesler çekti içine. "Ya bırakta bunları ben düşüneyim." dediğinde tüm vücudum öfkeyle dolmuştu.
"Ne demek ben düşüneyim?" diye bağırdığımda o da anında bağırarak konuşup sözümü kesti. "Evlilik hayatı yaşamıyoruz ki."
Anlamaz gözlerle suratına baktım. Ne yaşıyorlardı o zaman? Sesimi normal seviyeye getirip konuşmaya başladım.
"Evlilik hayatı yaşamıyorsanız nasıl üç çocuk oldu. Yenge meryem ana mı?" dediğimde yüzünü buruşturdu.
"Dalganın sırası değil Halil. Saçmalama." derin nefes alıp arkasında ki koltuğa oturdu. Sıkıntıyla ellerini saçlarına daldırıp karıştırdı. Ağzını bir açıp bir kapatıyordu. En sonunda kafasını kararlı bir şekilde aşağı yukarı sallayıp konuşmaya başladı.
"Son doğumundan sonra bir daha dokunmadım ona. O da bana. Zaten aramızda hiçbir zaman sevgi olmadı. İkimizde birbirimizi sevmiyoruz. Ailelerin zorlaması ile evlenmek zorunda kaldık.
Yataklarımız bile bir değil. Hatta Sare-" anlamaz gözlerle baktığımı fark edip açıklama yaptı."En büyük kızım. O bile farkında bir şeylerin. Bana gelip sormuyor fakat Nevin'e sorup öğreniyor. İkimizin son altı yıldır arkadaş ilişkisinden başka bir şey yaşamadığını biliyor." Kafasını cama çevirip karanlık sokağı izledi. Tekrardan mavilerime dönüp konuşmaya başladı. Ben ise öylece onu dinliyordum.
"Onun ailesi çok berbat. Benim de ailem öyle gerçi. Erkek çocuk diye diye kızı sürekli bunaltıyorlardı. Beni de benimkiler bunaltıyordu. Akbaba gibi başımızdaydılar. İlk Sare oldu kabul etmediler. Torunumuzdur diye sevdiler ya da sevdiklerini düşündüler. Aradan birkaç sene geçti tekrardan erkekte erkek diye tutturdular." Bıkkınlıkla bir nefes verip kafasını eğdi.
"Büşra oldu sonra yine aynı şeyler yaşandı. Nevin artık üçüncü defa bu şeyleri kaldıramıyordu. Bunlar sadece söyleyerek canımızı sıkmıyorlardı. Anlatamam, anlayamazsın da. Ağlaya ağlaya istemediği bir adamla sırf çeneleri kapansın diye..." Daralmış gibi gömleğinin iki düğmesini açtı sonra saçlarını karıştırdı.
"Sonra Gül oldu. Onu da istemediler yine erkek diye tutturmaya çalıştılar fakat Nevin artık yaşım geçti diyip susturmaya çalıştı onları." Suratı buruştu. Sanki aklına kötü bir anı gelmiş gibi.
"Nevin benden iki yaş küçük. Kocaman otuzsekiz yaşında kadın ailesine karşı gelemiyor mu veya ben gelemiyor muyum diye düşünebilirsin ama olmuyor. Öyle kolay değil o işler. Evlendim, kazık kadar adam oldum diye özgür olmuyorum. Boynumuza ip sarılı uçlarını ise ailelerimiz tutuyor. Evlenir evlenmez o saçma sapan çarşaf gösterme olayı için dokundum ona. Sonra altı sene ellemedim. O da ellemedi beni. Ama susmadı aileler. Ne elleri ne çeneleri..." Kafasını sıkıntıyla iki yana salladı. Birkaç dakika geçmiştiki suratında alaycı bir gülümseme ile kafasını kaldırdı.
"Allah günah yazmasın ama ölmelerini bekiyoruz ki hayatımızı yaşayabilelim." dediğinde gözümden bir yaş aktı. Hızla kafamı eğip gözlerimi sildim. O da ayağa kalktı.
"Seni durağına bırakayım." Şoför koltuğuna ilerleyip otobüsün ışıklarını yaktı sonra da girdiğimiz sokaktan çıktı. Ben ise öylece ellerimi izleyerek dediklerini düşünüyordum. Hala ne yapacağımı bilmiyordum. Fakat anlattığı şeyleri dinlediğim kısacık sürede bile boynumda o halatı hissetmiştim.
Onunla kırk yıl yaşamak... Galiba ben olsam boynuma gerçek bir halat geçirirdim.
•
Kısa bir not;
İlla 'aileler ısrar ediyor diye sevişilmez yalan söylesinler, bahane uydursunlar' diyenler olacak. Fakat dediğim gibi özgür değiller. Kontrole de götürürler. Menopoza girmiş mi girmemiş mi diye de bakarlar. Bunlar en basitleri. Böyle bir sürü iğrenç insan var yaşadığımız dünyada. Bu tarz şeylerde çok kez olmuştur. Ailelerin baskısı üç
beş iğneleyici laf değil yani sadece konuşarak değil. İcraata dökerekte her ikisini bunalttılar. Umarım anlarsınız.instagram: mortelysi0n
•
4.7.22
ŞİMDİ OKUDUĞUN
17C HATTI • |BxB|
Novela Juvenil•Tamamlandı• Her gün aynı yerden aynı otobüse binen genç bir gün otobüs şoförüne dikkat eder.