1. Nefes

258 8 6
                                    

Önsöz: Sabırla güncelleştirmeleri bekleyen herkese teşekkürler. Artık düzenli şekilde bölümler halinde yayınlanacak olan hikayemiz hız kazanacak.

Güncelleme: #5

Son Güncelleme: 11.5:2015 00:50


...

Kuzeyli dağlılar arasında bir inanış vardır. Anneden kızına sıklıkla tekrarlanan, o gün gelip çatana kadar da kızlar için "bir diğer anne nasihatından" öte bir anlam taşımayan, meşum bir söylentiden fazlası olarak görülmeyen bir inanış.

Ne zaman bir kız ve annesi ya da büyük bir kadın arasında çocuk yapmak ve ya anne olmak ile ilgili bir konu açılsa laf dönüp dolaşıp bu inanışa gelirdi. Her zaman da şöyle bir konuşma olurdu yaşça büyük olanın nasihatleri arasında. "Koca Ana, rahmine canı yerleştirken sana da bir 'göz' verir. Öyle ki ayın ışıkları yeni doğanın dünyadaki ilk banyo suyuna yansıdığında sen de nasıl bir geleceği olacağını, Koca Ana'nın diğer canlarına karşı nasıl biri olacağını, nefret ile mi yoksa sevgi ile mi bilineceğini, karanlık mı yoksa aydınlık mı dağıtacağını görürsün bir anlığına. İşte o zaman yapman gerekeni bileceksin kızım... Bu yeni doğanı banyo suyundan çıkartmalı mı yoksa böğrüne taş mı basmalı."

I. Özgürlük

Uarraka, kendi dillerinde "çok ev" anlamına geliyordu çünkü Uarraka'da çok ev vardı. Tabi ki "çok" göreceli bir kavramdır. Güney ahalisi arasında evlerin çokluğundan bahsettiğinizde size Galisda şehrini anlatabilirlerdi. Galisda'da yüzbinlerce insan yaşıyordu ve yan yana, üst üste, kat kat evlerden oluşan gettolar mevcuttu. Dar sokaklarında bir insanın yatabileceği her bir köşe ev ya da ev olarak kullanılan çarpık yapılarla doluydu. Biri tutup da Galisda'daki tüm evleri saymaya kalksa binlercesini saydıktan sonra bile kafasını kaldırınca binlerce daha olduğunu görürdü.

Uarraka, Galisda gibi değildi. Uarraka'da binlerce ev yoktu. Hatta Galisdalı birinin yolu bir gün bu köye düşse muhtemelen buradaki evleri kulübe diye tanımlardı ama söylenildiği gibi "çok" göreceli bir kavramdır.

Ondokuz ev ve bir keçi ağılı Uarraka'da yaşayanlar için çok olarak tanımlanması yeter bir sayıydı.

Uarraka, Galisda gibi kalabalık da değildi. Ondokuz hanede toplam yetmişüç yetişkin ve sayısız çocuk yaşıyordu. Zaman Efendisi Arrga için ise bu yeterince kalabalık ve bunaltıcıydı.

Arrga, eski zamanları düşünüp iç geçiriyordu. Arrga, Zamanın Efendisi lakabını kendi bulmuştu ve bu ünvanla çok gururlanıyordu. O, bu lakabı alabilmek için yıllarını Şef Aulla'nın demir yumruklu yönetimi altında geçirmek zorunda kalmıştı.

Şef Aulla, güçlü bir adamdı ve etrafında güçlü olmayan insanlara karşı hiç acıma beslemiyordu. Arrga ise kesinlikle Aulla'nın "güçlü" tanımına uymuyordu. Tüm akranları gibi uzun boyluydu evet ama kemikleri sayılıyor, henüz her ikisi de birer çocukken bütün çocuklar, Eru nehrine yüzmeye gittiklerinde zayıf vücudu, en başta Aulla olmak üzere tüm kabilenin çocuklarının alay konusu oluyordu. Durum böyle olunca bütün çocukları cesaret, güç ve saf kabadayılık ile etrafına toplamış olan Aulla'nın fazla yakınlarına yanaşamayan, yanaştığında ise hakaret, dayak ya da uzaktan fırlatılan taşlar ile karşılanan ve bu sebeple arkadaş ortamlarında pek boy gösteremeyen Arrga, genellikle yalnız geçirdiği çocukluk dönemini genel geçer beceriler olan avcılık, mızrak kullanma ya da kavga etmekten çok daha farklı konulara odaklanarak geçirmek zorunda kaldı. Bu konular, gökyüzü, uçan kuşlar, ağaçlar, nehirler ve bunun gibi kabilelerinin gözünde ıvır zıvır, tırt konulardı ki bu konuları diğer çocuklarla konuşabilmeyi hayal dahi edemezdi.

AtakatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin