Heyecanla, çığlık çığlığa haykırdı maymun. Bütün sürü de onunla birlikte haykırıyordu. Bölgeleri ihlal edilmişti ve bu savaş demekti. İri erkekler ve erkeklere yaranmak isteyen çocuksuz dişiler çılgıncasına bağırıyor, ağaçları sallıyor, çıkardıkları gürültü ile işgalcilere ve daha da önemlisi kendilerine ne kadar kalabalık olduklarını ispat etmeye çalışıyorlardı.
Tuttuğu ağaç dalı, simsiyah obsidiyen başlı bir mızraktı. Arkasına saklandığı küçük böğürtlen çalısı, aslında üç yüz ayak yüksekliğinde içi boş bir boğan sarmaşığı idi. Sarmaşığın kule gibi gövdesine girdiğinde yani önündeki çalının yapraklarını araladığında onu gördü. Kuzeyin beyaz felaketi, ejderhaların en yaşlısı, insanların Ak Ölüm diye çağırdıkları Dexeraximalenardiax, karşısındaydı. Devasa mağrasının önündeki göle yani ağılın önündeki yalağa eğilmiş, su içiyordu. Çalının ardında saklanan Avcılar Avcısı'nı farketmemişti. Bu, Avcılar Avcısı için bulunmaz bir fırsattı. Uzun zamandır bu anın gelmesini bekliyordu yani kahvaltıdan beri ve dünyalar geçidi kapanmadan bu canavarı haklaması gerekiyordu yani öğle yemeğine kadar.
Avcılar Avcısı, kapkara, dağınık, uzun saçlarını eliyle arkaya attı. Etrafına bakınıp bu canavara kendini farkettirmeden nasıl yaklaşabileceğini düşünüyordu. Eğer mızrak fırlatma mesafesine girebilirse canavarın kalbine obsidiyen başlı mızrağını fırlatabilecek ve tüm dünyayı bu yaratığın gazabından kurtarmış olacaktı. Altı buçuk yaşında olmasının getirdiği engin deneyim ile çalının içerisine girdi ve adım adım avına yaklaştı ancak herhalde Dexeraximalenardiax varlığını sezinlemiş olacak ki başını havaya kaldırdı. Yan gözle tam da Avcılar Avcısı'nın saklandığı çalıya bakıyordu. Devasa kertenkele gözü sağ sola oynuyor, Avcılar Avcısı'nın varlığını sezinliyor ama göremiyordu. Onu göremiyor olmasına rağmen, bu münasebetsiz misafirin kalbine korku tohumları serpebilmek için olsa gerek ki o devasa başını havaya kaldırdı ve ağızından alev ve yıldırımlar fışkırtarak göğe o korkunç kükreyişini gönderdi. "Bee ee ee ee ee ee!"
Beyaz oğlak... Ehem!.. Ejderhaların en yaşlısı Ak Ölüm, tehlikeyi sezmişti. Savaşa hazırdı. Avcılar Avcısı'nın tek bir şansı vardı. Eğer bu atışı kaçırırsa Dexeraximalenardiax'ın ölüm saçan nefesi ile yanıp küle dönmesi içten bile değildi. Bu yüzden hızlı davranmalıydı.
Çalıdan... Pardon... Dev sarmaşık ağacının içinden bir hışımla ileri fırladı ve mızrağını bedeninin bütün gücüyle fırlatmak için kolunu geriye ve aşağı doğru indirdi. Ak Ölüm, onu farketti ve o tarafa döndü. Tek şansı vardı. Bütün vücudu dev bir yay gibi gerildi ve mızrağı olanca gücüyle fırlattı. Ağaç dalı gök yüzünde güzel bir kavis çizerek ejdere doğru inişe geçti ve...
Dal, oğlağın yakınına bile gelmeden yere düştü.
"İnil kof... Off!.." dedi Atakat. Cümlesi oğlağın oyun arkadaşı ile toslaşma oynamaya karar verip Atakat'ın karnına küçük vücudunun bütün gücüyle toslaması ile yarıda kalmıştı.
Oğlak geri bir kaç adım attı ve tekrar toslamak için gerinip kafasını aşağı eğdi. "Sakın..." diyebildi Atakat oğlak tekrar gelip karnına bir kafa daha atarken. Elleriyle oğlağın daha yeni çıkmaya başlamış boynuzlarından tutmaya çalışıyordu ama oğlak bu oyunu çok seviyor ve bu hareketi de "hadi gel boynuzlarımızı sürtüştürelim" olarak algılayıp daha bir gaza geliyordu. Atakat arkasını dönüp kaçana kadar da bu oyunu sürdürüp bir kaç darbe daha vurduktan sonra zafer ile etrafta zıpladı ve bir kayanın tepesine çıkıp zafer çığlığını bütün Uarraka'ya duyurdu. "Bee ee ee ee ee ee!" O, Tekeler Tekesi olarak bir zafer daha kazanmıştı.
Atakat, kadim savaşı kaybetmiş ve Dünya, Dexeraximalenardiax'ın gazabından kurtulamamıştı. "Mızrağı daha uzağa atmanın bir yolunu bulmalıyım." diye düşündü Atakat'ın doğduğu gece Arrga'nın çamura battığı şimdi ise kaba taşlarla döşeli yolda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Atakat
FantasyBu hikaye, değişimin, zamanın ve insanlığın hikayesi. Savaşın, insanların ve kültürlerin hikayesi. Bu hikayenin geçtiği dünyayı ben de sizinle birlikte keşfediyorum ve her yeni mekan her yeni karakter ile merakım daha da artıyor. Uarraka adlı küçük...