Ahu, kahve gözlerini saate çevirdi. Saat gece yarısını geçmişti fakat uykusu gelmek bilmiyordu. Dizi izlemeye çalışıyor, şarkı dinliyor, kitap okumaya gayret ediyordu. Ama nafile... Zaman akmıyordu adeta. Yatağında oflayıp puflarken kapı sesini duymasıyla doğrulması bir oldu. Hemen yatağının dibinde bulunan terlikleri ayağına geçirdi ve kapıya yöneldi. Mercekten baktığında gelenleri görünce çok sevinmişti. Nihayet sohbet edip eğlenebileceği birileri vardı artık. Evde tek başına sıkıntıdan ölmek üzereyken bir kahraman gibi yetişmişlerdi. Kapıyı açtı ve büyük bir heyecanla buyur etti:
- Hoşgeldiniiizz!
Fakat karşısındakilerde onun kadar enerji yoktu. Anlaşılan işte fazlasıyla yorulmuşlardı. Emre karşılık verdi bitkin bir halde:
- Hoşbulduk, hoşbulduk.
- Ne oldu size ya? Ne bu hal?
Üçü birden içeri girdiler ve kendilerini kanepeye attılar. Emre alnına düşmüş dağınık koyu saçlarını eliyle geri taradı ve Ahu'ya baktı:
- Çok yorucu bir gündü. Sadece uyumak istiyorum.
Aksine Tuğrul hiç yorulmamış gibiydi:
- Ben çok açım!!! Yiyecek ne var?
Ahu:
- Keşke ilk var mı diye sorsaydın?
Tuğrul, yüzüne tatlı bir tebessüm yerleştirdi ve ayağa kalkıp Ahu'nun yanına dikildi. Ardından sıkıca olmayacak şekilde kucakladı ve konuştu:
- Canım benim, yapmışsındır sen bir şeyler. (Bakışlarını Ahu'ya çevirdi ve kedi gibi sokularak devam etti) Ay hadi! Kalkın, kalkın! Yemek yiyelim.
Hızlıca oturma odasıyla birleşik olan mutfağa yöneldi ve buzdolabını açıp kurcalamaya başladı. Emre ve Göksel de kendilerini attıkları kanepeden kalkıp mutfağa yöneldiler. Ahu ise tebessüm ile onları izliyordu. Tuğrul nihayet yiyecek bir şeyler bulduğunda sohbet ile eşlik ederek hepsi birlikte masaya geçti.
Ahu: "Ee n'aptınız bugün?"
Tuğrul: "Ay hiç sorma Ahu, iş bitmek bilmedi resmen!"
Ahu: "Neden o kadar yoğundu ki? Sizi hiç bu kadar yorgun görmemişimtim."
Emre: "Diğer büyük rakip şirketle bir toplantı vardı. Herkes fazlasıyla gergindi tabii. Bütün streslerini gerginliklerini bize patladılar anlayacağın."
Göksel de onaylar biçimde kafasını salladı ve sohbete dahil oldu: "Aynen öyle oldu." cümlesini bitirirken Emre'den ayırmamıştı bakışlarını.
Devam eden, bitmeyen fakat sakin bir sohbet geçti aralarında yemek boyu. Yemeklerini bitirip masayı toparladıktan sonra herkes birer soda açıp oturma odasına geçti. Göksel tiz sesiyle konuştu:
- Eve mi gitsek artık? Baksanıza saat 4'e geliyor.
Tuğrul: "Oha ne ara geçmiş vakit. Aynen kalkalım. Kızı da rahatsız ettik gecenin bi' vakti." dedi Ahu'yu kastederek.
Ahu ise inci gibi sıralanmış dişlerini gösterircesine gülümsedi ve konuştu: "Ya saçmalama. Ben de uyuyamıyordum zaten canım sıkılıyordu. Hatta ne diyeceğim! Bu gece burada kalsanıza. Yarın işe öğleden sonra gitmeyecek misiniz zaten? Kahvaltınızı yapar sonra işe geçersiniz."
Emre: "Olur mu hiç? Eve geçelim. Hadi ben bırakırım hepinizi."
Tuğrul: "Ya Emre! Bir kere de mızıkçılık yapma, ben kabul ediyorum." Sonrasında soru sorarcasına Göksel'e yöneltti bakışlarını Tuğrul.
Göksel herkesin yüzüne baktıktan sonra cevapladı: "Bana da uyar!"
Emre ciddi duruşunu bozmadan başını onaylar şekilde salladı. Ne de olsa mızıkçı çocuk konumuna düşmek istemiyordu.
Ahu, arka odadan nevresimleri getirdi ve sermeye başladı.
- Emre ve Tuğrul burada yatarsınız, Göksel ile ben de benim odamda yatarız.
Onaylandı ve nevresimler serildikten sonra herkes yatağına geçti.
Nihayet Göksel ve Ahu kız kıza kalabilmişlerdi. Perdeden içeri sızan sokak lambasının ışıkları az da olsa odayı aydınlatıyordu. En azından yüzlerini seçebiliyorlardı. Göksel fısıldadı:
- Ahu, sana bir şey söyleyeceğim.
Bu ciddi üslup Ahu'yu gerdi.
- N'oldu?
- Ben uzun süredir gözlemliyorum kendimi.
Duraksadı ve nefes aldı, sonra devam etti:
- Ve onu. Ahu ben aşık oldum galiba.
Ahu bir anlık şaşkınlıkla tepki gösteremedi. Yatakta hızla doğruldu ve hemen dibinde yerde yatan Göksel'in yanına oturdu.
- Kime?!
- B..ben çok utanıyorum. Olmaması gereken bir şeydi bu. Ama duygularımı kontrol edemiyorum Ahu.
Dolan gözleri yüzüne yansıyan sokak lambasından dolayı parladığında anlaşılıyordu. Ahu arkadaşına sarıldı: "Şşş, canım olabilir ne var bunda? Hissedeceklerimizi nasıl belirleyebiliriz? Hadi söyle bana utanma."
Göksel kemikli ve ince parmaklarını, ağlamaktan kızarmış ve solmuş yüzünden çekti. Ahu'nun gözlerine baktı: "Emre"
Ahu bir an sessiz olmaları gerektiğini unutmuş ve şaşkınlıkla bağırmıştı: "Ne?! Ciddi misin?"
Göksel: "Şş sessiz ol Ahu, lütfen! Çok utanıyorum."
Ahu: "Pardon afedersin, b..ben bir an çok şaşırdım. Sen emin misin hissettiklerinden?"
Göksel: "Evet Ahu. Geçici basit bir his olduğunu düşünüyordum fakat hayır... Öyle olsaydı çoktan geçip gitmişti. Ben Emre'yi seviyorum."
Dedi ve tekrar ağlamaya başladı. Ahu her ne kadar onu teselli etmeye çalışsa da başarılı olamıyordu. Liseden beri dost dediği birine aşık olmuştu. Düşününce o da olsa ağlardı, hele duygularının karşılık bulamayacağını düşününce...
Ahu: "Göksel, ağlama artık. Kendini bu kadar yıpratma."
Göksel: "Tamam haklısın, ağlamamalıyım."
Tişörtünün yakasına gözyaşlarını sildi ve devam etti:
"Biliyor musun aslında onun da bana karşı boş olmadığını düşünüyorum."
Ahu: "Gerçekten mi?" dedi büyük bir sevinçle.
Göksel: "Eve-" cümlesini bir patırtı bölmüştü.
Ahu odanın kapısını yavaşça araladığında Emre'nin sesini duymuştu. Göksel ile oturma odasına sesin geldiği yöne gittiklerinde Emre'nin ayağını tutarak inlediğini farkettiler. Tuğrul ise götü başı dağıtmış uyuyordu. Göksel panikle Emre'nin yanına oturdu:
- İyi misin?! Çok acıyor mu?
- İyiyim ya, çişe kalkmıştım bir an uyku sersemliğiyle ayağımı şu kolona çarptım. Serçe parmağımı.
- Kıyamam, bakayım.
Emre, Göksel'in bu ilgisine şaşkın bir halde birkaç saniye baktıktan sonra ayağını gösterdi. Göksel ise kucağına uzatmasını sağladı ve Ahu'dan buz istedikten sonra buzu şişmiş ayağına tutmaya başladı.
Ahu ise bu durumu yalnız kalmaları için fırsat bilerek odasına geri gitti.
***
Ertesi sabah gözlerini açtığında Göksel başında dikelmiş ve uyanması için Ahu'yu dürtüyordu, uyandığında ise Göksel eğildi ve heyecanla fısıldadı:
- Ahu! O da beni seviyor!
Ahu uyku sersemliğinin vermiş olduğu aptallıkla konuştu:
- N-ne, ne diyorsun?
- Öpüştük!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yabancı
ChickLitLiseden itibaren 4 yakın arkadaş... Hâlâ dostlukları devam etmekte, fakat aniden hayatlarına yeni birisi giriyor. Bir "yabancı"... Bu "yabancı"nın hayat hikayesi nedir? Ve kendisi hakkında söylenecekler yalnızca onun anlattıkları kadar mıdır?