1. Bölüm: zelzeleli gözler ve yıkılmayı bekleyen inciler

111 19 64
                                    

Ayaklarını çocuksu bir edayla ileri geri sallarken bileğine vuran kayaların çizikler oluşturmasını önemsemeyecek kadar uyuşuktu beyni. Aptal bir tebessüm yerleşirken dudaklarına peşi sıra gelen güçlü kahkahayı durdurmadan ağız dolusu atmıştı. Vücudu sarsılırken başı şiddetle dönmüş ve bir an öne sendelemişti. Kahkası boğazında yarım kalıp korku nidasına dönüşürken elindeki şişesini kenarı atıp elleriyle kendini arkaya doğru çekmişti. Ölüm korkusu ya... Kayalık ve çalılar kırmızı çizikler kazırken çıplak tenine, kısa elbisesi beline kadar sıyrılmıştı. Bunu önemsemeyerek kenarı attığı birasını el yordamıyla bulmaya çalışıp eğilirken elbisesi sahibinin örtmeyeceğini bilir gibi kendisi inmişti.

Şişesini kapalı gözlerle bulup kendine doğru çekerken içindeki sıvı ellerinden kollarına doğru akmış ve gözlerini açma gereği duymuştu. Lanet okuyarak dudaklarına götürürken bulmakta güçlük çekmiş, birazıda üzerine dökülmüştü. İçinde kalmış son bir kaç damlayı tükürüğüyle yuttuğunda tadını alamayacak kadar azdı. Tüm birasını dökmüştü.

Son selim aklını kullanarak bir kaç tane daha olacağını hatırlayıp yanındaki siyah poşete boş şişeyi koyup yenisini almıştı. Kapağını saran koruyucuyu tırnağıyla söküp alel acel açıp dikmişti. Büyük yudum genizini yakarak geçerken durmadı. Biraz daha içti, biraz daha... Midesi bu kadarına dayanamayarak tüm hepsini geri itti. Yemek borusunu ikinci defa yakarak geri gelirken öğürmüştü. Geri çıkartırken hepsini midesi kasılıyor ve tüm bedeni acıyla kıvranıyordu. Karnını tutup acıyı hafifletmeye çalışırken yaşlarının ne ara çehresinden akıp hızlanmıştınmıştı? Nedenini sorgulamak istemiyordu ama vicdanıyla öne sürülen düşünceler kemirmeye başlamıştı içini çoktan. Her şey için çok geçti, uyuşmamıştı tam olarak beyni, düşünceleri tam olarak yok olmamış, üzeri örtülmemişti.

Ağzının kenarlarına gelip yaşlarının ıslattığı saçlarını çekmişti yüzünden. Sırtını ağaca yaslayarak kararmaya yüz tutmuş  gökyüzüne çevirmişti yüzünü. Aranıp duruyordu oralarda bir şey bulacakmış gibi, bulsa ona yönelecekmişçesine. Yüzünü elleriyle kazırcasına silerken geç de olsa uyuşmasını umdu bedeninin. Hayır, bedeninin değil beyninin, düşüncelerinin ve en çok da susmak bilmeyen kıvrandırıp durduran vicdanının...

Eski zamanlara dönmek istiyor insan. Çocukluğunda kalmak, babasının yanağına bıraktığı küçük bir buseyle tüm gün eli yanağında gezip mutlulukla döne döne dolaşmak. Şuan ki nefret dolu bakışların olduğu zamanda değil, masum masum her şeye şaşkınlık duyduğu çocukluğunda yaşamak... Yağmur yağdığı zaman kollarını iki yanına açıp gökyüzüne bakarak kendi etrafında, midesi bulanıncaya kadar dönmek, şimdiki gibi beynini uyuşturmak için içtiğim o zıkkımların bulantısından önceki zamana... Gökyüzüne bakarak mutlu olduğum çocukluğumda, günahlarımın omuzumdaki ağırlıkla başımı eğerken ki gençliğimde değil... Tek üzüntüm annemle babamın gidişi olsun. Var oluşumun yada büsbütün bedenen yok oluşumun kimseyi önemsemediğini düşündüğüm için olmasın.

Boşluk hissi ciğelerimi keskinliğiyle doldurup acıtmasın, nedensizce dolmasın gözlerim, hiç bir şeyim yokken gezindiğim ara sokaklarda duyduğum arapça sözler ürpertmesin ruhumu. Yok olmak isteyecek kadar yorgun benliğimle var olmamı isteyen gençliğim çatışmasın içimde.

Ah, ne çok yordun beni hayat! O kadar yordun ki bir cana mâl olabilirsin çok kısa bir müddet daha böyle devam edersen. Tabii, bu umrunda dahi olmaz senin değil mi, ne de olsa sende yorulmuşsundur dengesiz benliğim karşısında.

Kendime bakıyorum, ama kaybolmuşum. Aynadaki kişi ben değilim. Kendim değil: Tanrım, kendimi kaybetmişim. Hangi ücra köşelere attın bu kahrolası ruhumu, bana geri ver.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 12, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sakınan Ve SakınılanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin