One

48 8 10
                                    

Kahve saçlı adam kapıdan içeriye daldı. Saçları darmadağın ve gözleri şişti. Boş bir masaya attı kendini zar zor. Önce biraz soluklandı ve gördüğü sahneleri, duyduğu cümleleri kafasından atmaya çalıştı. Lesley ona bunu yapmazdı değil mi? Onu kullanmazdı değil mi?

Yapmıştı işte. Gusion her ne kadar Lesley'nin suikastçılardan nefret ettiğini bilse de istisna olduğunu zannetmişti.

Ayağa kalktı zar zor. Bu acı onu çoktan sarhoş etmişti bile. Ancak düşünmemeyi diliyordu o. Masaya elindeki çantayı bıraktı ve barmenin yanına gitti. Beyaz saçlı barmen çocuğun yüzüne bakıyordu. Bu iş için fazla genç gibiydi.

"Hoşgeldiniz, ne alırsınız?" gülümsüyordu.

"Önerin nedir?"

Bu soru karşısında afallasa da belli etmeden konuşmasını sürdürdü.

"Şampanya ya da şarap? En çok bunlar tercih edilir burada. Hangisini istersiniz?"

İçkiler hakkında azıcık bile bilgisi yoktu. En son ne zaman içtiğini dahi hatırlamıyordu. Sarhoş olup kıyıda köşede bayılmak da istemiyordu ama biri ya da bir şey derhal kafasındaki düşünceleri susturmalıydı.

"Hangisi daha ağırsa o. "

Genç adam şampanyayı doldururken bir yandan da adamı seyrediyordu. Berbat haldeydi ve belli ki kafa dağıtmaya gelmişti. Vardiya değişimi de yaklaşmak üzereydi. Buradaki insanlarla konuşup hikayelerini dinlemeyi severdi ve onu kesinlikle dinlemek istiyordu. Şampanyasını kahve saçlıya verip ödemeyi aldı. Adam yerine doğru ilerlerken Zilong gelmişti.

"Devralabilirim burayı, daha 30 dakikan var ama olsun, dinlemek istiyorsan git. "

Gülerek karşılık verdi. Şampanya yerine daha hafif olan beyaz şarabı tercih etti. Burada favorisiydi. Hem hafif hem de lezzetli. Kahve saçlı genç adamın yanına doğru ilerledi. Kahve saçlı ise bakışlarını beyazlıya çevirdi.

"Yanınıza oturabilir miyim? "

Kafasını even anlamında salladı kahve saçlı.

"Bu arada tanışmadık, ben Ling. "

"Gusion. "

İçkisinden bie yudum alıp süzdü gözleriyle onu. Ling ise ona bakarak şarabını yudumluyordu.

"Burada çalışmak nasıl? Her gün bedava içmek iyi olsa gerek. "

"Sarhoş olmadığım sürece tabii ki güzel. "

Kısa bir sessizliğin ardından Ling söze girdi bu kez.

"Sizi bu kadar hırpalayan nedir? "

Gusion şampanyanın son yudumunu kafasına dikip tek kelimeyle cevap verdi

"İhanet"

Bardağı ile Zilong'un yanına gitti ve tekrar dolu bir bardakla geri döndü.

"Kız arkadaşınız mı?"

Kafasıyla onayladı Gusion. Sarhoş olduğu gözlerinden belliydi.

"Kullanıp kenara attı. "

Gözleri dolmuştu. Ling yavaşça sarıldı gens adama. Gusion da kollarını beyazlıya sarıp ağlamaya devam etti. Gözyaşlarını tutamıyordu.

"Sevmiştim. Neden böyle oldu anlamıyorum. Çok acıtıyor bu. "

Ling saate baktı. Eve dönmesi gerekiyordu ama Gusion'ı burada bırakamazdı.

Zilong'a 'ben gidiyorum' anlamında işaret yaptı. O da başıyla onayladı. Gusion'ın bedenini kendine yaslayıp zorlana zorlana eve doğru ilerledi.

İlk kurgum hayırlı olsunkee

:3

Champagne or Wine Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin