Kulaklığını çıkarıp yola odaklandı. Ne kadar huzur vericiydi . İnsanları süzdü . Herkesin ayrı bir hayatı vardı . Ama onları birleştiren tek bir şey vardı o da Dünya .
Bu mahalle , bu köy onun hikayesinin başlangıç yeriydi. Her hikayenin bir başlangıç sahnesi ve kapanış yeri vardır. Emsal'inde burasıydı. Kavacıklı köyü bambaşka bir yerdi insanlar orda huzurluydu, mutluydu en önemlisi de güvendeydi. Sonra ne olduysa Emsal'den sonra oldu . Emsal bunları bilmesede o köy de bir şey olduğunu biliyordu. Çok garip ve gizemliydi ona göre. Doğduğu yerde kimse onu bilmiyordu , tanımıyordu . Annesi babasını da tanımıyorlardı. Onun sadece hatırladığı;
- Sesi o kadar boğuk gelmişti ki irkildi; Melek hanımı da şaşırtmış olmalıydı. Bir anlığına, sımsıkı ellerine baktı ve sonra aniden bıraktı. Ahmet bey dizleri üzerine çöküp öylece kaldı ve her şeyi kendine özgü melodram algısına bıraktı. Ellerini kavuşturarak tepesinde dikilen adama doğru kaldırdı. " Lütfen Aziz Bey o benim hayattaki tek varlığım yapmayın. " -
Başka bir şey yoktu. Emsal köye giriş yaptığında herkes ona bakıyordu. Bu alışmış bir haldi. Emsal her sene gelir bir hafta kalır ve giderdi . Bunu yılın belli zamanında yapardı.
Arabasını köy meydananı park etti. Her zaman ki yaptığı gibi meydandaki kafeye oturdu. Birazdan köyün muhtarın geleceğini biliyordu. Çok geçmeden muhtar geldi. Muhtar sandalyeyi çekip oturdu.
"Hoşgeldin Emsal kızım"
"Hoşbuldum Mustafa amca "
"Çay içecek misin ? Bugün burda pek çalışan yok, ben söyleyim hemen."
"Mustafa amca"
Muhtar , Emsal'in ne diyeceğini tahmin ederek " efendim kızım"
"Babam ve annem ne yaşadı. Burda sen bilirsin "
Muhtar biraz irkildi." Kızım baakk..."
" Haklısın. Bugün babam hakkında konuşmak için uygun bir zaman değil."
"Evet kızım "
Emsal çayını yudumlarken gözüne bir genç bir beyfendi çarptı. Genç etrafa bakınıyordu. Sanki birini arıyordu. Genç, Emsal ile göz göze geldi. Emsal kafasını başka bir yöne doğrultdu. Kafasını kaldırdığında ise Genç ona doğru geliyordu. Genç sandelyeyi çekip oturdu.
"Muhtar ben yapamıyorum o ev anı kokuyor. "
Muhtarın rengi atmıştı. Gence Emsal'i işaret ederek "Ne evinden bahsediyorsun"
Genç Emsal'e baktı. Elini uzatarak "Ben Mert bu köye yeni geldim .Seni hiç buralarda görmedim.
Emsal hala oğlanı süzüyordu. Oğlan kumraldı. Uzun boylu kahverengi gözlere sahipti. " Ben Emsal bu köyde büyüdüm. "
Mustafa Beyin telefonu çaldı o sıra. Muhtar telefonu açmadı.
" Gençler hanım arıyor. Eğer gitmezsem ağır bir fırça kaycak."
Mert ve Emsal aynı anda " Güle güle"
Emsal çayını yudumladı. Çay buz gibi olmuştu.
"Bu köyde büyüdüğüne göre buraları iyi bilirsin "
"Evet ama değişen bir çok yer vardır. " "Olabilir o zaman senden bir şey rica edebilir miyim?"
"Evet tabiki"
Emsal şaşırdı. Yeni tanıştığı biri bu kadar yakın olması saçmaydı.
"Beni biraz gezdirebilir misin?"
Emsal düşündü. Sonuçta tanımıyordu. "Çok düşündün sana bir şey yapmam merak etme "
Emsal ciddi bir şekilde" O zaman gezdirebilirim ."
Mert şaka anlamında söylemişti. Emsal'in ciddiye almasını tuhaf buldu. Emsal hep böyleydi. Insanlara karşı soğuktu. Bunun nedenini o da bilmiyordu ama öyleydi.
2 saat sonra
Mert çok yorulmuştu. Emsal'e baktı. Hiç yorulmuşa benzemiyordu.
"Emsal"
"Efendim"
"Neden bu kadar donuksun?"
"Sen neden bu kadar merak meraklısın?"
Mert düşündü "Sen böyle degildin!"
Emsal bir an şok yaşadı.
"Ne demek istiyorsun. "
" Yani ben böyle birine benzemiyosun demek istiyordum."
"Pekala"
Mert oturduğu kayadan atlayarak Emsal'e elini uzattı. Emsal sadece etrafına baktı.
"Hadi ama "
Emsal elini tutarak o da indi."Anılar üşüştü başıma dün gece. Sağolsunlar. Sabaha sağ çıktım. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POYRAZ
Teen Fiction" Poyrazım sana Anne demeden ölemem bitanem " daha değildi bizi bırakmıyordu. Kocaman gülümsedim. " Poyraz'a bugün nasılsın oğlum demeden ölmüyosun " Bana baktı ve sımsıkı sarıldı . O an anlamıştım bu adam benim kaderimdi.