Korkuyordum. Cidden çok ama çok korkuyordum. Tüm her şeyi öğrendiğim günün üzerinden iki gün geçmişti. Ben onlara mühürden kurtulmak istediğimi söylemiştim ama onlar bana mühür yenileme yapılacak demişlerdi. Benim herhangi bir onay vermemi beklemeden halka duyurulmuştu ve hazırlıklar başlamıştı. Ben bu arada ne olduğunu anlamaya ve neyin içine düştüğümü sorgulamakla meşguldüm. Bana açıklama yaptıkları gün beni bir odaya götürmüşlerdi. Ama en alttaki odaya koymakla büyük hata etmişlerdi. Camdan aşağıya atlayıp koşmuştum. Ama sarayın etrafındaki duvarları çok yüksekti ve tırmanılamayacak kadar düzdü. Bende etrafta yürüyerek çıkabileceğim bir yer aramıştım. Lakin olmayınca olmuyordu. Ceren ve Ateş beni görmüşlerdi. Nasıl dışarıya çıktığımı ve burada ne yaptığımı sormuşlardı. Cevap vermemiştim.Ceren, Ateş'i göndermiş ve beni denizi kıyısına götürmüştü. İkimizde yerdeki kumlara oturmuştuk. Açıkçası Ceren kötü değildi. Aslında haklıydı da. Cemre ile birbirlerine çok benziyorlardı. Bizim kıyısında oturduğumuz bu deniz tüm krallıkların ortak bölgesiymiş. Burada krallık ayrımı olmazmış. Her ne kadar su gibi görünse de öyle değilmiş. Denizin kumlarının altında ateş varmış. Suyun sıcaklığını dengelemek için. Onların hemen üstünde, kumlarda yetişen birçok yosun varmış. Sadece yosun da değil. Suyun altında birçok bitki bulunuyormuş.Su zaten tamamı. Hava ise suyun içindeymiş. Bu suya girenler hayatlarındaki en temiz nefesi alırlarmış. Her krallıkta kıyısı varmış. Adı ise Ay Denizi'yim. Bu denizi Ay'ın kızına yani bana benzetirlermiş. Tüm krallıkları içinde bulunduran bir mucize. Çünkü ateş ve su iç içe olamaz, hava toprağın yaptıklarını yok edermiş. Birde denize bu ismi vermelerinde Ay etkili olmuş. Ben gönderildiğimden beri kendini göstermeyen Ay kendini bu denizde gösteriyormuş.Daha doğrusu yansımasını. Ay gökyüzünde olmuyormuş ama denizin her yerinden yansıması görülüyormuş. Artık sadece yansımaya gerek kalmamıştı. Çünkü benimle birlikte Ay da geri dönmüştü. Ceren bana o gün elementleri kontrol altında tutmam gerektiğini çünkü çok tehlikeli olabileceğini söylemişti. Bir süre denemiştik fakat ateş oluşturamamıştım. Hiçbir elementin gücünü içimde hissedemiyordum. En sonunda yorulduğumuz için sadece oturup denizi izlemiştik.Arkamdan gelen Ateş'in aniden omzuma dokunması ile ürkmüştüm ve hiç beklemediğimiz bir şey olmuştu. Ağzımdan kaçan ufak bir çığlık ile etrafımda ay ışığı gibi parıl parıl bir bariyer oluşmuş ve Ateş'i arkaya doğru fırlatmıştı.Elimi sanki bir şey siliyormuş gibi yana doğru savurunca ise kalkan kalktı.Daha fazla sorun çıkarmayayım diye beni odama götürmüşlerdi. Fakat ben yine de her gün çıkıp sahile gelmiştim. Sadece kıyıda oturmuştum ve güçlerimi kullanmayı denemiştim. Küçuk kivılcimlar olusturabilmistim ama daha ilerisi olmamıştı. Diger elementlere gelirsek onlardan tık yoktu. Galiba oldugum krallikla ilgiliydi. Denize girip denemistim ama denize girdigim gibi cevremde bir bariyer olusmuştu. Sebebini anlamamıştım ama iyi olmuştu. Bu arada size bahsetmeyi unuttuğum bir sey var. Bu denize girdiginizde güc kullanamıyirsunuz. Dısinda ise tüm elementler bu denizi kullanabiliyor. Yani su,ateş, hava ve topraga evrilebiliyor. Arkamdan birinin omzuma dokunmasiyla ürküp öne doğru kactim. Arkamdaki Ateş'ti. "Korkma, birşey yapmayacağım. Sadece seni götürmeye geldim. Hazirlanman için. Birazdan meydanda muhür yenileme yapilacak. Ceren odanda seni bekliyor" dedi. Kafamı iki yana salladim ve tekrar denize döndüm. Gitmek istemiyordum, hazırlanmak istemiyordum, mühürü yenilemek istemiyordum, evime dönmek istiyordum, annemin saçimı sevmesini istiyordum, Cemre ile sabaha kadar oturmak istiyordum, şarkı söylemek istiyordum. Ben burada durmak istemiyordum. Ben altından kafese konup sergilenen bir kuş değil, dışarida istediği gibi şakıyan bir kuş olmak istiyordum. Yan tarafimda bir karaltı fark edince kafamı cevirip baktım. Ateş yanıma oturmuş, benim gibi denize bakıyordu. Tekrar denize döndüm. "Ama sen bizimle konusmazsan anlaşamayiz. Geldiğinden beri tek kelime konuşmadin. Kafa hareketleri ve mimiklerle bu işi götüremezsin. Biliyorsun degil mi?" dediğinde detin bir nefes bıraktım. Elimi denize dokunmak icin uzattim. Ama elim suya değmeden önünde yine o parlak bariyer oluştu. Ates ilgiyle ne yaptiğımı inceliyordu. "Korkunun ecele faydası yoksa gidelim " dedim ve ayaga kalktim. Gözüm ise hala denizin uzaklarındaydı. Ateş bir an yaşadığı şok sebebiyle tepki veremedi ama sonra toparlanıp ayağa kalktı. "Nereye bakıyorsun da böyle gozlerini ayiramıyorsun?" dedi. Benim baktığım yere bakmaya basladı. Zorladi ama göremedi. Goremezdi zaten. Denizde beni kendine ceken birsey vardi. 2. Gün sahile geldigimde denizin uzaklarindan bir ses duymuştum. Ince bir sesti. Çok guzeldi, çok hoştu. Bir melodi gibiydi. Adımi sesleniyordu. Beni içine çağırıyordu. O sesi bir kez daha duyabilmek, sahibine dair bir iz gorebilmek için gözümü ayirmamıstim. Ama ne tekrar duyabilmiş nede ondan bir ize rastalayabilmiştim. Artik ise vazgeçmiştim. Denize arkamı dönüp yürümeye başladım. Tekrar Ateş'e bakmaya gerek duymadim. Dogrudan odaya yoneldim. Girdiğimde Ceren sinirden odanin icinde volta atiyordu. Beni gorunce direkt kolumdan cekti." Neredesin sen? Sabahtan beri seni ariyorum." diye beni azarladi. Sonra ise elime kirmızı bir kıyafet verdi. Kiyafet ön tarafimi neredeyse tamamen aciyordu. Mühürüm ve karnım tamamen açikti. Elibisenin alt tarafı sadece kalcalarimi kapatıyordu. Boynumda kolyeler vardi. Bazilari kısa bazilari uzun. Ceren iki tanesini de elbiseye takmısti. Düsmeaini engellemek icin. Son gunlerde yemek yemediğim için zayiflamıstim. Bu yuzden elbise bol geliyordu. Ama çok az bir bolluk. Elbise hem deriydi hem dardi çunkü. Her şekilde vücudumu sarıyordu. Ceren daha sonra beni önüne oturtmus ve makyaj yapmak istemişti. Yaptirmamistim. Saclarima masa yapmak istemişti ona da izin vermemistim. Ceren sonunda biķmis olacalak ki derin bir nefes verip elimden tuttu ve beni meydana doğru sürüklemeye basladı. Vardiğimızda tüm herkesin orada olduğunu gördüm. Tum kraliyet üyeleri yuksek bir platformun üstundeydiler. Halk ise aşşağidaydi ve cok ses vardı. Ben sahneye çikınca once sesler kesilde sonra ise bir alkış tufanı koptu. Güçlerimi onlar için kullanacağima gercekten inanıyor olmaliydilar. Kral ellerini çirparak herkesi susturdu. Beni bir yere bağladılar. Ellerim arkamdaydı. Halatla bağlamamışlardı. Bayağı atesten halatti yaptikları. Sonra Ateş'i gördüm. İçine kan kırmızısı bir kiyafet, sırtinda ise simsiyah bir pelerin. Elinde bir mühürü çeviriyordu. O sirada gecenlerde o masada gördüğüm. Bir kız yaklaştı. Önce elini bir kaseye batirdı. Yüzume birsey çiziyordu. Gözlerimi kapatıp ne çizdiğini anlamaya calistim. Anlima ateş, sağ yanağıma fidan, sol yanağıma su damlası dudaklarıma bir hortum çizdi. En son yüzümün tam ortasina kocaman bir hilal çizdi. Sonra elini mühürün uzerine koyup birşeyler fısıldamaya basladı. Fısildadi fisıldadi ve gittikce sesini yukseltti. "Hava, su ates ve toprak. O hepimize ait olmayacak. Yanlizca birinin olacak. Oda ateş olacak" bunları tekrarliyordu. Sonra herkes ona katildı, hep bir agızdan soylediler. Birden yanmaya başladığimı hissettim. Sonra ise mührümün uzerinde keskin bir acı. Öyle bir acı ki çığlıklarımi bastiramadım. Çığliklar atıyordum, belim geriliyordu. Kiz bir sure sonra sustu. Elini yüzüme bastirdi ve " Yüce ay ve tanrı seni kutsadı. Biden ol kutsanmış olan" dedi ve havaya dogru göğsümden kul parcaları yukselmeye başladı. Mühur kül oluyor ve havaya karışıyordu. En sonunda tamamen silimdiğini hissettim. Ama bende bitmiştim. Yorulmuştum, ölmüştüm adeta. Kiz önümden çekilince bana yaklasan Ateş'i görebilmistim. Elindeki mühurle bana yaklaşıyordu. "Hayir, hayır yaklaşma" diyordum ama ne fayda. Sonra birden birşey oldu. Kuvvetli bir rüzgar esti. Öyle kuvvetlinki atesten haltalarimi söndürdü. Sonra yer sarsildı sanki. Tutanacak yer bulamdadim. Sonra ise büyük bir su dalgasi vurdu. Sonra onları gördum. Diğer veliahtları. Beyazlar içinde havada süzülen bir kız ve erkek, yeşiller içinde toprak sütunlarin üstunde ilerleyen bir kiz ve erkek, en son olarak ise maviler içinde bir dalganin ustundeki bir kız ve erkek. Hava veliahtı olduğunu tahmin ettiğim erkek olan konuştu" Kuralları çiğnediniz. Bizim olana bizden izinsiz müdahele edemezsiniz" dedi. Au veliahti ise " Artık mühur silindiğine göre sizin olmuyor" dedi. Ben o esnada çoktan sıvısmya başlamıştim. Zaten halk korkudan dağilmısti. Herkes de diger veliahtlara odaklandığı icin aradan siyrilmistim. Denizin ustünde kosmaya baslamadan önce duyduğum son sey ise "Ayın Kızı kaçiyor! Yakalayin çabuk" diye bağiran bir sesti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY'IN KIZI
Teen FictionKadın kucağındaki bebeğine son bir kez baktı. Güzel kızı bir gün büyüyecekti. Keşke görebilseydi. Keşke kızı diğerleri gibi olsaydı. Adım sesleri yaklaşırken bebeğinin saçlarını son kez öpüp kokladı. Elini bebeğinin önce anlına sonra kalbine koyup g...