"Aslan ve Çita"
Kafese giren kimdi? Aslan mı Çita mı? Yoksa kafeste bir Aslan ve bir Çita mı vardı?
Lana Del Rey- Dark Paradise
Saat 11'e gelmek üzereydi. Aynadaki kendime defalarca kez baksam da hâlâ bir şeyler eksik gibi hissediyordum. Mavi, saten elbisemin bana yakıştığına inanıyordum. Sarı saçlarıma baktım. Daha doğrusu peruğuma. Hafif dalgası olan bir peruktu. Kalçamın biraz üstüne kadar geliyordu. Yüzümün önünde bıraktığım çok kalın olmayan tutamlar, elbisemin derin göğüs dekoltesini az da olsa kapatıyordu. Sırtımın tamamını kaplayan ve kalçamın tam üstünde biten sırt dekoltemin bir kısmı da peruğum yüzünden kapanmıştı.
Makyajıma baktım. Lens olan mavi gözlerim bana ayrı bir güzellik katmıştı. Hafif nude tonlarındaki makyajımla tam bir prenses gibi olmuştum.
En nefret ettiğim prenses gibi.
Cindirella gibi.
Bugünkü görevim fazla önemliydi. Hem dünyanın hem de ülkenin en büyük mafya ağına yeni bir yönetici seçilecekti. Adaylığımı ortaya koyduğumda hemen herkes şöyle demişti:
"Kadınlar yönetemez!"
"Bu kadar büyük bir mafya ağını bir kadın devralırsa işler karışır."
"Kadından mafya bile olmaz."
"Nora sadece mafyacılık oynuyor, karışmayın."
Aklıma gelen sözler beni sinirlendirmişti. Tırnaklarımı ve dişlerimi sıktım. "Kim mafyacılık oynuyor göstereceğim."
Sakinleşmek için kendime kısa bir süre verdim. Sakinleşince camdan gibi duran ayakkabılarımı giydim. Kendimden son derece emin adımlarla balonun olduğu salona yöneldim. Salona girmem ve tüm gözleri üstüme çekmem bir oldu.
Benimse umrumda olan tek bir kişi vardı.
Onun gözleri de bendeydi.
Siyah, dağınık saçları bu sefer hiç olmadığı kadar düzgündü. Ona dağınık saçı daha çok yakıştırdığımı fark ettim.
Siyah gömleğinin iki düğmesi açıktı. Gömleğinin rengindeki pantolomna doğru yürümeye başladım. Şampanyalardan sol elimde olanı ona uzattım ve ona yakınlaştım. Aramızda 7 ya da 8 santimetrelik bir boy farkı vardı. Boynuna doğru fısıldadım:
"Bir Emily Sanchez klasiğidir şampanya. Beğendiğim insanlara veririm. Sağ elimle şampanya verirsem "Altında inlemek istiyorum." demek isterim."
Sözümü yarıda kesti ve kulağıma fısıldadı. "Sol elinle vermen de "Altımda inlemeni istiyorum." demek değil mi?"
Başımı salladım. "Ben inlemem, inletirim." dedikten sonra şampanyasından bir yudum aldı.
Göz kırptım. "Göreceğiz."
"Ben Gabriel." dediğinde gülümsedim. Gerçek adının Gabriel olmadığını biliyordum. "Emily ve Gabriel" dedikten sonra nefes verdim.
"Emily in Paris. Çok severim." dedikten sonra göz kırptı. "Ben de severim."
Dakikalar sonra bir Mozart bestesi çalmaya başladı. Elini uzatıp beni dansa davet ettiğinde başta istemesem de kabul ettim. Dans etmeyi becerebilen biri değildim ama bugün bunun bi önemi yoktu. Önümdeki ince tutamları geriye atmamla beraber göğüs dekoltem iyice açığa çıkmıştı. Gözleri göğüslerime kayıyordu. Bakışlarını kaçırsa da görüyordum. Eli belimdeyken kesik kesik nefes almaya başlamıştı. Galiba azmıştı.
Kıkırdadım. "Bir dekolteyle alt edebileceğim bir adam olduğunu düşünmemiştim Gabriel." dediğimde gözlerime baktı. "Altımda inlemen gereken konular var." dediğinde gülen bendim. "Bunları odamızda mı konuşsak?"
Cümlemi bitirmeden elimden tuttu ve beni odasına götürüyordu. Aslan kafese girmişti. Çita, aslanı kafese sokmuştu. "Bu kadar mıydı?" diye küçümsedim onu. Ama bilmediğim bir şey vardı. Asıl kafese giren çitanın ta kendisiydi.
18.07.2022
