24/7; prolog.

2.9K 123 21
                                    

24/7

⸻24/7⸻

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şafakta asılı kalmış güneş, Tanrı'nın isteği doğrultusunda yüzyıllardır gökyüzünü terk etmezken bugün, diğer zamanların aksine güne zifiri karanlık eşlik ediyordu.

Tanrıların dünyasında olağanüstü bir karmaşıklık hakimdi.

Melekler oradan oraya telaşla koşturuyor, ihanetin ağır kokusu ciğerleri yakarken yavan tadı da damaklara yapışıyordu. Bütün bunların yanı sıra ise Tanrı tarafından özel bir bildiriyle saraya çağırılan Melek Hermois, özgüvenini yansıtan dik omuzları ve diğerlerinden kendini ayrı tutan koyu kanatlarıyla Tanrı'nın huzuruna doğru yürüyor, sıradan Meleklerin kendisine attığı garipseyen bakışları umursamıyordu.

Aslına bakılırsa Tanrı'nın Melek Hermois'i huzuruna çağırmasına eş olarak yaradılışında dahi bir gariplik vardı. Tanrılar dünyasında bütün melekler Tanrı'ya itaat için var olur, her birisinin yaşam özüne bir tutam Tanrı nefesi eklenirken hepsi sudan gelirdi. Bu açıdan melekleri alt etmek oldukça kolay iken Tanrı'nın herhangi bir ihanet veya itaatsizlik durumunda hatalı meleği yok etmesi bir parmak hareketine bakardı. Her birinin koşulsuz amacı düzene uymakken kendi yaşantısını kurar; sevgi, aşk, öfke, kin gibi duyguları duyumsayamadan yüz yıllık bir zaman dilimi içerisinde değişmeyen vücutları ile ölüp giderlerdi.

Tüm bunlara kıyasla Melek Hermois ise sudan yaratılmaktan uzak bir biçimde ateşten oluşmuş, özünde Tanrı'nın nefesi yerine şehvetini taşıyordu. Bundandır ki tüm meleklere kıyasla sıradan bir vücudun aksine fazlasıyla oranlı yüz hatlarına, çekici bir vücuda ve etkileyici bir ses tonuna sahipti.

Fakat Melek Hermois'i diğerlerinden ayıran belki de en önemli özellik, yaratılış amacının itaat olmamasıydı. Aslına bakılırsa, yaratılış amacını melekler gibi kendisi de bilmiyor; bir şekilde her gün ne amaçla yaşadığını kendisine soruyor olsa da asla tatmin edici bir yanıt bulamıyordu. Kendisini alt etmek de sanılanın aksine pek kolay değildi. Tanrı'nın onu kolay bir hamleyle yok edemeyecek olması akla sapkınlığa girecek sorular getirse de, beklenen şekilde hiçbir Melek bunları düşünmeye cüret etmemiş; diğer Tanrılar gibi kendi Tanrıları'nın da dogmatik oluşu sebebiyle merak ettikleri birçok şeyi umutsuzca unutuverir olmuşlardı.

Melek Hermois, kısa bir yolculuğun ardından görkemli saraya ulaşabildiğinde kapıda kendisini karşılayan huriler düz bakışlarla geniş kapıyı yavaşça aralamışlar; geniş holün ardındaki Tanrı'nın evini göz önüne sermişlerdi. Hermois, düz yüz ifadeli ruhlara kaçamak bir bakış atarak onların boşluğa diktikleri ölü bakışlarıyla önüne dönmüş, içli bir nefes verirken adımlarını aksatmadan kendisine eşlik eden yardımcı melekle Tanrı'nın huzuruna adım adım yaklaşmıştı.

Beklendiği üzere gergin değildi. Bir Tanrı'nın karşısına çıkacak olmak onda ekstra bir heyecan veya tedirginlik yaratmıyordu -ki düşünüldüğünde bu yeryüzünün en garip şeylerden birisiydi fakat bingo! meleklerin de Hermois'in aksine düşünme duyusundan yoksun olduğu bir gerçekken bu durum da herhangi bir sorun barındırmıyordu-. Sadece bir miktar, Tanrı'nın uğradığı ihanet nedeniyle tüm meleklerin ruhuna yüklediği acıyı aynı oranda yaşıyordu o kadar.

24/7Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin