h-HyUnG mU?

258 17 37
                                    


(Minho)


Ailem memlekete gittikleri için ev bana kalmıştı. Bende içip depresyona girmek için bizimkileri içmeye çağırmıştım. Fakat muhallebi çocuğu Seungmin'in Hyunjinleri getirmesi planımı tamamen altüst etmişti. Kapıyı açtığımda Seungmin ''Hyung kalabalık olalım diye diğerlerini de getirdim.'' diye gülümsemişti. 

Hyunjin'in yanında hyung demesi beni daha da üzerken durumu anlayan Jisung, Seungmin'in koluna vurdu ve gülmeye başladı. ''Ne hyungmuş arkadaş. Yıl bile yoktur arada hyung hyung diye geziyorsunuz.'' Hyunjin hariç hepsi gülmeye başlamıştı. Yalandan gülümsedim ben de. ''E hyung içeri almayacak mısın bizi. Flörtüm beni özlemiştir.'' 

Jeongin'in dedikleriyle Hyunjin'den kafasına bir tokat yemişti. ''Daha bir saat önce onunlaydın.'' Ah benim güzel yarim. Kurt bakışlarıyla yeri göğü titreten haşmetiyle dağları yerle bir edip deprem etkisi yaratan aşkım benim. Ses tonu bile çok güzel. Rabbim özene bözene yaratmış her bir yerini. 

Kolumun dürtülmesiyle Hyunjin'den bakışlarımı çekip Jisung'un 'Ne yapıyorsun?' bakışlarıyla karşılaştım. ''Girin hadi içeri. İçerde devam ederiz.'' Kapının önünden çekildiğimde hepsi sırayla içeri girmeye başlamıştı. Hyunjin geçerken gözlerini kaçırmıştı. En son Jisung elinde poşetlerle girdiğinde ''Mutfak nerede canım. Hadi mutfağa geçelim.'' dedi. 

''Ne gerek var. Ortaya açarız.'' diye mırıldandığımda Jisung kolumu tutup kaş göz işareti yapmaya başladı. ''Canım biz mutfağa geçelim canım. Nerede mutfak götür beni hadi canım.'' İşaretlerini anlayıp mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Poşetleri masaya bıraktığı gibi kapıyı kontrol etti. 

''Ne o hülyalı bakışlar canım. Uke dediğin biraz nazlı olur. Çocuk hyung dedi sana abim dedi. Trip at biraz. Sürt onun o mükemmel burnunu.'' Jisung bir yandan söylenip bir yandan kapıyı kontrol ediyordu. Uke ne ki? Jisung'a dönüp ''Uke ne demek?'' diye sorduğumda sırıttı. ''Pasif olan.'' Suratımı buruşturdum. 

''O neydi?'' diye sordum tekrar. İç çekip ''Sana attığım linklere bakmadın mı okumadın mı hayatım? Altta olan işte.'' Attığı şeyleri okumamıştım ama izlemiştim tabii ki. Hatta bugün temizlenmeyi denemiştim bile. ''Attığın şeylere baktım tabi ki. Hatta denedim birkaç bir şey. Ama pozisyon olarak mı alt demek istiyorsun? Şimdi po-'' 

Jisung yüksek sesle lafımı bölüp ''Götünü veren demek. Yeter be yeter. Ağzımı bozduruyorsun benim. Kırk yıldır geyim ilk defa böyle bir tabir kullandım.'' diye söylendi. Kapıyı tekrar kontrol ettiğinde ''Tam tersi olur yalnız. O naz yapsın.'' diye mırıldandım. Jisung sırıttı ve benden biraz uzaklaşıp poşetleri boşaltmaya başladı. ''Görürüz hayatım.'' dedi. Omuz silkip ona yardım etmeye başladım. 


Tabakları hazırlayıp içeri geçtiğimizde oturma düzeni beni güldürmüştü. Hyunjin üçlü koltukta Jeongin ve Chan'ın arasına oturmuş, diğer üçlüde ise Changbin koltuğun kenarına oturmuşken Seungmin dibine girmişti. Kalan iki tekliden birinde Felix oturuyorken Jisung onun kucağına oturmuştu. Ben de boş kalan tekliye geçmiştim. 

İlk başta pek konuşma olmasa da biralardan sonra herkes açılmıştı. Salak saçma her şeye gülüp anılarımızı anlatıyorduk. Hocalara da söverken kimya hocamız Bay Hwang'ın, Hyunjin'in babası olduğunu öğrenmiştik. Ara ara Hyunjin'in benimle konuşma çabaları ve benim Jisung'un tavsiyelerine uyup ondan kaçmalarım ile geçmişti bütün akşam. 

Sanırım en dayanıklı bendim ki gecenin sonunda hepsi sarhoş olmuştu. Onları taksiye bindirirken Jisung kucağında uyuklayan Felix'le bana döndü. ''Hyun yukarıda unutma ukenin nazlısı semenin paralısı.'' Ona göz devirip kapıyı kapattım ve sokaktan çıkana kadar taksiyi izledim. 

Annen De Öyle Derdi / hyunho (texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin