romantik anların katili

316 31 34
                                    

"sunghoon bu konuları karıştırmasan olmaz mı?"

"anne... bak her şeyi kabul ediyorum ama bunu değil"

sadece iç çekmişti.

"babamın kim olduğunu öğrenmek benim de hakkım değil mi? delirtme beni"

şu an sinirden gözlerimden yaş akıyordu. resmen şu zamana kadar çektiğim tüm zorlukları elinin tersiyle itiyordu. hala ses gelmediğinde elimi saçlarıma atmıştım.

saçlarımdaki elim tutulup çekildiğinde kafamı kaldırmıştım.

"şş sakin ol eminim ki onun için de zordur"

kafamı boynuna gömdüğümde saçlarımı okşamaya başlamıştı.

"sunghoon" annem burnunu çekip bana seslendiğinde kulağımdaki telefonu hoparlöre alıp dikelmiştim.

"anne söyleyecek misin artık?"

"baban şu an senin olduğun yerle ilgili her şeyi anlatmıştı. o yüzden beni bırakmak zorunda kaldı. normalde de ilişkimizi yaşamamalıydık ama birbirimizi sevdiğimiz için ayrılamamıştık. tek melez sendin ve baban element kontrolcüsüydü. seni saklamak için kendini feda etti. sana da anlatamadım ve beni sadece böyle şeyler yüzünden bırakmasını kendime yediremedim ve sizin görüşmenizi engelledim. bencilce biliyorum ama o zamanlar öyle hissediyordum sonra da öyle kalmasının sorun olmayacağını düşündüm. tabii aklım yerine geldiğinde de anlatmak istemiştim ama sen babanı affedersin ve gitmek istersin diye yapamadım. seni alırlar diye korktum ve seni saklayarak korudum. ama koruyamamışım ki geç de olsa buldu seni..." derin nefes alıp devam etmişti.

"gerçekten bu konuda özür dilerim. sadece benden güç almaktansa babanın gönderdiği hediyelerden de, mektuplardan da güç alabilirdin ama ben hepsini sakladım"

"taaa ki senin de onun gibi element kontrolcüsü olduğun belli olana kadar"

"anne iki tane element kontrolcüsü var şu an..." aklıma gelen düşünceler ellerimin titremesini sağlıyordu.

"choi kyubok ve park seohoon." heeseung isimleri söyleyince annem de kim olduğunu düşünmeden "evet park seohoon bebeğim. özür dilerim gerçekten çok özür dilerim" diyerek telefonu kapatmış ve beni düşüncelerimle yalnız bırakmıştı.

şu an onun da üzgün olup ağladığına emindim ama affetmek içimden gelmiyordu.

nasıl o adam olabilirdi ve annem her şeyi nasıl bu kadar hızlı açıklamıştı.

iç sesim aslında zorlandı ama sana fark ettirmemek için uğraştı dese de annemi şu an düşünmek istemiyordum.

öncesinde de ben sadece annemi düşünürken aslında annem her şeyi biliyordu ve benim duygularımı umursamamıştı.

••••

"anneni dinledin kimseye kızmadan acaba seohoon hocayı da mı dinlesen?"

heeseung belimi okşarken sorunca kafamı sallamıştım.

onu görüp konuşmak iyi olabilirdi.

hayatım boyunca gerçeği bilmediğim için nefret etsem de zorunluluktan beri bırakan babam ile konuşma fikri beni fazlasıyla gerse de kötü karşılayacağını sanmıyordum.

sonuçta gelmem ve burada kalmam içinde çok uğraşmıştı.

ki kötü karşılamamalıydı da...

"önce dinlenmek ister misin? öğle arası bitmek üzere ve sen bir şey de yemedin"

"aslında acıkmıştım biliyor musun? ama ciddi bir durum olduğu için telefon konuşmamızın uzun süreceğine emindim. bundan dolayı yemek yemeyi gözden çıkartmıştım."

dediklerime ikimiz de gülerken heeseung bir poşet koymuştu aramıza.

bir kafeden olduğu belliydi. içinde iki tane soğuk kahve iki tane de sandviç olduğunu görünce gülümseyip heeseung'un dudağına öpücük kondurmuştum.

"kaç dakikamız kaldı acaba bu güzellikleri yemek için?"

"senin hala telefonda konuştuğunu görünce jungkook hocadan izin aldım. ardından da kafeye gittim. rahatla biraz daha çok zamanımız var"

benim aksime gerçekten rahat bir şekilde elimdeki sandviçi alıp paketinden açmış kahvemi de vermişti. aynısını kendisine de yaparken onu sadece izlemek istiyordum. bir süre ona baktığımda fark edip bana dönmüştü.

"rahat ol dedim evet ama bu kadarına gerek yoktu. yüzümü eskitmiş olabilirsin" diyerek sırıtan heeseung'un omzuna vurmuştum.

"elin gerçekten ağır acı bana" diyerek kahkaha attığında göz devirmiştim. resmen benimle dalga geçmek dışında başka bir hobisi yoktu.

"romantik olabilecek anlarımızın katilisin lee heeseung"

"ben de seni seviyorum" demesiyle boğazıma kaçan sandviç ile öksürmeye başlamıştım.

"böyle bir tepki vereceğini beklemiyordum. bak bilsem lokmanın bitmesini beklerdim"

"yah lee heeseung benimle dalga geçmeyi kes"

ᴀᴄᴀᴅᴇᴍʏ ᴏꜰ ᴇʟᴇᴍᴇɴᴛꜱ-ʜᴇᴇʜᴏᴏɴ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin