•Phantogram - Black Out Days
Tanrı kullarını kendi suretinden yaratarak onlara yine kendisinden olan ruhları üfler ve yeryüzüne gönderir. İnsanoğlu da iki temel amaçla dünyaya gelir: hayatta kalmak ve büyüyüp gelişmek. İnsanın hayatta kalma amacı olmadığı müddetçe geriye kalan amaçlarımızın özünde hiçbir değeri yoktur.
Bütün dinlerde görülen günah, dinlerin emirlerinin yerine getirilmemesi yahut yasaklarının ihlal edilmesi neticesinde ortaya çıkmakta olup dinî, ahlâkî ve vicdanî açıdan sorumluluk gerektiren bir olgudur. O, Ademoğlu ki Yaratıcısına isyan edip kendinden olanın hakkına göz dikip, nefesini kesecek kadar da kıskanmıştır. Kardeşin kardeşi öldürüp, toprağa kendi damarlarında da akan kanı akıttı.
7 büyük günahın temelde iki tanesini işleyen birinin diğerlerini yapmaya yeltenmeyeceği ne mümkün?
O günahkarların Tanrı katında, Tanrı'nın adaletiyle bağışlanıp bağışlanmayacağı bilinemez, kitaplar ve ayetler üzerinden sadece yorumlanabilir. Fakat yeryüzünde ki adalet çarkı insanoğlu tarafından dönmek zorunda.
37 yaşında, nefes aldığı her ânı FBI için bir çok görevde canı pahasına bir hiçmiş gibi harcamış, her gün insanın akıl sınırlarını zorlamakla kalmayıp belki de travma yaratacak davalarda kilit rol almış eski saha görevlisi Kim Taehyung.
Kariyerinin zirvesinde her şeyini bir kenara bırakıp kanla dolu sayfayı beyaz olanla değiştirip, hayatına devam etmeye çalışan bu adam şimdi bir grup öğrenci ile arasında ki duvarın ardında ellerini önce pantalonuna sürtmüş ardından kapı kolunu indirmesiyle, attığı her adımın çıkardığı o tok ses ile saç diplerinden parmak uçlarına titremiş, vücudu gerilmişti. Ne zamandan beri eğitim görevlisi olarak işini icraa ediyor da olsa bu titremelere bir türlü alışamamıştı. Sınıfa girmesiyle tüm gözbebekleri kendisine odaklanmış, sanki tüm amfi akıl almaz bir yalıtımla tüm sesi içine hapsetmiş geriye de sadece bir çift ayakkabı topuğunun sesi kalmıştı.
Bir kaç ay olmuştu şimdi ki görevine geleli. Dışardan bakıldığında 1 sene önce saha görevinden istifa edip şimdiyse öğretim görevlisi olan emekli bir FBI ajanından çok, lisede görev alan bir fizik öğretmeni gibi görünüyordu.
Tüm hücrelerine kadar istiyordu tekrar, eskisi gibi işlenen cinayetlerin çözüme kavuştuğu her davanın kahramanı olmayı, arkasında bir iz bırakmadığını sanan her katilin er ya da geç kodese tıkılıp, kalan ömrünü o dört duvar arasında; duvarlara attığı her çizikle hayatından bir günün daha eksildiği gerçeğini kabullenmelerinin gerektiğini anlamalarını sağlayacak hikayelerin yazarı olmaya çok alışmıştı.
Alışkanlıklarsa insanın en zayıf noktasıydı. En tehlikeli yönü olup onların sonunu getirebilirdi.
Çapraz şekilde omzuna astığı postacı çantasını masanın üzerine yerleştirip kalçasını masanın ön kısmına; yüzü öğrencilere dönük olacak şekilde yaslamıştı. Küçük bir selamlaşma faslının hemen ardından, vakit kaybetmeden derse geçmişti. Elinde ki küçük kumandadan sürekli projeksiyona yansıtılmış görselleri değiştirip ardından inceliyor, kayda geçen her delilin üzerinde öğrencilerin kafasını patlatıyor ama onlarla en ufak bir konuşma dahi yapmıyordu. İnsanlarla iş dahi olsa konuşmak onun için zordu, kendisini bir kutunun içine hapsetmiş dışarıdan gelecek her hangi bir sese de sağır etmişti kendisini.
Dosteyevski'nin, Yeraltından Notlar kitabındaki o ilk bölüm, bu Pandora'nın Kutusu gibi olan herifin bir özetiydi âdeta: "Ben hasta bir adamım... Kötü bir adamım. Suratsız bir adamım ben. Galiba karaciğerimden zorum var. Doğrusu hastalığımın ne olduğunun da farkında değilim ya, hatta neremin ağrıdığını bile iyice bilemiyorum. Tıbba ve doktora saygım olduğu halde tedavi olmuyorum ve asla olmayacağım."