³'⁵-end

156 22 5
                                    

Otogara yakın bir evin duvarına yaslanmış Mashiho, eve dönebilmek için taksi beklerken bir yandan da Soobin ve Yeonjun'a buluşmak istediğini söyleyen bir mesaj atıyordu.

Arkadaşlarının olumlu cevaplarını okurken son mesajda onu almak için otogara gelebileceğini yazan Soobin'in teklifini reddetti.

Telefonunu kotunun cebine sıkıştırırken önünde duran beyaz arabaya içindeki kişileri görene kadar bir anlam verememişti.

Yolcu koltuğundaki cam açıldı ve Jeongwoo başını dışarıya uzatarak sanki yeterince yakın değillermiş de Mashiho onu duyamazmış gibi "Mashi!" diye bağırırken bir elini heyecanla salladı.

Mashiho gülümsemeye çalışırken yoldan gelip geçen ve ikisine tuhaf bakışlar atan insanlara utanarak baktı. "Burada ne yapıyorsunuz?"

"Seni almaya geldik."

Geri döndüğünü arkadaşlarına bile yeni haber vermişken ikisinin nasıl haberi olduğunu düşündüğünde aklına tek bir isim geliyordu ama onun, arkadaşlarından onu almasını isteyecek kadar kendisini yeterince umursayıp umursamadığından emin olamıyordu.

Sürücü koltuğundaki Haruto dışarıya çıkıp Mashiho'nun sarı valizini aldı ve bagaja koyduktan sonra hâlâ olduğu yerde bekleyen çocuğa "Hadi binsene." diyerek tekrar ön koltuğa oturdu. Bunun üzerine Mashiho arka koltuğa geçince Haruto arabayı çalıştırdı ve kaldıkları eve doğru sürmeye başladı.

Ön koltuktaki Jeongwoo içindeki dalga geçmek için çırpınan çocuğu susturmaya çalışıyordu ve bu da dışarıya yerinde hareket edip duran bir beden olarak yansıyordu.

Jeongwoo, çok fazla hareket ettiği için "Rahat edemediysen koltuğu arkaya doğru yatırabilirsin." diyen Haruto'yu umursamadı ve iki koltuğun arasından kafasını uzatarak sessizce yolu izleyen çocuğa baktı. "Mashiho, ben bir şey duydum."

Çocuğun meraklı bakışları ona doğru çevrildiğinde yüzünde yaramaz bir gülümseme oluştu. "İlk wini almışsın." Mashiho anbean kızarırken Haruto gülmemek için kendisini sıkmış, yola odaklanmaya çalışıyordu.

Araba durana kadar onunla uğraşmaya devam ettikleri için Mashiho onların evine gittiklerini, arabadan inip çevresini inceleyene kadar fark edememişti.

"Ben eve gideyim." dediğinde ikili aynı anda ona baktı. "Yeonjun ve Soobin ile buluşacaktım, şimdi onları ekmiş olmak istemiyorum."

Haruto bir kolunu Mashiho'nun omzuna sarıp onu binanın içine doğru yönlendirirken "Onlar da bize gelebilir, sorun değil." demişti.

Evin içine girdiklerinde, Mashiho'nun ilk işi arkadaşlarına konumu atmak ve durumu açıklamak olmuştu. Buraya ilk kez geldiği için fazlasıyla çekingen duruyordu ve rahatsızlık vermemek için kıpırdamadan koltukta oturuyordu.

"Yorgun olmalısın, istersen arkadaşların gelene kadar biraz uzan."

Başını sallayıp ayağa kalktığında önden ilerleyen bedeni bir odanın önünde durana kadar takip etti. "İşte burada uyuyabilirsin." dedi Jeongwoo onun beline elini yerleştirip araladığı kapıdan içeriye doğru bedenini nazikçe iterken. "Junkyu gitmeden önce odasını temizlemişti, rahat olabilirsin."

"Ya, izin almadan kalmama kızarsa?"

Jeongwoo gözlerini devirdi ve Mashiho'nun başka bir şey söylemesine izin vermeden kapıyı yüzüne kapattı.

Mashiho çekinerek yatağa uzansa da izin almadan Junkyu'nun odasında kalmak içine sinmediği için uzun bir süre boyunca gözünü bile kırpamamıştı.

Ne kadar öyle uzandı, bu sürede hafif de olsa uykuya daldı mı, bilmiyordu ama camdan dışarıya baktığında havanın kararmaya başladığını fark etmişti.

İçeriden gelen konuşma sesleriyle bakışlarını, bir süre izlediği gökyüzünden çekip kapıya dikti.

Sesler kapının ardından boğuk geldiği için kimin ne konuştuğunu ayırt edemiyordu.

Uzandığı yerden doğrulup ayağa kalktığında uzun süre yattığı için biraz başı dönmüştü.

Sarsak adımlarıyla odadan çıkıp seslerin kaynağı olan salona ilerledi.

İçeriye girdiği anda lambadan gelen ışık yüzünü buruşturup gözlerini kısmasına neden olurken odadakiler kendine gelmeye çalışan çocuğu izliyordu.

"İyi uyudun mu?"

Mashiho, Jeongwoo'nun sesini duyduğunda hafifçe başını salladı ve gözlerini ovuşturarak kendisine en yakın olan koltuğa oturdu.

O kadar sersem hissediyordu ki bu, farkında olmadan uyuyakaldığına emin olmasına neden oldu.

Bakışlarını odada gezdirdiğinde ikili koltukta oturan Yeonjun ve Soobin'i gördü. "Ne zaman geldiniz?"

"Yarım saat önce." Yeonjun'a başını salladığı sırada salona başka bir beden girdi.

"Al su- Mashiho, uyanmışsın!" Salonun ortasına kadar gelmiş olan Junkyu elindeki bardakla birlikte ona doğru ilerleyip yanına oturdu.

"İki hafta sonra dönmeyecek miydin?"

"Evet ama erken dönmek istedim."

Homurdanarak yerinden kalkan Soobin ikisine doğru ilerledi ve Junkyu'nun elindeki bardağı alarak tekrar yerine oturdu.

"İyi ki uyandın yoksa bu ikisi birbirine girecekti." dedi Haruto işaret parmağını Junkyu ve Soobin arasında gezdirirken.

"Her fırsatta arkadaşımı kıran birine karşı pek sabırlı olamıyorum."

Yeonjun uyarı amaçlı dirseğiyle yanında oturan Soobin'in karnına hafifçe vurduğunda Soobin tek kaşını kaldırarak ona baktı. "Ne, yanlış bir şey mi söyledim? Bunca zaman boyunca Mashiho'ya vebalıymış gibi davranan sonra da hiçbir şey yapmamış gibi aniden onunla ilişkiye başlayan o, değil mi?"

Junkyu sinirle oturduğu yerden kalktığında Soobin de bunu bekliyormuş gibi ayaklanmıştı. Haruto ve Yeonjun anında Soobin'e yönelip onu tutarken Jeongwoo ve Mashiho, Junkyu'yu tutmuştu.

"Onu umursuyormuş gibi davranma. Kavga etmek için yeni bahaneler üretmene gerek yok, biz eskilerden devam edelim." Junkyu'nun sözleriyle ikisi de birbirine doğru atıldığında Mashiho, Junkyu'nun kolunu sıkıca tutarak salondan çıkardı ve onu da peşinden sürükleyerek hemen karşılarındaki mutfağa girdi.

Hem Junkyu'nun içeri gitmeye çalışma ihtimalini hem de Soobin'in mutfağa girmeye çalışma ihtimalini göz önünde bulundurarak kapıyı kilitledi ve anahtarı cebine koydu.

Tezgaha yaslanmış, düşünceli bir şekilde yeri izleyen çocuğun önüne geçti. Yüzündeki ifadeyi gördüğünde onu rahatlatmak için "Dediklerini boşver, sadece seni kızdırmaya çalışıyor." dese de Junkyu bastırmaya çalıştığı suçluluk duygusunun yavaşça bedenini ele geçirmeye başladığını hissediyordu.

"Beni sevdiğini her söylediğinde olgunlaşmamış biri gibi davranarak sana sürekli ters cevaplar verdiğim için utanıyorum."

"Ciddi anlamda kırıldığım zamanlar oldu ama sorun değil, seni çok rahatsız etmiş-" Junkyu onu öperek cümlesine devam etmesini engelledi. Bir süre sonra Mashiho yüzündeki en büyük gülümsemeyle ondan uzaklaştığında, Junkyu onun beline ellerini yerleştirerek kendisine doğru çekip sıkıca sarıldı.

"Özür dilerim, senden hoşlanıyorum."

---

BİTTİ SONUNDA

🎉 every kiss, it gets a little sweeter | mashikyu hikayesini okumayı bitirdin 🎉
every kiss, it gets a little sweeter | mashikyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin