Tepki 7

139 5 32
                                    

Başlamadan önce, bişi sorcam;

Ya abi ikinci kitabımda Mandela Catalogue hikayesi mi yapsam? Yabancılardan özendim yaaa.

Hikayenin konusunu daha düşünmedim şuan. Neyse ben bir düşünürüm bunu. Daha fazla uzatmadan tepkiye geçek.

(NOT: AĞLAYABİLİRSİNİZ ÇÜNKÜ ÜZÜCÜ OLUCAKKE)

Tepki; Öldünüz....

Cesar:
Yerde yatan, ruhsuz cesedini görünce, çok fena bir çığlık atarak ağlamaya başladı. Seni çok seviyordu, ve hiç bir arkadaşlığınızı bozacak bir şey olmayacağına dair inandı da. Ama bozan şey, bir ölümdü... Cenazeden sonra ağlamayı kesmişti ama yarım saat sonra tekrardan ağlamaya başladı. Her ağladığında adını sayıklıyordu. O senin her şeyindi, ama sen artık yoksun. Her gün, onun aklında sadece sen varsın, sadece sen. Ölümünden 1 hafta sonra, dayanamayarak, kendine zarar vermeye başladı.(Bileklerini kesmeye, ve intihara kapılma vb.)

Mark:
İlk başta inanmadı ama kalbinin atmadağını fark edince, cesedine sarılarak ağlamaya başladı. Kendisi biraz kaba olsa bile, yinede sana nazik davranırdı. Seni seviyordu, ama sana söyleyemiyordu.(arkadaş olarak) Cenazende sessizce ağlayabilir, ama cenazeden sonra, Cesar'a sarılarak hıçkıra hıçkıra ağladı. Artık daha da kaba birisi oldu. Senin ölümünü unuttuğu an adını sesleniyor. Sonra hatırlıyor ki, "Oh doğru ya, S/A öldü" diyor. Geceleri hiç uyuyamamaya başladı. Bazı geceler ağlıyor, bazı geceler ise "S/A'yı seviyorum, ama o gitti." gibisinden, senden bahseden cümleler kuruyor. 1 aydır hep böyleydi, ama yavaş yavaş ölmeyi düşündü...... Ve sonra sen onu görebildin, o da seni...

Adam:
Cesedini gördüğü an şok geçirdi. Ardından tir tir titreyerek cesedine yanaşarak, ağlayıp bağırmaya başladı.
Cenazede ise aynı şekilde.... Bağırarak ağladı, Jonah'a sımsıkı sarılarak. Cenazeden sonra odasından hiç çıkmadı. Yataktan hiç kalkmadı ve sessizce ağlayarak seni düşündü. Senin şefkatlini, senin kibarlığını ve herşeyini. Sen onun en harika dostuydun. Şimdi ise sen yokken hiç birşey yapamıyor. Ölümünden 1 hafta sonra, hiç kimseyle konuşmadı, artık hiç konuşmuyordu. Hep üzgündü, çünkü aklında sadece sen varsın. Birisi senden bahsedince, kriz geçiriyordu. Ne bir terapi, ne bir psikiyatrise gitme yoktu. Sadece odasında sessizce, ağlıyor ve seni düşünüyordu.

Jonah:
Kapkaranlık bir odada... Işığı açtı, ve seni gördü. İlk başta rüyada olduğunu zannetti, ama değildi. Cenazede gözlerini kapatıp, ağlayarak bu kabusun bitmesini istedi. Ama anladı ki, bu bir ne kâbus, ne rüyaydı. Seninle yaptığı şakalar, gülmeceler ve eğlenmeler, onu çok mutlu ederdi. Mutluluk kaynağı sendin. Ama bir mutluluk olmadan, insan nasıl güler? Yataktan hiç çıkmıyordu ve hep ağlıyordu. Adını sayıp duruyordu. Hep "neredesin?" sorularını soruyordu. Geceleri ise daha fazla göz yaşı döküyordu. Ara sıra sinirliydi, çünkü aklını kaybedip, derin bir rüyada olduğunu zannedebiliyordu. Ama yine herşeyin gerçek olduğunu anlayınca, hıçkırarak ağlıyordu. "Keşke ölen ben olsaydım" diyordu hep. Artık mutluluk duygusu falan kalmadı.

(İçim parçalandı, devamını yapmiycam. İçim ağlıyor, izninizle ağlamaya gidyorum EHÜ)

 İçim ağlıyor, izninizle ağlamaya gidyorum EHÜ)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
•Mandela Catalogue Tepki•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin