3

1.2K 97 111
                                    

"jungkook, evladım ne zaman gideceksin evine? bak iyiyim ben, endişelenme"

babaanneme kafamı çevirdim vicdan azabıyla. yani tamam onun için de burdaydım ama asıl nedenim tamamen farklıydı ve bunun için çok üzgün falan da değildim. işin sonunda gelecekteki çocuklarım vardı sonuçta.

"olmaz öyle babaannem, bugünlerin için varım ben. sen boşver beni dinlen güzelce. ben su alıp geliyorum."

yerimden kalkıp babanneme öpücük atıp çıktım odadan. amacım farklı da olsa hiç ziyarete gelmeyen kuzenlerim de vardı, ben en azından yanındaydım?

içecek otomatına yürürken hayatımın aşkını, çocuklarımın babasını, evimin direğini, hatunumu -reynmenin hatununa selam olsun-, kalbimin tek sahibini de otomattan içecek almaya çalışırken gördüm.
bu fırsatı kaçırmayıp hemen yanına koştum tabii ki.

"doktor beyciğim merhaba!"

kafasını bana çevirip gözlerini kıstı. sanırım kim olduğumu anlamaya çalışıyordu. "kimsiniz?" içimden müstakbel kocan desem bile bunu dışa vuramadım çünkü bilirsiniz bazı göt korkuları... "jungkook ben, jeon jungkook" yüz ifadesi hâlâ değişmemişti ve aynı tatlılığıyla suratıma bakıyordu. "tanıyamadım?" tamam yalan yok kalbim kırılmıştı, o kadar kovmuştu beni odadan, aşığım demeden aşık olduğunu göstermişti, ne demek 'tanıyamadım'?

"ah şeyim ben, jeon daeun'ın torunu. 123 numaralı odada kalıyor, kalp hastası."

düşündü bir süre, sonradan hatırlamış olmalı ki 'haa' dercesine mırıldandı. üstüne atlamam için her şeyi yapıyordu şu an. bilinçli yaptığını düşünüyordum neticede o da bana aşıktı? yapması çok normal?

"bir şey mi oldu?" meraklı bir yüz ifadesiyle bana bakarken tutamadım kendimi atladım üstüne. ikimiz de yere düşerken yüzlerimiz arasındaki mesafe azaldı ve dayanamayıp dudaklarına yapıştım.

"bay jeon? iyi misiniz?" kafamı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalışırken, gözümün önünde elini sallayıp düzelmemi bekleyen hayatımın aşkını görünce gülümsedim. "iyiyim, dalmışım bir an kusura bakmayın." o da BANA gülümseyince benim gülümsemem daha da büyüdü. garip bir şekilde bana bakmaya başlayınca -garipten kastım aşık gibi değil uzaylı görmüş gibi- kafamı yana çevirip kendime tokat attım. kendime gelmem lazımdı. yine ona dönünce içeceğini almış olduğunu gördüm.

tam gidecekken onu durdurdum. "doktor beyciğim?.." arkasını dönüp tek kaşını kaldırdı. "buyrun?" gerçekten terlemiştim heyecandan. diyecek bir şey bulamayınca aklıma gelen ilk şeyi söyledim. "instagram hesabınızı alabilir miyim acaba?"

biliyordum hesabını evet. hatta tüm fotoğraflarının, öne çıkanlarının hepsinin ekran görüntüsünü bile almıştım ama başka diyecek bir şey aklıma gelmemişti.

derin nefes verdi. bir eliyle kahvesini tutuyordu, diğer eli ise doktor önlüğünün cebindeydi. elini cebinden çıkardı, "tabii, bay jeon."

telefonumun şifresini aceleyle girip uygulamayı açtım ve uzattım. tam kullanıcı ismini yazacakken kaşlarını çattı. o çatınca ben de otomatikmen kaşlarımı çattım. "bay jeon?" kafasını kaldırıp bana bakınca bir sorun olduğunu hissettim. gruptan mesaj gelse bile göremezdi çünkü grup sessizdeydi. bu şıkkı eledim kafamda. başka ne olabilir diye düşünürken o mükemmel sesini duydum. "arama geçmişinde hesabım varmış zaten, buyrun telefonunuz."

gülmemek için kendini sıktığını kızarmaya başlayan yüzünden anlıyordum, bunu anlamayan kördür yani o dereceydi.

"aa şey o, şey...kuzenim, evet! kuzenim almıştı benim telefonumu bi ara. bayağı bir dilf sevgisi var kendisinin. ergen olunca tabii, evet öyle."

"anladım, tabii kesinlikle kuzeninizdir o."

"başka ne olacak doktor beyciğim ahahahah ilahi. ben takip ederim o zaman şimdi, geri takip falan yaparsanız çok güzel olur."

kendini tutamayıp kahkaha atmıştı. böyle takarım kulaklığımı sabaha kadar dinlerim bunu. ben de dayanamayıp gülünce nefes nefese kalmış şekilde konuştu. "tabii, yaparım geri takip. çok komik adamsınız gerçekten." gururlanarak cevap verdim. "tabii, öyleyimdir. mesela gelecekteki sevgilim çok şanslı bu yüzden. şu an değil çünkü şu an sevgilim yok. var mı sizin sevgiliniz?"

işte bu, güzel bağlamıştım konuyu.

"hayır yok,"

içimden sevinç çığlıkları atarken yerimde donup kaldım. "evliyim ben."

"ne?" hayallerim vardı, doğmamış çocuklarımız vardı -tamam bu mümkün değil erkeğiz sonuçta-, hepsi yok olmuştu bir anda.

"bay jeon, gözünüz doldu? şaka yapmak istemiştim, evli falan değilim ben, sakin olun. aşık mısınız bana ne bu tavırlar?"

"komik mi orospuçocu?" demedim tabii ki. diyemezdim sevgilime bunu. gönlüm el vermezdi...

"doktor beyciğim siz de hiç şakadan anlamıyorsunuz? hem ne aşık olması ya size mi olcam ben aşık hahahahahaha çok şakacısınız." bir anda dudaklarını büzüp üzgünce bakmaya başladı. "aşık olunmaz mı bana?" panikleyip ellerimi reddedercesine iki tarafa salladım. "hayır hayır ne alaka doktor beyciğim? gerçekten yanlış anladınız. niye aşık olunmasın size? taş gibi adamsınız, çok da güzelsiniz gerçekten."

sinsice gülerek bana baktı. "ne oldu?" diye sordum korkarak. ardından kafasını geriye atarak kahkaha atmaya başladı tekrar. "taş gibiyim, ha?" kahkaha atmaya devam etti. anlamaz bir ifadeyle bakıyordum yüzüne. o ise bu ifademe daha çok gülüyordu. "çok da güzelim demek. hiç şakadan anlamıyorsunuz bay jeon, iyi günler."

kafasını onaylamaz şekilde sallarken arkasını dönüp uzaklaştı ben ise arkasından bakakaldım. rezil olmuştum, çok fena rezil olmuştum.  bu konuşmamızı duymayan arkadaşlarım olsa veya arkamdan gelen gülme seslerini ve "doktor beyciğiim" diyerek dalga geçen jimini duymasam her şey daha iyi olabilirdi.

"ulan orospucocu" havada öpücük attı bana ve göz kırptı. "bende seni hayatım."

kiss me, doctorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin