Kayra aceleyle elinde bileti, sırtında çantasıyla koşuyordu, uyuyakaldığı için otobüse koşarak yetişmeye çalışıyordu. Otobüse yetişmişti, biletini yetkiliye verip araca bindi. 2 buçuk saat sürecek bir yolu vardı bu yüzden çantasını yanına alıp kulağına kulaklığını taktı ve müzik dinlemeye başladı. İstemeden uyuyakaldı.
Rüyasında beyaz bir peyzaj ve bu peyzajda köydeki evi vardı. Bu ev 3 katlı, krem renginde, eski görünümlü bir binaydı. Eve doğru yürümeye başladığında etraf bozuldu ve Kayra kendini birdenbire evin tavan arasında buldu. Tavan arası örümcek ağlarıyla doluydu; etrafa kutular saçılmıştı ama Kayra orada hiç de tanıdık olmayan bir şey gördü. O şeye yaklaştığında onun dikdörtgen şeklinde ve altın kaplı kenarlara sahip olduğunu fark etti. 50x70 boyutlarına sahip bir tuvale yapılmış yetişkin bir erkek portresi idi bu. Adamın teni, boyanırken sanki hiç boya sürülmemiş gibi bembeyazdı. Kafasında koyu arka planla birleşen siyah saçları; yüzünde garip, ürkütücü bir gülümseme vardı. Ateş rengindeki gözleri, kıvılcımlar çakarak tuvali yakmaya çalışıyordu adeta. Kolsuz mor yeleği altına yakıştırdığı siyah gömleğiyle adamın modadan mahrum görünümü, kendisine hiç de sevimlilik kazandırmıyordu ayrıca. Kayra portreye yaklaştı. Elini tuvalin üzerinde gezdirdi. Elinin değdiği yerlerdeki tozlar kaybolduğunda Kayra, portrenin ne kadar gerçekçi ve rahatsız edici derecede detaylı olduğunu fark etti. Portrenin güvensiz havasından sıkılıp dönmek üzereyken tablonun arkasından çıkan siyah bir figür ona saldırdı. Tam o sırada Kayra uyandı. Sonunda Bolu'ya, köyünün bulunduğu şehre gelmişti.
Yorgun bir şekilde otobüsten indi. Bir anda biri ona arkasından sarıldığında Kayra ne olduğuna şaşırdı, kendisine sarılan kişi bu dünyadaki tek ve biricik halası Sevde'ydi. Sevde sıska ve telaşlı konuşan biriydi ama Kayra, halasını böyle seviyordu.
"Ah! Kayra, seni çok özledim! Ne iyi oldu da geldin!" Kayra halasına sıkıca sarıldı, onu özlemişti.
"Ben de seni çok özledim halacığım! Boşanma işleri nasıl gidiyor?"
"O pisliğe dersini verdim, boşandık. Şimdi gidebilir o zengin kadına."
Kayra sevindi, halasının eski kocasının halasını zengin bir kadınla aldattığını biliyordu ve Kayra boşandıklarını duyduğuna çok mutlu olmuştu.
"Çok sevindim halacığım."
"Hadi gel, taksi bizi bekliyor."
Halasıyla taksiye bindiler. Şoför taksiyi köylerine doğru sürüyordu. Dağların arasından geçiyorlardı. Köyleri sık bir ormanın içindeydi o yüzden taksici arabayı durdurdu ve onları indirdi. Arabayla gelenler, özellikle de taksiciler bu ormanın içine kolay kolay girmezdi. Arabalarının çizilmesinden korkarlardı. Sevde gerekli parayı verip taksiciye teşekkür etti ve Kayra ile yürümeye başladılar. Köyden geçerlerken çocukların koşup oynama seslerini işittiler. Yaşlılar sohbet ediyor, esnaflar satış yapıyordu. Kayra bu köy hayatını özlemişti, evet Zonguldak harika bir yerdi ama Kayra çocukluğunun çoğunu burada geçirmişti. Farkında olmadan gülümsedi. Biraz daha yürüdükten sonra mavi-beyaz renklerinde okul binalarını gördü, ilkokul ve ortaokul binalarıydı bunlar. İlkokulu burada okumuştu, daha sonradan annesi köyün kısıtlı olanaklarına dayanamadığı için onun hayallerini gerçekleştirebileceği ve çalışabileceği iyi bir iş bulabileceği Zonguldak'a taşınmışlardı. Kayra daha da mutlu oldu, eski günleri hatırlamak çok zevkliydi. Sonunda evlerine vardılar. Tavuklar bahçede geziyor, yemleniyorlardı. Köpekleri Cesur onları karşıladı. Kayra Cesur'un kafasını okşayıp halasıyla eve geçti. Evin ilk katı sırf betondu, duvarlarına boya sürülmemişti, orayı depo ve yavru kediler için bir sığınak olarak kullanıyorlardı. Üst kata çıktılar ve işte burası, binanın "ev" denilen kısmıydı. Geniş, 4 kapılı bir koridor karşıladı onları. Koridora adım attıklarında sol taraflarında mutfak ve Kayra'nın babaannesinin odası, sağ taraflarında salon ve tuvalet vardı. Babaannesi salonda Hint dizisi izliyordu, Kayra'yı görünce ayaklandı, torununa yaklaştı. Kayra da babaannesinin yanına koştu ve sarıldılar.
"Kayra! Ne kadar da büyümüşsün! Seni ne kadar özledim bir bilsen! Sen beni hiç aramadın ama..." Kayra endişeyle kıkırdadı:
"Üzgünüm babaanne, okul yüzünden kendime ayıracak zamanım bile olmadı."
Babaannesi gülümsedi, "Sorun değil tatlım. Okulun ve geleceğin daha önemli." Kayra tekrar sarıldı, ona sarılırken eğilmek zorundaydı, babaannesi kısaydı.
.
.
.
Kayra üst kata çıktı. Bu kat misafir odasına ve tavan arasına sahipti. Kayra bir anda otobüste gördüğü rüyayı hatırlayıp tavan arasına giden merdivene baktı, "Buna değmez." diye düşünüp kalacağı misafir odasına girdi. Duvarlar kırmızının açık bir tonundaydı. Odanın içerisinde minik bir banyo ve kahverengi büyük bir dolap vardı. Yan duvarda arka bahçeyi yani hayvanların dolaştığı yeri gösteren geniş bir pencere vardı. Kapının hemen yanında olan yatak, beyaz çarşafla kaplanmıştı ve yumuşacıktı. Yatağın karşısında bir boy aynası vardı. Kayra çantasını aynanın önüne koyup kendini yatağa attı, uyuyakalmış olacak ki çalan siren sesleriyle gözlerini açtığında sabah olmuştu. Bu seslerin polis ve ambulans arabalarından geldiğini fark etti. Çabucak yataktan kalkıp aşağı indi, halası Sevde'nin ağladığını gördü. Sedyeyle babaannesini taşıyorlardı, korkuyla doktorlara bakıyordu. Halasına döndü, "Hala! Ne oluyor?" Sevde deli gibi ağlıyordu, zorlanarak konuştu, "Annem! Onu öldürmüşler! Kalbinden bıçaklanmış!" diyerek ağlamaya devam ederken Kayra halasının sözlerinin etkisiyle ağlamaya başladı. Sinirden titriyordu, kim babaannesi kadar sevimli ve nazik bir kadını öldürebilirdi ki? Köydeki herkes onu seviyordu, onlardan biri yapmış olamazdı.
Bir dedektif geldi, Kayra ve Sevde ona baktılar. Dedektif eğilip ve onlara sarıldı. İkisi de şaşırınca, "Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Ben Yüce, bu cinayeti çözmek için geldim." Sevde ağlamaktan konuşamadı, Kayra iç çekip gülümsedi. "Teşekkürler, bayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TABLO
Mystery / Thriller"Tavan arasındaydı, orada ne işi var bunun...?" Kayra, elinde bileti otobüse yetişmeye çalışıyordu. Köyüne gidecekti, olacaklardan habersiz. 2017 yazı, Bolu'ya köye gidecek Kayra otobüse yetişmiş ve şuanda uyuya kalmıştı. Bembeyaz bir peyjazın ort...