Mark Eliyahu & Cem Adrian, Derinlerde
07.08.2022
UMUDUN SONU"Bu mektup; uzanan ellerimin karşılık bulamadığı, itilip kakıldığı, boynunun bükülmesine sebep olup sonunda da tamamen geri çekilmesine neden olan herkese..."
Hayatım boyunca sevginin iyileştirici bir tarafı olduğuna inandım.
Ne görürsem göreyim ne duyarsam duyayım ne kadar saf bir kötülükle karşılaşmış olursam olayım bu hiç değişmedi. Şimdi aptal olarak isimlendirdiğim kalbim hep kendi sözünü geçirdi. Beynimin söylediklerini umursamamayı seçti. Dünyadaki kötülüğü değiştirebileceğini düşündü.
Hayır, sadece düşünmedi, buna inandı. Körü körüne.
Ama hayat o kadar kibar değil. Acımasız çok tarafı var. Bir şekilde, şu zamanda hâlâ bazı konularda -tamam, çoğu konuda- diretiyor olsam bile bazı şeyleri ben bile öğrendim. Sevgime inancım taptaze, değişmedi. Kötülüğü yenebileceğini düşünüyorum. Buna inanıyorum. Sadece tek bir şey değişti, o da benim kocaman ve dolayısıyla fazlasıyla güçlü gördüğüm o sevginin dünyayı tek başına güzelleştirmeye yeteceğini düşünmemem.
Alanı biraz daralttım.
Ki bundan nefret ediyorum.
Önceleri, çevremizi saran kötülüğün yanı sıra iyiliğin de olduğunun bilincinde bazı şeyleri gerçekten başarabileceğimize inanmıştım. Onca nefrete karşılık umut, zaferle çıkamaz mıydı savaştan?
Çıkabilirdi. Tabii o zamanlar.
Ama artık, nefretin ne kadar güçlü olduğunu öğrendim.
Umudu bile yenecek kadar. Ki ben, bu gerçekten de gerçekten nefret ediyorum. Ve evet, öğrendiğim şey doğruymuş, bu nefretin gücü çok farklı.
Küçükken bir uygulamada yazdıklarımı paylaşmıştım. İki güzel yorum olsa beşi nefret içerikliydi. Anlam veremezdim. Sahiden. Neticede küfür yiyecek şeyler yazmamıştım. Kitabın içinde şiddet yoktu. Kan yoktu. Vahşet yoktu. Ama sevgi vardı. Yumuşak kalpler vardı. Ağlayışlar yerine kahkahalar vardı.
İnsanlara bunlar mı batırıyordu?
O zamanlar yorumlara her baktığımda moralim bozulurdu. İyi yorumlara kör olurdum, kötüler beynimde çalkalanırdı. Tahta oturmayı başaran onlardı. Her zaman. Sonunda çocukça heyecanım, hevesim kırıldı ve bıraktım. Şimdi, 17 yaşındayım ve hâlâ hiçbir yere tek bir cümle karalamadım.
İnsan bazı şeyleri kaybedince geri kazanmak da çok korkutucu oluyor. Sürekli ya bir daha kaybedersem, o zaman bir kez daha bunlara dayanabilir miyim bilmiyorum diye düşünüp deliriyoruz. Sonunda korkumuza yenik düşüp geri adım atıyoruz.
Kimse bunu yapmak hatta bunu kabul etmek bile istemez. Ama bazı gerçekler de değişmez. Bu hayatın acı gerçeklerinden sadece biri. Ve ben bunu çoktan kabullendim.
Geriye milyon tane korku kaldı, evet ama olsun.
Daha umudumun sonu gelmedi.
Beynimden geçirdiklerimin içinde bu cümle benim tüylerimi diken diken etti ve yatağımın kenarına çöküp nefeslenmeye ihtiyaç duymama sebebiyet verdi.
"Ben umudumun sonuna ulaştım..."
Ah...
Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır...