Bölüm1

38 2 6
                                    

•-•-•-•NAZ'IN KIYAFETİ MULTİDE•-•-•-•

Elimi saate vurup lanet sesi susturdum. Bugün kendimi isyan etmiyecek kadar dinç hissediyordum. Ve Melih'i görmek için. Hızlıca yataktan kalkıp banyoya gittim. Hızla soyunup suyun altına girdikten yarım saat sonra da bornozlu bir şekilde banyodan çıktım. Önce vücudumu dorulayıp daha sonra saçlarımdan yere damlayan suları kuruttum. Çıplak vücudumla birkaç dakika kendimi süzüp daha sonra ne giyeceğimi düşündüm.

Gardolabımdan beyaz üzerinde siyah bir yazı olan tişört giyip daha sonra altına siyah şort giydim. Ultra kısa şortumla tişörtüm çok basit olmuştu. Üstüne ekoseli gömleğimi giyip demirli siyah-beyaz bilekliklerimi bileğime taktım. Kırmızı ojemi silip siyah ojemi sürdüm. Dudaklarıma da siyah sürüp aynada kendi kendime konuşmaya başladım.

"Bu defa Melih sarının olmayacak." Ardından tekrar...

"Ve kazanan...KIZIL!" diye bağırıp mutfağa indim. Eğer hastaneye gidiyorsam sebebim olmalı, değil mi? Sırf yanına gitmek için aldığım haplardan birini ağzıma atıp üstüne su içtim. Ardından kendimi tekrar aynanın karşısına attım. Saçlarıma maşa yapıp birkaç poz verdim kendi kendime. Daha 10 dakika yeni doluyordu. Bu haplar bana hep geç etki ediyordu. Selim'i arayıp gelmesini söyledim.

Kamerasıyla gelen Semih'le evin bahçesine çıktık. Ben poz veriyordum, o ise çekiyordu. Ellerimi saçlarıma geçirdim ve sağ bacağımı duvara yasladım. Sağımdan gelen flashla hemen o tarafa koştum.

"Süper oldu Naz"

"Tam blogluk!" diye bağırıp fotoğraf makinesini eve götürdüm. Diz üstü bilgisayarımı açıp Selim'e uzattım. Bu bizim aramızda, fotoğrafları atar mısın, demekti. O kartı bilgisayara takarken bende mutfağa gittim. Mideme çakan şimşekleri bastırabilmek için bir kahve alıp başka bir hap daha içtim. İşte bu bana fazlasıyla yeterdi!

•-•-•-•-•-•-•-•-•-•-•

"Ah, ben hastaneye gidiyorum Selim! Sen çıkarken kapıyı kilitlemeyi unutma!" diye bağırıp evden çıktım. Mini Cooper'ıma bindim. Anahtarı takarken bunu bana alan babama bir kere daha teşekkür ettim.

Hastanenin önünde arabayı durdurup hızlıca indim. Ağzıma gelen o iğrenç tatla elim ağzıma giderken istemsiz bir inilti çıktı ağzımdan. Sekretere doğru koşup bağırdım.

"Melih nerede!"

"Melih Bey'in hastası var, hanımefendi" diye söylendi yeşil bluzlu kusmuk kokulu kız.

"Umrumda mı sanıyorsun!?" diye cırladım ve asansöre koştum. 2. kata basarken gözlerim kararmaya başladığı için bir elimle asansörden destek aldım.

Şu an canıım acıyor muydu?
Evet.

Bir daha yapmamaya söz verecek miyim?
Hayır.

Kapıyı çalmadan içeri dalıp bir kez daha öğürdüm.

"Melih!!" Melih yanıma koşup midemdeki ellerimi çekti. Gözlerimi kapatıp bağırdım. "Yardım et Melih!"

"Tamam, rahat ol. Sana yardım edeceğim." Hastane odasına bir göz gezdirdim. E kimse yok? Pis sekreter bozuntusu!!

"Melih!!" diye bağırdım ellerimi tekrar mideme bastırırken. Melih'in kolları önce boynumun altını, daha sonra bacaklarımın altını kavradıktan sonra havalandım. O anda kapı çaldı ve içeri SARI ÇİYAN girdi!! İşte beklediğim an. Kollarımı Melih'in boynuna dolayıp inledim. Başımı boynuna gömüp çenesinin altından Elif'e sırıttım. Bana kaşlarını çatarken yumruğunu sıktığını gördüm. Salak!

"Elif şu an hiç müsait değilim! Cidden!" diye istemsizce bağırıp beni hasta yatağına yatırdı. Bu da yatağa atmak sayılıyor muydu, yoksa boş işlerle mi yatıştırıyordum kendimi?

•-•-•-•-•

Midemi ovuşturan elini çekip tişörtümü de tekrar kapattı. Bende yatakta doğruldum. Ciddi bir şey yokmuymuş da, içtiklerim her neysenin bir zararı yokmuş da, anlık bir acıymış da, cart curt. Bacaklarımı sallandırıp Melih'in yanağına bir öpücük bıraktım. Çekilmeden konuştum.

"Teşekkür ederim, Melih. Artık bir teşekkür yemeğini çok görmezsin?"

"Yemek mi? Nazcım, gerçekten müsait bir günüm yok." dedi gözlerimin içine bakarken. Beni bir dost olarak görüyordu ve yanağını öpmem çok olağan bir şeydi onun için.

"Öğle yemeği?"

"Öğle yemeğim olmadığını öğrenemedin mi hala?"

"Ah, pardon sen kahve içiyordun değil mi?" Kahkaha atınca dayanamayıp dudağına yapıştım. 'Gülüşünden öpmek' sözünü canlandırırken Melih karşılıksız kaldı. Kollarımı boynuna doladım ve fısıldadım "beni gör artık!" Melih karşılık vermeye başladığında şaşırdım. Oha!! Şu an kalbimin Mahmut Tuncer'le bir akrabalığı var mı merak ediyorum!

BloggerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin