1.bölüm

36 1 0
                                    

Sinirden yumruk olan ellerimi, eğilip dayandığım masaya hızla vurmak istedim ama yapamadım. Ellerim yumruk olduğuyla kalmıştı. Önce ellerimi çözdüm, sonra önümdeki masayı aşağıda bırakarak doğruldum. Ama kafamı kaldırmadım. Karşımdaki adama daha fazla bakmak istemedim. O benim babamda olsa, ona çok kızgındım şu anda. Yinede meseleyi uzatıp kavgaya dönüştürmek istemediğimden göz teması kurmadan sesimi alçaltıp konuştum.

"Tamam baba. Dediğin gibi olsun. Ama şunu bil ki bunu asla onaylamıyorum. Sadece kalbini kırmak istemediğimden bitiriyorum konuşmayı burada. Lütfen tartışmayalım!"

Bana verdiği cevaba ve seslenişine kulağımı kapattım ve arkamı dönüp odasından çıktım. Hemen kapısındaki sekreteri beni görünce ayaklanmıştı. Elimle ona gerek olmadığını işaret ederek uzaklaştım. Arkamdan bir şeyler söylemişti ama yine duymamıştım. Sinirden kulaklarım uğulduyordu resmen. Bu kadar sinirle nasıl bağırıp çağırmamıştım orda, bilmiyordum. Belkide en sevdiğim huyum buydu. Çok sinirlendiğimde kendimi kapatırdım. Belkide zamanında, böyle anlarda, birilerinin kolayca kalbini kırabildiğimi gördüğümdendi. Çok küçükken yapmıştım. Ve öyle pişman olmuştum ki kendime bunu zorla öğretmiştim resmen.

Sinirle bindiğim arabam, bir barın önünde durmuştu. Neden buraya geldiğimi sorgulamadan, kendime kafamı dağıtmaya ihtiyacımın olduğunu hatırlatarak bara girdim. İçeride kendime sessiz bir köşe buldum ve önümden geçen garsona bir içki söyledim. Hızla önüme gelen sipariş ile aynı hızda içmeye başladım.

Ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum ama hala sarhoş olmadığımı hissetsemde üzerimdeki sinir damarlarımdaki alkolle yavaş yavaş silinmişti sanki. Yüzüme bir sersemlik çöktüğü sırada kapıdan bir grubun girdiğini gördüm. Neşeli ve gürültücü bir gruptu. Ama içlerinde bir kız bütün ortamın havasını değiştiriyordu resmen. Hem utangaç hemde cesur tavırları nasıl biri olduğunu anlamayı zorlaştırıyordu. Ve o an bunu merak ettiğimi fark ettim. Onun nasıl birisi olduğunu.

Ona takılı kalan bakışlarım, onun bakışlarıyla kesiştiğinde yakalanmamanın vermiş olduğu telaşla nereye döneceğini bilememiştim. Sonrada tamamen kendimi başka yöne çevirdim ve o tarafa bir daha hiç bakmadım. Önümdeki bardakta kalan içkiyide kafama diktim. Zaten gürültüleri de uzaklaşmıştı. Ama sonrasında hemen yanımda bir hareketlilik hissettim.

Kafamı döndürdüğümde o hemen yanıbaşımdaydı. Gülerek yanıma oturmuş ve bana selam vermişti. Yakından tatlılığı ve güzelliği daha çok belli oluyordu. Ama en çok renkli ve büyük gözleri dikkat çekiyordu. Gözlerinin rengi o kadar güzeldi ki beni afallatıyordu resmen. Anlık bir teklemeden sonra ona karşılık verip -ona oranla daha ruhsuz bir şekilde- ona selam verdim. Sonrasında ise ilgimi tamamen önümdeki bardağa yönelttim. Utangaç biri değildim aslında ama şu an konuşmak istemiyordum kimseyle. Üzerimdeki sinir geçsede hala keyfim bir hayli kaçıktı. Ona bakmayıp ilgilenmezsem kalkıp gider diye düşündüm. Gerçi merakımı cezbeden bir kadın yanıma gelmesine rağmen beni kötü bir anda yakaladığından bu şansı bilerek tepmek istiyordum sanırım. Kafamın düzgün olduğu bir anda pişman olacağıma adım gibi emindim.

Kafamı döndürüp baktığımda hala ilgiyle bana baktığını gördüm. Ne istiyordu benden gerçekten?

"Sen... Niye gitmiyorsun?"

Onu terslememişim gibi ilgiyle sordu.

"Adın ne senin?"

Şaşkınlıkla gözlerimi "Gerçekten mi?!" dercesine açmama rağmen kız bana tepki vermedi. Aksine inatla sorular soruyordu.

"Sence bu bir tesadüf mü?"

Beni duymadığından ve bu beni zorladığından -daha çok onu merak eden yanımı- kendime söylenir gibi fısıldayarak tekrarladım.

Bir Renkli Rüyalar Oteli Hikayesi [Kısa Hikaye]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin