Şahmeran

70 5 0
                                    

29 Nisan - Perşembe

Artık o son mesajını attığını biliyordu. Son mesajın gelmesini bekliyordu. Kalbi sızladı. Bağırmak istedi. Acısını dindirmek için ağlamak istedi. Ağlamadı, ağlayamadı. Her şeyin farkındaydı aslında ama gerçeklerden kaçıyordu. Gözleri dalıp gitmişti. Ağlamamak için sıktığı çenesinin uyuştuğunu hissettiğinde bilgisayarın ekranına baktı. Evet...Beklediği o son mesaj gelmişti. Umduğundan acımasızdı yaşadığı olay. Hızlıca evden çıktı. Gözleri yaşlıydı ama ağlamak istemiyordu. Aslında en ufak şeylere ağlardı, ama bugün ağlamak istemedi. Hava kararmak üzereydi. Asırlar boyunca yol yürümüş gibi yorgun adımlar atıyordu. Yorgundu aslında. Bedeni değilde, kalbi yorulmuştu. Yürüyordu sadece. Sokakları denize çıkmayan bu şehirde nereye gidebilirdi ki ? Yürüdü... Amaçsızca yürüdü. Yanından geçenler tuhaf tuhaf bakıyordu ona. Umursamadı. İçinden küfretti sadece. Kaç saat yürüdüğünü bilmiyordu. Saat baya geç olmuştu. Hava kararmıştı. Geldiği yere baktı. Sessizdi. Kimseler yoktu. Tam ona göre, tam lanet okumalık bir mekandı. Harabe bir evin merdivenine oturdu. Yerde sönmüş izmaritler ve bira şişeleri vardı. Acaba kim, ne zaman, hangi acısını dindirmek için içmişti ? Kadın yoruldu. Kimsesizleşti birden. Tuttuğu gözyaşları dayanamadı artık. Kim, hangi acı karşısında ağlamazdı ki ? 'Gözyaşlarına özgürlük ' diye fısıldadı kendi kendine. Elinde olsa hissetmemeyi seçerdi. Usul usul ağladı. Dakikalarca ağladı. Sonra aklına yapılan kötülükler geldi, atılan iftiralar, verilen sözler, yüzüne gülüp arkasından konuşanlar... Hepsi gözünün önünden film şeridi gibi geçip gitti. Durdu sonra. Yuvasız kalmış bir sokak kedisi gibi ağlayan kadın, şimdi ise nefretle bakıyordu etrafına. Gözünden ne hissettiği anlaşılabilirdi oysa. Kin, nefret, intikam bürümüştü bedenini. Eliyle gözyaşlarını sildi. Ağlaması durmuştu. İşte şimdi güçlüydü. Cesurdu, istediği her şeyi yapabilirdi. Şimdi isyan vaktiydi. Ayağa kalktı. Gözleri doldu gene. Farkındaydı ama umursamadı. Şimdi güçlü olmanın sırasıydı, ağlamanın değil. Çenesini sıktı. Yetmedi, tüm gücüyle dişleriyle dudaklarını ısırdı. Gözyaşı onun sırrıydı çünkü. Her yerde sırrını veremezdi. Yavaş yavaş yürüdü. Bir kaç adım attı. Sanki şehrin ölüsüydü. Yaşarken ölmüştü o kadın. Umutlarını, can damarlarından kesmişti artık. Sokağın başına kadar, ağlamadan yavaşça yürüdü. Bağırmak, isyan etmek için hazırlanıyordu. İşte şimdi kıyamet kopacaktı. Ağlamaktan gözleri kan çanağı olmuştu. Durduğu yerde öylece kala kaldı. Bağırmak istedi ama karanlık sokağın başında iki gencin kendisine yaklaştığını farketti. İnsanlardan nefret ediyordu. Bunlarda nerden çıkmışlardı ? İntihar değil, intihara hazırlanan birini engellemekti asıl günah olan. Sallana sallana kadına yaklaşmışlardı. Geçip gitseler diye bekledi kadın. Sokak lambası aydınlattı sonra yüzlerini. Bu neydi böyle ? Hayatın nasıl bir cilvesiydi ? İşte buna lanet okunup, isyan edilmeliydi. Bir zamanlar aşkından öldüğü, uğrunda tüm fedakarlıkları yaptığı adamdı karşısındaki. İşte şimdi gözyaşlarının kelepçelerini çözme vaktiydi. Kadına yaklaştı adam. Bir sorun olup olmadığını sordu. ' İyi misin ' dedi sonra. İyi değildi. Nasıl iyi olabilirdi ki ? Hayatının baharında iki adam denk gelmişti. Birini ' nefesi ', birini ise 'şahmeranı ' ilan etmişti. Bakışları değişmedi kadının. Sorduğu sorulara da cevap vermemişti. Adam hala konuşuyordu. Kadın o nefret saçan bakışlarıyla adamın gözüne baktı ; 6 Kasım'da tanışmışlardı. Herşeyden çok sevmişti onu. Bir kere bile kokusunu bilmemiş, tenine dokunmamıştı kadın. Hiç bir mimiği oynamıyordu. Sadece adama bakıyordu. Sonra adamın kulağına eğildi ve fısıldadı ; '' Dua et bana sensizlikten başka bir kötülük yapmadın. Çünkü eğer canımı yakmış olsaydın, sevgimi nefrete dönüştürürdün. Sen adam, nefretimle başa çıkabilecek bir yetenek de değilsin ''. Kadının gözünden bir yaş süzüldü, boynuna kadar uzandı. Karanlığa gömülüp gitti sonra. Acısını başka adamların teninde dindirebilirdi. Ama yemini vardı. Sevdiğinden hariç bütün adamlar haramdı kadına. Yemin etmişti. İhanet etmeyecekti. Terk etmeyecekti. Başka adamlara dokunmayacaktı. Kalbinde kim olursa olsun canını yakan adamın karşısında olacaktı. Meleklerin sözü vardı çünkü... Pişmalığın insana bürünmüş haliydi şimdi kadın. Gene yürüdü. Baharın ortasında olmasına rağmen, esen rüzgar üşümesine neden oldu. Eve gitmek istiyordu. Ailesinden ne kadar nefret etse de, tek güvenli yer eviydi. Annesinin çenesine, babasının ne halin varsa görlerine dayanmak zorundaydı. Tek istediği sıcak bir duş alıp, uyumaktı. Karnıda acıkmıştı. Oysa gözyaşlarıyla yeterince doymuştu. Zaten yemek düşünücek bir durumda değildi. Çok sarsıntılı bir gün geçirmişti. Kalbi çürüktü zaten kadının. Bugünden sonra da toz duman olmuştu.


TOMRİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin