✨ Giriş ✨

679 20 3
                                    

Loya / 2024 Ocak
24 yaşında.

Reklam çekimleri...
REKLAM ÇEKİMLERİ! ARVEN BENİ ÖLDÜRECEK!

Arven, bu yola çıktığım andan itibaren beni yalnız bırakmayan tatlı menajerim ama birazdan reklam çekimlerine geç kalırsam tatlı olmayı bir kenara sallayıp celladım olacak çünkü dün defalarca beni tembihlemesine rağmen uyanamadım.

Tüm zorluklara meydan okuyan ben, uyanma zorluğuna bir türlü karşı koyamıyordum hatta hep sonuncu alarmımla kalkarım, o da mecburi olduğundan. İronik, değil mi?

Okyanus Masalları teklifini kabul ettiğimden beri böyle bir hayatım var. Sanırım gerektiğinden fazla ünlendim ve bazen "Keşke tanınmasaydım." diye düşünüyorum. "Keşke şimdiki Loya Karaca, daha sakin bir hayat sürüyor olsaydı." Belki o zaman her şey daha basitleşirdi. Magazin sayfalarına koz vermemek için kırk takla atmaz, muhtemelen köşede bir yerde sessizce kitaplarımı okuyor olurdum.

Neyse ki sabah geç kalacağımı anlayıp dün geceden kıyafetlerimi hazırlamıştım. Normal insandım ben! Klişe kadın karakterler gibi "elime ne geldiyse" giyip "çilekli dudak parlatıcımı" sürerek dışarı çıkamam. Ayrıca eline ne geldiyse giymek nedir ya? Hem çilekli parlatıcı mı? Vişneli dudak nemlendiricileri ve nude ton rujlar kullanmak varken gerçekten parlatıcı mı? İnsan biraz kendine özen gösterir. En azından ben gösteririm, sonuçta klişe kadın karakter değilim. Bir tarzım vardı. Bakınca "İşte Loya Karaca böyle giyinir." denilecek bir tarz.

Bej rengi bluzumu açık renk kotumla tamamlamış tabii bunu yaparken içinden tayt giymeyi unutmamıştım. Düğmeli lacivert ceketimi üstüme aldım. Hava yağmurlu ve soğuktu. Dostoyevski'nin nadide kitaplarındaki gibi lanet olası eski püskü bir paltoyla dışarıda donmayı amaçlamıyordum. Hele demir eksikliği ve anemisi olan biri olarak soğuğa hiç gelemezdim.

Kahverengi düz saçımı sıkıca aşağıdan topladım. Vay be! Kat kat giyinmeme rağmen güzel görünüyorum. Lacivert yün kabanımı da üstüme geçirirken kutup ayılarına taş çıkaracak kadar battallaşmıştım. Kol saatim çekimlere yarım saat kaldığını gösteriyordu.

Arabaya geçtiğimde beklenildiği üzere Arven, telefonuma bir yığın dolusu arama bombardımanı bırakmıştı. Telefonu açar açmaz "Uyuyakaldın, değil mi?!" dedi. Yine dişlerini sıkarak konuşuyordu.

"Evet ama yoldayım. Vaktinde yetişeceğim. Olur da geç kalırsam trafiğin sıkıştığını söylersin." Yağmurlu havalarda trafik normalinden daha yoğun oluyordu. Bir şekilde çekim alanına ışınlanmalıydım.

"25 dakikada oradan buraya nasıl geleceksin?!"

"Oyala onları. Dün gece eve geç döndüğümü biliyorsun. Öpüyorum seni. 25 dakikaya oradayım." dedim bana kızmasına fırsat tanımadan.

Son alarmım acil durum alarmı olduğu için elbette bir planım vardı. Ana caddenin sıkışıklığından kurtulayım diye ara sokağa daldım. Dediğimi yapardım. Her zaman. Geç kalmayacağım dediysem geç kalmayacaktım işte.

Dolambaçlı ara sokaklardan otoyola uzanan yola çıktım. Küçükken babamla geze geze İstanbul'un çoğu yerini elimin avucu gibi öğrenmiştim. Kendime güvenerek evden çıkma sebebim buydu. Hayatımda hiç heyecan yokmuş gibi Baby Driver filmine bağlamam komikti, evet evet biliyorum ama bundan sonrası bir şey değildi ki! Şuradan dönecektim ve... Sola, düz ileri devam, ikinci sağdan içeri.

Peki. İyi güzel de arabayı nereye çekecektim? Her yer doluydu mübarek! Sokakta "İllaki bir yer boştur ya." düşüncesiyle ilerledim. Yanılmıştım, Allah'ın bir kulu bile boş yer bırakmamıştı. Yanılmakla kalmamış iç sesimden "Hı, bekle boştur!" azarı da yemiştim. Oflayarak alt sokağa sürdüm. Arabayı ulu orta yerde bırakamazdım ya. Eninde sonunda köşede beride bir yer bulacaktım -dedi ve üç sokak aşağı inmek zorunda kaldı.-

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 21 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Okyanus Masalları (İLK BÖLÜM TEMMUZDA!) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin