Medya: Dalya
Çok mutlu gxkzgxksgdYazar
"Yemeğini ye İzel!" Ateş kız kardeşinin önündeki yemekle oynamasına daha fazla dayanamadı. Yemekler masaya konulduğundan beri didikleyip duruyordu. "Sen, sus!" dedi Dalya çatalını havaya kaldırıp. "Adim Dalya! İzel yok!" zorla birkaç kelime konuşmayı başarırken, Ateşin kaşları havaya kalktı.
"Hayır, sen İzelsin. Burada olduğun sürece ismin hep İzel olacak." küçük kız kardeşiyle inatlaşmak oldukça hoşuna gitmişti. Bitirdiği yemeğine göz atarak, çatalını tabağın kenarına bıraktı. Ellerini göğsünde birleştirip geriye yaslandı rahatça.
"Govoryu tebe, menya zovut Dalya, ty idiot! Ty ne ponimayeshʹ?" (sana söylüyorum benim adım dalya, salak! Anlamıyor musun?) küçük kız çatalı tabağın içine sertçe bırakarak gözlerini kıstı. "Kesin kavgayı, Dalya çok ayıp! Abine bir daha hakaret etme! Sende kardeşinle uğraşma!" Ateş şaşkınca çatık kaşlarını babasına dikmiş kıza çevirdi. Ona hakaret mi etmişti?
Yandan bir gülüş savurup, babasına baktı. Acilen babası gibi Rusça öğrenmesi gerekiyordu. Kız kardeşiyle etkileşime girmek, onun ev sevdiği abisi olmak için can atıyordu resmen. "Baba." dedi Mazhar sıkıntılı bir nefes alarak. Dakikalar önce babasının yaptığı uyarıya birkaç şey eklemek istiyordu. "İzel için koruma sayısını arttırsak mı? Biliyorsun, Altemur tekin biri değil." Dağhan bey bakışlarını kızından çekip, oğluna çevirdi. "İyi hatırlattın, Ceyhuna söylerim." ardından tekrar kızına dönerek dudaklarının araladı.
"İzel, o kadın seni okula gönderiyor muydu?" küçük kızın önce kaşları düzeldi, ardından yüzü durgunlaştı. Eline tekrar aldığı çatalını tıpkı Ateş gibi tabağın kenarına koyarak derin bir nefes aldı. "Hayır, yok." dedi düzgün birkaç kelime seçmeye çalışarak. Durgun hali hepsinin dikkatini çekmişti şimdi. Biraz önceki hırçın kız, şimdi sessiz uslu bir çocuk olmuştu. "Nasıl ya, birinci sınıfının bitmiş olması gerekiyordu." Ekin sorgulayan bakışlarını kardeşine çevirdi. Dağhan bey sinirle öne doğru uzandı. "Okula gitmek ister misin peki?"
Birden bire gözleri parıldayan kız, duyduğu şeylerin gerçek olup olmadığının sorguladı bir süre. İçinde karman çorman olmuş duygularını kontrol edemiyordu. "Gerçek mi?" dedi bir kez daha. Adam başını sallayarak kızı onaylayınca kocaman gülümsedi Dalya. İlk kez okula gidecek, arkadaş edinecekti. O kadar mutlu olmuştu ki, nerede olduğunu bile unuttu bir kaç dakikalığına.
"Yapamadığın, yaşayamadığın ne varsa baban hepsini önüne serecek." dedi bıyık altından gülümseyerek. Acımasız adam, kızını buldu bulalı sürekli gülümsüyordu. "Baba çıkalım mı artık, masa bizi bekliyor." Ateş saatine bakarak babasını bekledi. Dağhan bey, oğlunu onaylayarak ayağa kalktı. Mutluluktan yemediği yemeği hızlı hızlı yiyen kızına yaklaşarak bir süre ayakta durup ne yapması gerektiğini düşündü. Ardından duygularını bir kenara atarak, eğilip kızının başına ufak bir öpücük bıraktı. "Koruma abileri üzmek yok, gidip gelene kadar kimseye zarar vermemeye çalış güzelim."
Geçen gün gördükleri ona yetmişti. Bu yüzden kendine dikkat et demek yanlış olurdu çünkü kızı kendisine oldukça dikkat ediyordu zaten. Fakat etrafındaki insanlar için ayını şeyi düşünmezdi. Kızı tıpkı kendisine benziyordu ve bu da yeni bir Aslanın gelmiş olması demekti.
Geri çekilerek kendisini hiç takmayan kızın saçını okşadı. Bir süre sonra geri çekilerek ceketini getiren görevliden alarak kapıya doğru yürümeye başladı. Onun ardından çıkmadan önce de Mazhar küçük kıza yaklaştı. Sandalyenin önünde diz çekerek kardeşini kendisine çevirdi. "Ne olursa olsun canın bile sıkılırsa şu ablaya git..." dedi parmağıyla yeni tuttukları dadıyı göstererek. "Telefonu iste ve beni ara, nerede olursam olayım telefonunu açarım." küçük kız kadına bakmadan soğuk bakışlarının abisine sabitledi. "Aramam, git!" dedi inatla. Mazhardan hoşlanmamıştı. Aslında sadece ondan değil Ateştende hoşlanmamıştı. Çok fazla korkunçlardı çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzgun
Teen FictionYıllar önce yapılmış bir hata, kaç hayatın kararmasına sebep olabilirdi ki? Kaç gözyaşı dökülebilirdi bir babanın gözlerinden? Diner miydi onca insanın kalbindeki acı? Susar mıydı, yakılan ağıtlar? Gelir miydi gidenler, ölmez miydi kalanlar? Dön...