Gümüşservi

12 1 0
                                    

Yeni kurguda ilk bölümle hepinize merhaba.

Keyifli okumalar!

Olivia Rodrigo, Jealous

🌙
Tanrı, meleği kanatlarından tutarken ona gökten fısıldadı. Beyazlar içerisindeki melek tanrının fısıltısıyla dumanın rengine büründü. Beyaz kanatları şeytanın ininden çıkmış gibi saflığını kaybederken Havva ile Adem visal diye bağırdı. Tanrı kulaklarını kapatırken melek şeytanla karşı karşıya kaldı.

Öylesine sevmek diye bir deyim vardı. Öylesine içten, öylesine dolu dolu. Benide öylesine seven biri olur muydu diye düşünüyorum hep. Ama içimdeki realist taraf seni kim sever? Daha güzelleri var, daha zekileri var diye beni daldığım rüyadan uyandırır. Güzellik algısında kavisli burunlar, dolgun dudaklar, pürüzsüz ciltler, beyaz tenler ve muhteşem fizikler vardır. Bende hiçbiri yok. Kemerli bir burna sahibim. Yüzüme göre orta büyüklükte bir burnum var. Gözlerim düz kahverengi, küçük gözlere sahibim. Çillerim kahverengi -onları hiç sevmedim-. Diğer kızlara göre ince dudaklarım var. Yüzüm pürüzsüz değil. Yer yer çocukluktan kalma yaralarım var. Göğüslerim de küçük. Bedenimi sevmiyorum. Annem bile beni güzel kızım diye sevmedi ki. Saçlarım mısır püskülü gibi. Kahverengi, kabarık. Dişlerim ise güzel sayılır. Diş teli kullanmadan önce ki halini ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Tenim esmer. Esmer güzeli deselerde hiç sevmedim ten rengimi. Belki de çocukluktan yaşadığım zorbalıklardan kalma bir travmadır bilmiyorum.

Çocukluğum boyunca bedenim yüzünden zorbalığa uğradım. Hâlâ geri kafalı insanların bu nedenle bana iğrenç bakışlarına maruz kalabiliyorum.

Şimdi ise ne kadar düzeltirsem düzelteyim güzel olmayacağını bildiğim saçlarımı yukarıdan sıkı bir at kuyruğu yapıyorum. Makyaj yapmayı beceremediğim için yapmadım. Üzerime vücut hatlarımı kapatabileceğim bol siyah bir sweatshirt giymiştim. Altıma ise yine bol siyah eşofman.

Siyah paltomu giyip kuşağını bağladım. Kol çantamı -yine siyah-, omzuma attıktan sonra ayağıma giydiğim siyah diz altı botlarımın bağcıklarını sıkıca bağladım. Etek giymeyi hep çok isterim ama bacaklarım kalın.

Kendimi evden dışarı atar atmaz şu dünyada belki de en sevdiğim yere gözlerimi diktim. Gökyüzü. Başımı kaldırıp baktığımda parçalı bulutlarla dolu olduğunu gördüm. Yer yer çatlakları olan, damarlı ve neredeyse bir erkek eli kadar büyük ellerimi ceplerimden çıkardım. Ufak ufak atıştıran yağmurun ellerime değmesi için öne doğru uzattım ellerimi. Dışarıda yağmur ve toprağın kokusu vardı. Manolyadan sonra en sevdiğim koku.

Otobüsten inerken yine insanların rahatsız edici bakışlarına maruz kalmıştım. Gerçekten böyle bir dünyada yaşıyor olmamız can yakıcıydı. Bu algı içinde büyüyecek bir nesli düşünemiyordum bile...

İçimi karartan o binanın önünde duruyordum. Bir umut vardı içimde. Belki diyordum. Bir umut kendimi sevebilirim. Ben kendimi hiç sevmiyorum ki biri beni sevsin.

"Hey Zümra!"

Ben Zümra. Zeki, zarif ve bilgin kadın anlamına geliyor. Keşke ismim gibi olabilsem diyorum bazen. Ama insanlar beni genelde ikinci ismime benzetirler. Dilhun benim adım. İçi kan ağlayan demek. Anneannemin adı da Dilhun'muş, kaderiniz benzemesin derler.

VisalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin