0.2

18 6 2
                                    

"Kolundaki yara için sargı bezi ve alkol getirin" yüksek sesle bağıran kadının sesinden sonra birinin odadan çıktığını duydum.

Hemen bir şeyler yapmam gerekiyordu. Koluma enjekte ettiğim uyuşturucu etkisini kaybetmeye başlamıştı."Çabuk olun!" kadının sesini

tekrar duyduğumda zamanımın azaldığını anlamıştım.Kendimi cesaretlendirmek için derin bir nefes aldım ve gözlerimi açtım.

Otuzlu yaşlarında görünen bir kadın vardı yanımda ve başı kapıya dönüktü.Odada sadece ikimiz vardık.Odadaki eşyalar beyaz ve

kahverengiydi."Geldim" odaya benim yaşlarımda belki de benden daha büyük olan bir çocuk girdi.Kahverengi gözlerini bana diktiğin de

yanımdaki kadında bana döndü.Rolüme başlamam gerektiğini anladım ve öksürmeye başladım.Öksürüklerim artmaya başladı

kadın ve çoçuk şoktan çıkmayı başardığında kadın "Berk su getir" dedi.

Berk su getirdiğinde kadın sırtımdan tutarak doğrulmama yardım etti. Suyu yavaşca içtim

bardağın sonuna geldiğimde Berk bardağı elimden aldı. Bardağı yerine koyarken bile gözlerini benden ayırmamasını görmezden geldim sonuçta ormanda dolunay zamanında yaralı bir şekilde bulunmuştum ve ölmemiştim. Bu büyük bir şanstı. Aklıma beni taşıyan çocuğun kardeşim dediği geldi. Bu olayı en kısa zamanda çözmeliydim. İşimi engelleyecek bir şey şu an mümkün olamazdı. Düşüncelerimi bir kenara ittim.
rolüme odaklanarak korku dolu gözlerle kadına baktım " ben neredeyim?". Sesimi çaresiz ve korkmuş bir şekilde tutmak fazlasıyla zordu. İçimdeki nefretin buraya geldiğimden beri daha fazla arttığını hissediyordum. Olabildiğince iyi rol yapmaya çalışıyordum. Ama gözlerimdeki nefreti silebildiğimden emin değildim.Kadın yumşak bir sesle

konuşmaya başladığında iyi gittiğimi anlamış oldum."Hatırlamıyor musun?" kafamı olumsuz anlamda salladım."Hiç bir şey

hatırlayamıyorum."Kadın ve Berk birbirine baktı.Gözlerinden endişe kırıntıları geçmişti."Ben Aysel tatlım. Ve seni ormanda

yaralı bir şekilde bulduk".Kadın bunları söyledikten sonra kaşlarını hafif çattı ve Berk'in odaya geldiğinde masaya koyduğu

sargı bezi ve alkolu eline aldı. Kolumu incelerken kafasını Berke çevirip "Doruk kız uyanınca haber vermemizi istemişti".Dediğinde

Berk kafasını sallayıp dışarı çıktı. Aysel masanın üzerindeki pamuktan bir parça kopardı ve yavaşca yaramın üzerinde gezdirmeye başladı. Kesik bir şekilde inlediğimde Aysel korku dolu gözlerle yüzümü inceledi. Daha dikkatli bir şekilde yaramı temizlemeye devam ettiğinde odayı inceliyordum. Burası tahminimce ağacın tepesinden gördüğüm o evlerden biriydi. Daha büyük bir olasılıkla aralarındaki en büyük olanıydı. Bir hafta önce incelemek ve bilgi toplamak için geldiğimde kurtların o evlerde kaldığını görmüştüm. Şu an burda bir yabancı olarak bulunduğum için beni kaldıkları yerlerden birine götürme olasılıkları fazla düşüktü. Odaya tekrar baktığımda tüm detayları hafızama kazımaya başladım. Üzerinde bulunduğum yatak dışında odada bir masa ve dolap vardı.

Duvarlar kahverengiydi eşyalar ise beyaz masanın üzerinde kolumu için malzemeler vardı. Sıkıntıyla nefesimi verdim. Gizliliklerine önem verdikleri kesindi. Bu şimdiden bir eksi puandı. Zor,zor,zor. zaten ne zaman kolay olmuştu ki. Aysel kolumu temizlemeyi bitirdiğinde sargı beziyle sarmaya başladı. İşi bitince gözlerini yavaşca bana çevirdi. O ağlıyormuydu?.

Endişeli bir sesle "siz iyi misiniz?" Dedim. Aysel yavaşca kafasını salladı bu sırada gözünden bir damla yaş süzülmüştü. "Ilgın?" Sanki bir şeyden emin olmaya çalışıyor gibiydi. Hiç bir şey söylemedim. Bu Ilgın denen kızın kim olduğunu artık öğrenmek istiyorum. Aysel bir anda bana kollarını doladı. Ne olduğunu bir an anlamadığım için cebimdemi küçük çakıya ulaşmaya çalıştım. Beni etkisiz hale getirmeye mi çalışıyordu?.

O anda saçmaladığımı anladım. Aysel bana sarılıyordu. Kaşlarımı çattım. Elimdeki çakıyı yavaşca tekrar cebime koyarken inanamıyordum. Kadını öldürecektim. Aslında suçlu sayılmazdım. Uzun zamandır kimseye sarılmıyordum. Bana hala sarılmaya devam ederken boşda duran ellerimi kaldırdım. Sırtına ufak bir şekilde iki kere vurdum. Tanrım sarılmayı mı unuttum?. Bunun mümkün olabileceğini düşünmezdim. Omzum ıslanmaya başladıktan sonra bir kaç hıçkırık sesi duyuldu. Yüzümü buruşturdum aman ne güzel şimdi de tişörtümü ıslatıyordu.

Acaba tişörtümü ıslatıp bana bir anda elektirik mi verecekti. Olabilir miydi? Kadın pürüzlü sesiyle konuşmaya başladığında bu düşüncemi beynimden hızla kovdum.Fazla paronoyak olmaya başlamıştım. "Senin öldüğünü sanmıştık. O gece bir anda kaybolduğunda seni öldürdüklerini sanmıştık". Kaşlarımı kaldırdım. Bu kız her kimse sevildiği kesindi. Ve beni ormandan getiren çocuk onun kardeşi olmalıydı. Buraya doğru yaklaşan ayak sesleri duyuluğunda Aysel hızla geri çekildi ve göz yaşlarını sildi. Kapıdan az önceki Berk ve biri daha girdiğinde gözlerimde bir pırıltı olduğuna eminim. Yeni bir planım vardı.

Berk'in yanındaki çocuk bana çok garip bakıyordu. Normalde biri bana bu şekilde baktığında sonu onun için kırık bir kemikle bittiğinden burada bir şey yapmadan oturmak zordu.Ama sakin olmalı ve plana uymalıyım.Berk'in yanındaki çocuk bana yaklaşmaya başladı ve yavaş bir şekilde yanıma oturdu. Gözlerini bir saniye olsun benden ayırmamıştı. Ve o da bana Aysel'in baktığı gibi bakıyordu. özlemle. Ama bu gözlerde bir farklılık vardı. Tedirginlik?. Korku?. Tam olarak bir şey söylemek zordu. Yavaşca bana döndü."Neredeydin bunca zamandır? başka bir kabile mi kaçırdı seni vamirler mi? kim?" Cümlenin sonunda sesi yükselmişti. Ama en azından onun kim oluğunu anlamıştım. Beni ormanda bulan kişi. Yani abim.

Rolüme odaklandım ve kekelemeye başladım"Ben neden bahsettiğinizi bilmiyorum. Ben hiçbir şey hatırlamıyorum.

Bir Avcının GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin