Ben Alev Soydan. Yirmi yaşında üniversite bire giden bir kızım. Hafif kızıl, buğday tenli, kahverengi gözlü olan ve yaklaşık 1.67 boylarında biriyim. Yağmurlu havaları izlemeyi (ıslanmayacak şekilde) , kitap okumayı, bol giyinip hüzünlü müzikler dinleyerek kendimi depresifleştirmeyi seven biriyim. Üniversiteye gidiyorum dediğime bakmayın kampüsün yakınından bile geçmiyorum. Aile zoruyla dişçilik kazandım ama bırakın okumayı hayata tutunacak gücüm kaldı mı ondan bile emin değilim. Konuştuklarım ''ergenliktendir boşver'' deyip geçiştiriyor. Belki öyledir, yada belki ben gerçekten zor bir durum içindeyimdir ama yaşamadıkları için anlamıyorlardır. Nede olsa herkesin verdiği mücadele farklıdır.
Bu yılın bana bu kadar macera yaşatacağını hiç tahmin etmiyordum. Aslında hayatım belirli bir ana kadar normaldi. Bundan tam on üç sene önce başlamıştı kabusum. Ondan öncesinde ise normal çocuklar gibi beni de dışlarlardı. Değişmemi isterlerdi yada ''sen eskisi gibi değilsin'' derlerdi. Güzel günlerimde oldu. Arkadaşlarımla beraber olduğum, ailemle güldüğüm zamanlarda oldu. Belkide küçük olduğum için bana her şey daha yüzeysel ve toz pembe gelmişti. Bana ilk sırtını dönen annem oldu. Her insan küçükken ezilmemek için yalan söyler değil mi? Olmayan bir şeyi olmuş gibi göstermek zorunda kalır. Bende ezilmemek için yalanlar söylerdim. Annem bunu öğrendiğinde beklediğimden aşırı bir tepki verip beni üç gün odama kapatmıştı. Bunun üzerine bir daha kimseye tam bir şekilde güvenemedim. Babamsa bana hiç babalık yapmamıştı zaten. Çocuğuna maddi destek sağladığında babalık yaptığını iddia eden biriydi işte benim babam. Benim ne hissettiğimi önemsemeyen, ne istediğimi sormayan, kaba ve pislik biriydi. Kendimi bildim bileli hep bir aile baskısı altındaydım zaten ama bu yedi yaşımdayken farklı bir boyuta geçti. Ne istediğimi giyiyor, nede istediğim yere gidebiliyordum. Resmen dört duvar arasındaydım. Canım rehber öğretmenime göre bunlar baskı değil tek çocuk olmanın getirdiği bir durummuş. Tek çocuk olduğum için iyi ve güvende büyümemi istedikleri için bu kadar üstüme titriyorlarmış(!) On sekiz yaşıma girdiğimde onlara artık onların kurallarına göre yaşamayacağımı ve yetişkin biri olduğumu söyledim. Baskılarını azaltmadı ama istediğim zaman istediğimi yapabiliyordum artık. Açıkçası konuştuğum bir arkadaşım yoktu hala yok çünkü aklımdakini direk söyleme gibi bir huyum var. Acımasızlık diyorlar ama bence fazla dürüstüm. Bazen düşündüğümde iyi ki yok dediğim zamanlar oluyor. Kendi eleştirilerimle zaten fazlasıyla yoruluyorum birde insanlarınkiyle uğraşamam. Millet kan akıtmaya ve can yakmaya bayılır ama acımasız Alev olur. Ne kadar adil ama değil mi?!
Geldik sabahı berbat olan o mükemmel güne. 19 Şubat sabahı lanet sınavlardan birine daha girdim ve her zamanki gibi yarım yamalak karalayarak çıktım. Başım manyak derecede ağrıyordu '' zaten evde bir ton laf yiyeceğim niye şuan ağrıyorsunki?'' diye isyan ettim kendi kendime . İki tane ağrı kesici hap çıkarıp susuz yuttum ve eve doğru yürümeye başladım. Apartmanın önüne geldiğimde eve girmeden sigara yakıp merdivenlere oturdum. Sigara kullanmayı 14 yaşımda amcam öğretmişti. Ne zaman eşi ile kavga etse sigara içerdi. Onu rahatlattığını ve acısını dindirdiğini söylerdi. Bende belki benimki de diner diye başlamıştım. Ne akraba ama dimi?! Tam son dumanı çekerken telefonumun çalmasıyla irkildim. Sigarayı oturduğum krem rengi mermere bastırıp telefonumu aldım. Baktığımda arayanın annem olduğunu gördüm. Hiçbir tepki vermeden telefonu meşgule atıp başımı geriye attım ve gökyüzüne baktım. Kapalı bir hava vardı. Muhtemelen birazdan yağmur yağmaya başlayacaktı. Birkaç dakika sonra telefonuma gelen bildirim sesiyle gökyüzünü incelemeyi bırakıp telefonu elime aldım.
Annem: Nerdesin?
Ben: Apartmanın önünde oturuyorum
Annem: Hemen eve gel!
Ben: Gelirim beş dakikaya
Annem: Alev bir daha uyarmam!
*BU KİŞİYİ ENGELLEDİNİZ*
Telefonu cebime koyup burun kemerimi sıktım. Tam kalkıp gidecektim ki yanıma beslediğim kedi Kabarık geldi. Onu kucağıma alıp tekrar merdivene oturdum ve onu sevmeye başladım. Yanımdan alışverişten gelen anne ve kızı geçti. Kız ne kadar güzel gülümsüyordu. Kıskanmadım ama imrendim. Kim benim yerimde olsa imrenirdi. Bazıları ailesiyle yemeğe çıkar veya sinemaya falan giderdi. Beraber zaman geçirirlerdi. Ben aynı ortamda bile duramazken onların böyle olası bazen haksızlık gibi gelirdi. Oysa o kadar çok isterdim ki hayatı onlar gibi yaşamayı ama olur mu? Tabi ki olmaz. Neden? Çünkü ben mutlu olamam. Hayat elimden tutup kaldırır maazallah. Ben böyle derin düşünürken iki saniyelik hayallerimin mahvolması beni hiç şaşırtmadı.
YOU ARE READING
Kanlı Dosya
ActionPsikopat bir kız arayışın içindeyken psikoloğu onun yaralarını sarar ,ancak ikisininde geçmişi peşlerini bırakmaz. Tüm ülkeye karşı iki ruhtan ibaret olur günler onlar için.