—doğum günü, günü.
"tamam arkadaşlar şu koltuğun arkasına saklanalım." jaehyun hepimizi bir yerlere tıkıştırmaya çalışırken ofladım. "jaehyun sen gerizekalı mısın? 1.90 adamı nasıl koltuğun arkasına saklamayı düşünüyorsun acaba?"
ten johnny'i işaret ettiğinde onaylarcasına kafamı salladım."harbi abi ben nasıl gireceğim oraya? ben yuta'yı oyalayayım olmadı." jaehyun bağladığı kollarını bozarak panik bir şekilde bağırdı.
"HAYIR MARK GİDECEK!" kendi adımı duymamla kendimi işaret ettim. “ben mi?”
"evet sus" gergince kafamı salladım."bence koskoca mekanın ortasında bir koltuk çok saçma. herkes masanın etrafında dizilsin ve 'sürpriz' diye bağırsın." ten'in öne sürdüğü fikir hoşuma gitmişti. "adam haklı. ben şimdi gidiyorum yuta'yı almaya ben gelene kadar ayarlayın her şeyi." herkes beni onaylarken bende kendimi hızla dışarı attım.
içimde bir kıpırtı vardı ve biraz merak. ona aldığım hediyeyi sevip sevmeyeceğini merak ediyordum. ona bir kolye aldım. ama sıradan bir kolye değil bu iyi enerjilerle ve benim sevgimle dolu bir kolye bu. gülümseyerek telefonumu çıkarıp yuta'nın numarasını tuşladım.
"buyrun bu yuta'nın telefonu."
işittiğim kız sesiyle yutkundum. belki ablası filandır. "şey siz kimsiniz, yuta nerede onunla konuşmam lazım." gözlerim dolmuştu. tahmin ettiğim şeyin olmamasını umuyordum."ben yuta'nın- hayatım arayan kim?" kızın sözünü kesen yuta'nın sesini duyduğumda gözyaşlarımı tutamamıştım. "ben.. ben mark, adım mark." kız onaylar mırıltılar çıkardı. "ismi markmış canım." hala onunla konuşuyordu ve birden telefon kapandı. olduğum kaldırıma çöktüm. gözümden akan ılık suları umursamadım. ağladım sadece.
kısa bir sürenin ardından çalan telefon ile onun adını görüşümle gözümden akan sıvıları silip derin bir nefes aldım. "mark, ne oldu aramışsın, iyi misin? telefonun şarjı bitti yüzüne kapanır gibi oldu biraz."
derin bir nefes verdim.
"sorun değil, nerede olduğunu soracaktım ama yanlış bir zamanda aramışım, konu bu değil sana attığım konuma gel yarım saat içinde. çok uzak değil sana.""bir şey mi old-" demesine kalmadan yüzüne kapattım ve konumu gönderip yürümeye başladım. nefesim kesilmiş gibiydi. çok kötü hissediyordum. aramızda hissettiğim o çekimin yalan olduğu gerçeği çarpıyordu gözüme.
on dakika boyunca yürüdüm sonra kaldırımın birine çöktüm. buluşma yerine varmıştım.
"neden böyle tek başına oturuyorsun dilenci sanıp para koyacaktım önüne." yabancı sesi zar zor algıladığımda o çoktan yanıma kurulmuş bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tekvando :: yumark
Fanfictionyuta: selam tekvando takımına son bir kişi arıyoruz. gelmek ister misin? mark: hayır nakamoto yuta | mark lee -tamanlandı ©youarenct,2022 texting, düz yazı. / minific baslangıc:020722 bitis:220822