Merdivenleri hızlıca çıktığım için çok yorulmuştum, neden hızlıca çıktığımı da bilmiyordum gerçi. Yoongi Hyungum benden birşey istediğinde hemen isteğini yerine getiriyordum. Çünkü hoşuma gidiyordu. Bu sefer suluğunu soyunma odasından unuttuğu için onu getirmemi istemişti.
Hiç düşünmedim bile, çünkü Taehyungun bu saatler de basketbol dersinin olduğunu biliyordum ve biraz da onunla karşılaşmak için gelmiş sayılırdım.
Uzun koridoru yürüdüm ve soyunma odasını görebildim. Bu saatlerde buranın dolu olması gerekiyordu ama garip bir şekilde kimse yoktu burada. Sakince etrafıma bakarak ilerledim ve sonunda odaya girdim.
İçeride kimsecikler yoktu, tekrar bu durumu garipseyerek gözlerimi dolapların üstünde ve yerlerde dolaştırdım. Fakat hiçbiryerde Yoonginin suluğu yoktu. Yoonginin dolap numarasını bilmediğim için tüm dolapları açmaya başladım. Gördüklerim bir iki tane terli t-shirt ve havludan başka birşey değildi.
Garip bir mutsuzlukla arkamı döndüğümde Taehyungu görmüştüm. Beni izliyordu ve anın etkisiyle elim ayağım titremeye başlamıştı. Tepkisiz bir şekilde ona bakarken, hatta daha konuşmaya bile fırsat bulamadan içeri Bogum girince moralim bozulmuştu.
Taehyung kafasını çevirip ona bakarken Bogum ise bana sinir bozucu bir şekilde bakıyordu.
"Ne yapıyorsun burada?"
Taehyung Boguma bakarak sinirli olduğunu düşündüğüm ses tonu ile sormuştu. Bogum ise sonunda gözlerini benden ayırdı ve ona cevap verdi.
"Gelemez miyim Taehyung? Asıl benim sana sormak istediğim bu kişinin burada ne işi olduğu?"
Bana bu kişi diye hitap etmesi sinirlerimi bozmuştu. Sanki ben burada yokmuşum gibi davranıp böyle gıcık bir tavırla konuşmasına daha fazla dayanamadım.
"Ben 'bu kişi' değilim. Tamam mı? Benimde bir ismim var."
"Öyle mi? Seninde mi bir ismin vardı? Üzgünüm seni fazla umursamadığım için adını söyleme gereğide duymamışım."
Ona karşılık vereceğim sırada Taehyung buna son vermek istermiş gibi sesli bir şekilde konuştu.
"Daha fazla devam etme Bogum. Buradan gitmeni istiyorum. Hadi."
Taehyung'un ona böyle demesine o kadar sevinmiştim ki Jin'in de dediği gibi o cadalozun böyle kala kalması çok hoşuma gitmişti.
"Taehyung? Sence de onunla fazla yakın değil misin?"
"Seni neden ilgilendiriyor ha? Taehyung'u aldattığın halde hala onu düşünüyormuş umursuyormuş gibi davranıyorsun. Yemezler bunları."
Kesinlikle bunu denemeliydim. Kahretsin, hiç yerinde bir kelime olmamıştı. Bunu Taehyungun yüzüne vurduğum için kendimi öldürmek istedim. Korkarak ona baktığımda tepki vermemişti.
"İkinizde çıkın!"
Of, tanrım. Keşke bu orosbu çocuğu şu an burada olmasaydı. O zaman Taehyunga böyle söylemek zorunda kalmazdım, aldatıldığını yüzüne vurmak zorunda...
Bogum köşeyi dönüp hızlıca kapıya doğru ilerlediğinde bende zorla onun peşinden gittim. Arkamı dönüp ona son bir kez bakabilme şansını yakaladığımda yorgun gözleriyle gözlerime bakıyordu. Taehyung kesinlikle dışa gösterdiğinden daha fazlasıydı.
O an içimden geri dönüp ona sarılma isteği doğdu ama Bogumun bağırması ile bu düşüncem yarıda kalmıştı.
"Sikeyim böyle işi ama!"
Kafamı çevirip ona baktığımda kapıyı zorladığını gördüm.
"Ne bağırıyorsun?"
"Kapı açılmıyor. Keyfimden bağırmıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mektup | TaeKook
FanfictionJungkook, arkadaşlarının önerisi ile Taehyung'a olan hislerini kağıda döktüğünde işlerin bu kadar karışacağından habersizdi. (İçerde her saçmalık var) [Texting] #taekook #hayrankurgu