1.Bölüm

76 32 20
                                    


Elimde buruşturduğum kağıdı denize fırlattım. Bir şişenin içinde asla nereye gittiğini bilmeden uzaktan onu seyrettim ta ki  gözden kaybolana kadar.
 
"- Gamze bana anlatmak istediğin bir şey mi var ?"
 
Yutkundu, gözleri babasını buldurduktan sonra yerinde kıpırdandı bir eliyle ağızını kapattı. Başını iki yana salladım "-Yok abla..." bunu söylerken o mavi göz bebeklerinin büyüdüğünü görebiliyordum.
 
"-Bunun devamında kızınızla baş başa görüşmemiz gerekiyor... tabi siz de izin verirseniz ?"
 
Babası bundan rahatsız olsa da yavaş yavaş odadan çıkıp gitti. "-Benden sakladığın ,babandan çekinip söyleyemediğin şey nedir ?"
 
Bunu beklemediği için şaşırmıştı. Onun içini okumuşum da bunları söylemişim gibi hissediyordu.
"-Merak etme küçük söylediklerin benimle aranda kalacak söz ..."
 
Yavaş yavaş bana ısınmaya başlamıştı. Aramızda oluşan güveni hissedebiliyordum.
"- Beni kimse dinlemiyor, deli muamelesi yaptı baba herkes annem  bile..."
 
Ellerimi önümde bağladım. Dikkatle onu dinliyordum.
"-Annem sen hastasın doktora git diye beni buraya yolladı biliyor musun ? Deli muamelesi yapıyor bana herkes ."
 
Elinden tuttum. "- Nedenini kimse sorgulamıyor abla ? Kimse bu kız neden böyle üzgün neden diğer insanlar gibi demiyor ? Hatta ne yapabiliriz diye aklından dahi geçirmiyor. Sadece deliyim onlar için o kadar iyileşmesi gereken bir hastayım sadece ben. "
 
Eliyle akan göz yaşlarını sildi.
Geldiğinden beri 1 saatte tam 10. Kez saçını düzeltti. Ellerini önünde ki ıslak mendille sildi.
Bir de dezenfektanı vardı. Her yere sıkıp duruyordu. "- I dezenfekten maalesef senin dertlerini yok edemiyor küçük hanım..."
 
Ufak bir tebessümle dezenfektanı çantasına bıraktı. "-Alışkanlık ..."
Ayağa kalkıp tam karşısında ki koltuğa oturdum. "-Seninle bir arkadaş gibi konuşucam tamam mı ?  Saat, dakika , para hiçbiri umurumuzda değil sadece sohbet et benimle ..."
 
Tamam anlamında kafa salladı. Ceketini sıcak olmasada çıkardı. Sıcaklamıştı stres olmuştu. "-Babanla aran nasıl ?" Baba deyince daha hızlı nefes aldığını fark edebilmiştim.
 
"-Ondan nefret ediyorum o benim babam falan değil !"
 
Sorun yok anlamında gülümsedim yanımda ki suyu ona uzattım. Elleri titriyordu ve bunu gizlemek için sürekli ellerini cebinde vücudunda sabit tutuyordu. Stresli bir hayatı olduğunu anlayabilmek zor değildi.
 
Anksiyetesi olabilirdi buraya gelirken bile kendini o kadar kasıyordu ki nefes bile alamadığı fark etmiştim. El sıkışırken sadece ucundan tutmuştu.
 
"-Sen çok güzel bir kızsın Gamze o gülüşünü kimseden saklamana gerek yok ellerinle gizlemek sana çözüm getirmez. Sana her kim bunu yapmak zorunda bıraktıysa kendinden utanmalı ..."
 
Bu sefer ellerini koymadan sadece önüne eğilip gülümsedi buda bir şeydir diye geçirdim içimden. "- Şimdi eve git ve sana söylediğim hiçbir şeyi unutma yarın senle burada değil başka bir yerde buluşacağız. Senden bir şey istiyorum. Sesli bir şekilde aynanın karşısına geçerek bir şeyler söyle olur mu ? Aynaya bakmayı sakın unutma ki güzelliğini görebil ..."
 
Yanağından bir makas aldım. Mesai saatim bitiyordu. Gamze odadan çıktı. Bende gerekli eşyaları alıp odamdan çıktım. "-  Derya koş yetiş Arzu naz teyze kendine kıyacak..."
 
Sevdiği insanın canı yanınca kendinin canı on katı yanıyormuş insanın. Nasılda gidip koştum odaya daldım bilmiyorum. Arzu naz abla elinde bıçakla öylece duruyordu. Elimi kaldırıp durmasını istedim.
 
"- Teyzem olursun bırak o bıçağı yalvarırım bırak abla ne olur ..."
 
Bir adım dahi yaklaşmama izin vermiyordu. Elinde ki fotoğrafı bana çevirdi bıçağı bir kenara bırakıp fotoğrafı iyice bana doğru uzattı.
"-Bu kim bana söyler misin ?"
 
Fotoğrafa uzun uzun baktım. "-Şehit onbaşı Ömer Özyurt ..."
Gözleri dolu fotoğrafı bana doğru uzattı. "-Beni tek aşkımdı bu vatana kurban gitti... Bir evlat yetiştirdim oda bu vatana kurban gitti... vatan için can feda dedim."
 
Konuşmaya mecali yok gibi yerine oturdu. Demans hastasıydı ve bazı şeyleri hatırlayamıyordu. "-Benim bir tek kızım vardı hayatımda. Oda sokak ortasında bir cani tarafından öldürüldü ..."
 
Ne zamandır ağlıyordum bilmiyordum. Elimde göz yaşlarımı sildim. Önünde diz çöküp elimi dizine koydum.
"- Kızıma bunu yapan kişi de elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor. Söylesene bana ben ne yapayım ? "
 
Kelimelerin bittiği yerdeydim.
Ne denir ne söylenir bilmiyordum. Teyzem her şeyi bir anda hatırlamıştı. Korktuğum şey yine başıma gelmişti.
 
"-Yıllarca o canilerin karşısında duran bir Avukatım ben. Kimse bana karşı gelemezdi. Bak bana inan o mahkeme salonundan hiçbir suçluyu serbest bıraktırmadım. Hep adaleti sağladım ben !"
 
Sesi git gide düşüyordu. Emekli bir avukattı Arzu naz teyze. Sonradan hakim olmuşken emekli oluvermişti.
"-Kendi kızım için adaleti sağlayamadım ben Leyla "
 
Derince yutkundum. Derin nefes alıp saçlarımı geriye ittim. "-Söylesene ben bu dünyayı ateşe vermeyim de ne yapayım leyla söyle !"
 
Bıçağı tam alacakken Merve ondan önce davranıp bıçağı odadan çıkardı. Nasıl aldı bu bıçağı diye düşünmeden edemedim.
 
Arzu naz teyzeye söyleyecek sözüm, onun yanında duracam yüzüm yoktu odadan çıkıp gittim. Sakinleştiricilerle onun güvenliğini sağlayacaklardı.
 
Eve gitmek yerine bir içki alıp deniz kenarına gitmeye karar verdim. "- Oturabilir miyim ?"
Başımı öne ve geriye salladım.
Bana bir içki şişesi uzattı. Benimde içkim bittiği için onu almaya karar verdim."- Denize öyle bir bakıyorsun ki..."
 
Ona döndüm. Kapşonlusundan yüzü asla görünmüyordu. Kim olduğunu seçememiştim. "-Sanki bu deniz senin göz yaşlarınla dolmuş gibi ..."
 
Histerik bir gülümseme yayıldı gözlerimde.
Haklı olabilirdi. "- Bu gün 2 şehit vermiş bir kadın , o kadın avukat bu arada. Kızımı koruyamadım diye gözlerimin önünde kendini öldürecekti az kalsın ..."
 
Tanımadığım bir kişiye bunları anlatmam asla doğru değildi. Şu an yanlışı doğruyu ayırt edebilecek durumda da değildim. Eğer içimi dökmezsem rahatlayamayacağımın farkındaydım.
 
"- Dediğin gibi bu deniz benim göz yaşlarımla dolmuş olabilir... Doğarken bile ağlamıyor muyuz ? Ama benim göz yaşlarım o annenin yüreğinde ki ateşi söndürmeye yetmedi."
 
Sessizce beni dinledi. Elini cebine attı. Ordan bir sigara ve bir şişe su çıkardı. Suyu bana uzattı. Açtım ve sonuna kadar içtim. Önümüzden tam o anda bir pamuk şekerci geçtiğinde kocaman gülümsedim.
 
"- Bakar mısın ? "
 
Yanımda ki gizlemli bey bana bir tane pamuk şeker alıp getirdi. Yüzünde maskeyle geziyordu bu bey. Pamuk şekeri bana uzattı ve hiçbir şey demeden gitti.
 
Ağlaya ağlaya pamuk şekeri açtım. Kopartıp bir tane yedim. Çocukluğumdu benim pamuk şeker mutlu olduğum tek anların tanığıydı. Beni mutlu eden. Çocukluğuma götüren tek şeyde bu pamuk şekerlerdi.
 
Telefonum çalınca açtım. Derya arıyordu ve sesi çok kötü geliyordu. "Bekle eve geliyorum ..."
Elimde ki pamuk şekeri yolda gördüğüm bir kız çocuğuna armağan etmiştim.
 
Ona daha güzel bir hediye almak istesemde şuan vaktim yoktu. "-Noldu..." Kapıyı açar açmaz bana sıkıca sarıldı.
"- Deniz gitti..."
 
Geriye çekilip ona baktım. Gözleri kan çanağı gibiydi. Sanki az önce ağlayan ben değilmişim gibi onu teselli ediyordum. Çünkü benim yapım böyleydi...

KARANLIK KORİDORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin