4.BÖLÜM

15 11 0
                                    

Duyduğuna hiç gördüğüne biraz inan demişler. Fakat benim duyduğum , gördüğümle bir değildi. -Nasıl yani kızınızı Bahtiyar amcanın öldürmüş olabileceğini mi söylüyorsunuz bana ?
 
Sıkıntılı bir iç çekti elleriyle saçlarını geriye attı. -Bak kızım ben onu neden terk ettim biliyor musun ? öne eğilip ellerini birbirine bağladı. Gözlerini gökyüzüne çevirdi. -Biz ne zaman kavga etsek ya da ufak bir tartışma yaşasak Bahtiyar bana şiddet uygulardı. Siniri geçtiğindeyse
yaptığı hiçbir şeyi hatırlamaz ve pişman olurdu. Affetmem için kırk takla atardı
 
Sıkıntıyla iç çekip saçlarımı geriye attım. Bahtiyar amcayla günlerimiz geçmişti ve ben hiç bu kadar sinirlendiğini görmemiştim. Tedavi olmuş olsaydı mutlaka haberimiz olurdu fakat elimizde böyle bir bilgi yoktu.
Dakikalarca sohbet edip oradan ayrıldık.
 
Kafama oturmayan bir kaç şey vardı. Madem Bahtiyar Amca bu kadar sinirliydi ve kızını öldürdü neden mahkemede onu savunmuştu. Fakat şöyle bir gerçek daha vardı. Otopsi raporuna göre kızın birkaç yerinde darp izleri mevcuttu ve O gece Bahtiyar amcanın nerede olduğunu kesin olarak bildiren herhangi bir rapor veya kanıt yoktu.
 
Hastaneye geri gittiğimde ilk olarak Bahtiyar amcanın yanına gittim. Odasında oturmuş ona hediye ettiğim kitabı okuyordu. Beni fark edince gülümseyip ayağa kalktı. Karşısında ki sandalyeyi işaret etti sandalyeyi hafif ileri çekip karşısına oturdum. -Benim hakkında ne söyledi bilmiyorum ama muhtemelen bundan da beni sorumlu tutmuştur.
 
Sıkıntılı bir nefes vererek söze başladı.-Beni ve kızımı terk edip gittiğinde çaresiz kaldım. Kısa bir süre toparlanamadım da. Fakat minik ve çaresiz bir bebeğim vardı. O bana muhtaçtı. Ayakta kalmaya çalıştım. Anaokuluna başlayana kadar işe falan gitmeden sadece ona adadım hayatımı. Ne kadar yoğun olursam olayım onu okula ben bırakır ve ben alırdım. Ama büyüdü kendi gidip gelmeye başladı.
 
Akan göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim. Ondan bahsederken sesi titriyordu , onu özlediği her halinden belli oluyordu. Yada bu bir suçluluk psikolojisiydi. -Bana onun öldürüldüğü geceyi anlatımısın Bahtiyar amca tek bir detayı ile atlama.
Yerinde doğruldu elleriyle oynamaya başladı.
 
-Sabah odasına gidip ona kocaman sarıdım.Öperek uyandırdım. Okul formasını giyip masaya geldi. Mutlaka kahvaltısını edip öyle gönderirdi okula. Sabah canı elma istedi her sabah mutlaka yer. Elmasını kesip eline verdim. Masayı bile toplamadan apar topar okula gittik. Bende işe geç kalmak istemiyordum. O gün oldukça yoğunduk. Çok yorucu bir gündü eve gidip yemek yapmak zoruma gitti. Zaten o eve çoktan gelmişti. Benden yarım saat önce çıkıyordu.
 
Ağlamaları hıçkırığa dönünce  belinden okşadım. Kesik kesik nefesler alıyordu. Belini ve saçlarını okşayarak onu sakinleştirmeye çalıştım.
ve bana o geceyi anlatmaya devam etti.
 
-Belki ordan hamburger almasayım kızım ölmeyecekti. Eve erken gidip onu kurtarabilirdim. Eve döndüm. Kapıyı açık görünce kalbim hızla attı ,hissetmişim olanları. Sonrası yok bende kendimi kaybetmişim resmen.
 
Daha fazla onu zorlamamak adına odasından çıkıp onu yalnız bıraktım. Bir hafta sonra yine mahkeme olacaktı. Bende hiçbir şey net değildi. İçimdeki merak çığ gibi büyüyordu. Kalbim Bahtiyar amca suçsuz dese de aklım emin olamayız diyordu.
 
Günün yorgunluğunu atmak adına Ertan'la sahilde buluştuk. O bana iyi geliyordu. Başımı omuzuna yaslayıp denizi izledim. Geri çekilip bana döndü. -Senle sahil dışında bir yere gitmedik hiç farkında mısın ?
Gülümseyip başımı öne ve geri salladım.-Yarın farklı olacak. Ben sana yeri söyleyeceğim oraya söylediğim saatte gel olur mu ?
 
Gözüm ileride duran balonlara takıldı birkaç el ateş edip balonları vurmaya çalışıyorlardı.-Eğer benden çok balon vurursan belki düşünürüm. Göz kırpıp hızla oraya ilerledim .Oda arkamdaydı, ilk atışları ben yaptım beş atıştan dördü isabet eti. Zafer gülümsememle ona baktım. Oyuncak silahı ona uzattım. Nişan alıp beş el atış yaptı. İddiayı kaybetmiştim. -Sen kaybettin. ona gülümsedim ve kollarımı beline sardım.
 
-Hayır ben kazandım. Ona göz kırptım. Birkaç saat daha deniz kenarında oturduk. En son sarılıp vedalaştık. Bana eve kadar eşlik etmişti. -Evet vedalaşma vakti. Eve kadar eşlik ettiğin için teşekkür ederim. Yanağına bir buse kondurdum. Oysa tam geri çekildiğimde beni kollarının arasına sıkıca sarmıştı. Dakikalarca sarıldıktan sonra nihayet geri çekilmişti. Yoksa ben asla geri çekilmezdim.
 
Eve girip kapıyı kilitledim. Uyku sorun yarasamda bir kahve içmeden asla uyuyamazdım. Kafamda birçok soru vardı. Bahtiyar amcayı düşünmeden duramıyordum. Gerçekten bir evlat katili olabilir miydi ? Kafamdaki sorulara cevap ararken kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.
 
Hastaneye girdiğimde yine ilk Bahtiyar amcanın yanına gittim. Uyanmış ve kahvaltısını yapmıştı ona hediye ettiğim kitabı bitirmek üzereydi. Onun karşısına bir sandalye çekip oturdum. Bu haberi ona vermek o kadarda kolay olmayacaktı. Ne kadar özünde güzel bir haber olsa da ona alışmıştım keza oda bize alışmıştı. Tedavisi olumlu yakıt vermiş hastaneden tabucu olmasına karar verilmişti.
 
-Bahtiyar amca artık veda vakti. Tedavin olumlu yanıt vermiş ve taburcu olmana karar verilmiş. Bana içten bir gülümsemeyle baktı. -Sil bakalım o gözyaşlarını bu hastaneye kazık çakacak değildim ya çok bile kaldım. Sen çok iyi bir kız ve en iyi doktorsun beni arayıp sormayı unutma olur mu yaşım gereği ben unuturum ama sen unutma.
 
Ona sıkıca sarılırken akan gözyaşlarımı hızla sildim. -Bu süreçte asla seni yalnız bırakmam. Bir süre daha beraberiz yani. Devamında eşyalarını toplamasına yardım etmekle geçti birkaç hastanın ilaçlarını vermekle geçirdim bütün günü. Genelde hasarı coşkuyla ve sevinçle karşılayan eş dost kapıda heyecana bu anı beklerdi. Ama alışılanın aksine Bahtiyar amcayı kimse karşılamıyordu. Bunun için aklımda çok iyi bir plan vardı. Tüm hastaneyi plan için uyardım. Onlarda bana sevinçle ve istekle destek oldular.
 
-Bahtiyar amca hadi çıkıyoruz . Odaya son kez dönüp baktı. Burada tam iki ay on beş gün kalmıştı. Bavulunu taşımasına yardım ettim. Alt kata inince herkes plana uydu. Alkışlarla karşıladılar. ,Konfeti patladı. Bazıları Bahtiyar amcaya öze hediye bile almıştı. Bahtiyar amca o kadar mutlu olmuştu ki sevinç gözlerinden belli oluyordu. Gözleri dolsa da ağlamamıştı.
 
Gönüllü olarak onu evine bırakmışlardı. İçimde ne kadar bir burukluk olsada onun adına seviniyordum. Melda Abla yani hastanenin yöneticisi yanıma geldi.
Elindeki dosyayı bana uzattı. - Aysel Hacıoğlu. Yeni görevin hayırlı olsun. Odaya çıkarken dosyasını incelemeye devam ettim. Elli beş yaşında, Mutsuzluk ve uykusuzluk nedeniyle gelmiş. Yemek yemekte zorlanıyor ve uykusuzluk arada bir kendini gösteren sinir krizleri geçiriyormuş. Sinir krizi sırasında kendine ve etrafındakilere zarar verebileceği özellikle belirtilmişti.
 
Odaya geçtiğimde Aysel teyze yatağın yanı başına oturmuş ağlıyordu. Emniyet aralığını koruyarak ona yaklaştım. Elimdeki peçeteyi ona uzattığımda hızla atıp kenarı fırlattı. -Bana acıyor musun yoksa ? Sakın öyle bir hata yapma yoksa acınacak olan sen olursun. Daha beni tanımıyorsun. Sözlerine bir tepki vermeden yanına oturdum.
 
-Size yardım etmek için buradayım. Sizi tanımama izin verir misiniz ? Peçeteyle gözlerinden akan yaşları sildi Nefesi düzeldiğinde konuşmaya başladı. -Bana kimse bu kadar değer vermedi. Sen neden beni düşünüyorsun ki ? Hem ben kimseyi sevmem seni de sevmiyorum zaten. Beni tanımak bile istemezsin. Onun omuzundan şefkatle tuttum. Bana döndü. -Emin olun siz sevilmeye layıksınız. Ve bende bunun için buradayım.
 
Meslek hayatımda neler duyduğumu , neler gördüğümü hayal bile edemezdiniz. Bu meslek herkesin yapabileceği bir meslek değildi . Onların nefreti bize değil hayataydı, yaşadıklarından dolayı böyle davranıyorlardı. Alttan almak gerekiyordu. O hastanın yerine kendini koyabilmek çok önemliydi.
 
- Buraya geldiğinize göre tedavi olmak istiyorsunuz. Bana neler yaşadığınızı anlatabilir misiniz ? çekingen bir şekilde bana baktı .Omzuna elimi koydum , bu onu bir nebze de olsa rahatlatabilirdi.
- Nereden başlasam bilmiyorum ki ? Çocukluğumdan başlayayım. Ben fakir bir ailenin tek kız çocuğu olarak doğdum. Okuma yazmayı öğrendikten sonra okulu bıraktım. Bundan sonrası olayın en acı veren kısmı olmalıydı. Omuzuna dokunup ona destek oldum.
 
- Babamların işlerine yardımcı oluyor aynı zamanda evde annemin işlerine de yardımcı oluyordum. Gel zaman git zaman beni istemeye gelenler olmaya başladı. Fakat ben evlenmek değil okuyup mesleğimi yapmak istiyordum. Bizim köy geri kafalıdır. Kız çocuğu okumaz on beş yaşına geldiğinde evlendirilirdi.
 
Belini okşuyor aynı zamanda dikkatle onu dinliyordum.
Sesi titremeye başlamıştı. - Ben hep dik başlı bir kızdım. Karşı koydum onlara kavgalar ettik. Fakat bir faydası olmadı. En sonunda o nikahı kıydık. Zaman geçti ve geçti. Bir çocuğumuz oldu. onları da görmeyeli aylar oldu ya. Beni ne yaparsam yapayım asla beğenmezlerdi.
Hep bir hakaret hep bir aşağılama. Ben kendime laf söyletmem hiç bana şiddet bile uyguladı. Beş parasız varlık içinde yokluk çekiyordum resmen. Bunlara rağmen büyüttüm çocuklarımı. Babam ve anneme o evde kaldığım her an beddua ettim. Bana her tokat attığında bana her şiddet uyguladığında onlara beddua ettim. Birkaç yıl önce vefat ettiler cenazelerine bile gitmedim. Sadece camide toplanıp onlara dua edenlere hakkımı helal etmemek için gittim.
 
Hıçkırıkları gözyaşına dönmüştü. Ellerinin tersiyle sildi gözyaşlarını. -Eğer benim okumama izin verselerdi bunları yaşamayacaktım. En azından evleneceğim kişiyi seçme hakkım olsaydı keşke. Derin bir iç çekti. Kendimi onun yerine koyuyordum da istemediğin bir evde istemediğin insanlarla yaşamak , Her gün hakaret edilmesi. Şiddet görmek. Emindim ki canı çok yanmıştır. Evde bir günü nasıl geçiyordu acaba. En önemlisi neler hissediyordu. Korkuları ve travmaları olabilirdi.
 
- Bana orda geçen bu gün benim için çok önemiydi dediğin , unutamam dediğin bir gününü anlatabilir misin ? Bunun cevabını net olarak biliyordu aslında. Cümlelerini toparlıyor ve nasıl anlatacağına karar vermeye çalışıyordu. Bunları anlatırken o günü yaşayacaktı bir yandan.
 
- Tabi ki var. O köşke girdiğim ve o köşkten kovulduğum gün. Acılı bir gülümsemeyle anlatmaya başladı.
-O akşam hiç uyumadım. Birçok duyguyu yaşıyordum
içimde. Sana bir sır vereyim mi ? İki kaşımı kaldırıp Aysel teyzeye baktım. -Tabiki olur. Siz nasıl isterseniz.
Gülümseyerek bana baktı. -Bizim köyde ki bakkalın oğluna aşıktım ben. Ekmek almaya da hep ben giderdim. Onla ordu konuşur , ayaküstü sohbet ederik.Bana iyi davranan tek kişi oydu.
 
Bu hikayenin sonunu deli gibi merak etsem de Bahtiyar amcanın avukatı beni arıyordu.- Merhaba Asena hanımla mı konuşuyorum ? Odadan çıkıp kimsenin olmadığı bir yere geçtim. -Evet benim. Bir saniyelik sessizlikte sonra konuşmaya devam etti. -Mahkemede Bahtiyar amcanın yanında sizi gördüm buda ilgimi çekti açıkçası. Mahkeme ile ilgili bir gelişme var onu size bildirmek istedim. Bahtiyar amcanın o gece nerde olduğuyla ilgili kamera kayıtları ulaştı elimize.
Bahtiyar amcanın yaşı gereği sizin bu konularda ona destek olmak isteyeceğinizi düşündüm.
 
Birkaç saniye sessiz kalıp olanları düşündüm. Eğer kamera kayıtlarında düşündüğümün aksine bir şey olursa ne hissederdim. - Tabi ki yanınızda olurum.
Kiraz hanıma da haber verdiniz mi acaba
Bu konudan onun da haberdar olması daha iyi olur diye düşünmüştüm. - İkisi aynı evdelermiş zaten mutlaka haberi vardır.
 
İşte bundan haberim yoktu. Kiraz hanımın bana söyledikleri yaptıkları uyuşmuyordu. buda beni tedirgin ediyordu. -Tamam , nerede ve ne zaman buluşalım.
Kısa bir sessizlikten sonra konuştu. - Ben size bildiririm.
Telefon bir anda yüzüme kapandı. Telefonu şaşkınlık içinde cebime kattım.
 
Gün boyu tek bir kez bile oturmamıştım. Günün yorgunluğu üzerimdeyken telefonumdan bir bildirim sesi yükseldi.
-Saat akam on iki. Yer, Gece ve gündüz kafesi.
Bu mesaj Bahtiyar amcanın avukatındandı. Yarın onunla kafede buluşmak uygun olur muydu bilmiyordum. Ertan'la buluşacaktık ama anlayışla karşılayacağını düşünüyordum.
 
-Tamam gelirim. Ona mesaj attıktan sonra Ertan'a mesaj attım. -Ben yarın gelmeyeceğim üzgünüm. Bunu emin ol ki telafi edeceğim. Mesaj görüldüğünde kalbim ağzımda atıyordu. Telefon bir anda çalınca şaşırmıştım. -Efendim.
 
Tırnaklarımı yemeye başlamıştım. Ne zaman streslinsem bunu yapıyordum.-Derya noldu , Neden gelemiyorsun ? Sesi oldukça sinirli geliyordu. O kadar haklıydı ki. - Aşkım işim uzadı gerçekten.
Sadece sinirle bir nefes verme sesi gelmişti. - Derya biz ilk defa bir buluşma ayarladık farkında mısın ?
 
Sıkıntılı bir nefes aldım. -Haklısın , bir gün ertelesek olmaz mı ? İçimden sakinleşmek için saniyeleri sayıyordum. - Derya biz biraz ara verelim mi ? Duymak istemeyeceğim, duymaktan korktum şeylerden biri de buydu. - Neden , sadece bir gün sonra buluşacağız diye mi ?
 
Sesimin titremesine engel olamamıştım. Gözümde ki akan yaşı kim tutabilirdi ki ?
- O bir gün hiç bitmiyor Derya . Senin ne zaman mesai yaptığını ne zaman nöbete kaldığını ben çok iyi biliyorum. Sonu şu ki sen işini benden önce tutuyorsun.
 
Telefon kapandığında elim titredi. Duvara tutunup ayakta kalmaya çalıştım.
Tuvalete gidip elimi yüzümü yıkadım. Mesajlarıma ve aramalarıma karşılık alamıyordum. - Abla ben izin istiyorum. Bir anda izin istememe şaşırmıştı. - Tabi olur , önemli bir şey mi oldu ?
 
Başımı öne ve ger salladım. Bana birkaç haftalık izin yazdı. Arabada sakin olmaya çalışarak Ertan'ın evine gittim. Kapıyı çaldım. -Ne oldu Derya ? Sesi iyi geliyordu sakinleşmişti.
-Aç kapıyı konuşalım.
 
Açmayacağını bilsem de bi çare şansımı deniyordum. - Ben diyeceğimi dedim ya bu kapıyı açarsın şimdi konuşuruz yada ben burada açana kadar beklerim. -Boşuna bekleme. ,Bu kap sana kapandı ve bir daha da açılmaz.
 
Saatler olmuştum. Dediğini yapmış kapıyı açmamıştı. -Ertan ben çok susadım bana su verir misin. Ben kapının dışında oda içinde oturuyordu. -Evine gidebilirsin , sende ne inat var. Doğru inadım tutmuştu bu kapı asla ve asla bana kaplı kalamazdı. Kapıyı açtırana kadar burada beklerdim.
 
-Kızım ne oldu sana bakayım. Bir amca beni kapının önünde oturmuş beklerken görünce halimi hatırımı soruyordu. - Al bakalım suyu, çilingir çağırmak ister misin ?
Amcaya gülümseyerek baktım. - Benim bu kapıyı değil , gönül kapısını açmam gerekiyor. Onu da açabilir misin amca ?
 
-Bi konuşalım bakalım delikanlıyla. Kapıya doğru yaklaştı. -Beni duyuyor musun Ertan. Ertan kapıyı açtığında gülümseyerek baktım. Bana kırgın bakışlarını gönderdi.
-Bana neden kırıldığın söyle bakalım ?
 
Amca ona doğru bakıp omuzuna elini attı. - Amca kızgın değilim , kırgınım. Ben ona çok önemli bir şey söyleyecektim ama gelmedi bile. Ona doğru bakıp gülümseyerek baktım.
Kırgın olmakta haklıydı. Hiçbir şey bilmiyordu ama öğrendiğinde bana hak vermesini umuyordum.
 
-Oğlum en azından geçte olsa sana geldi. Bak ben sana hiçbir şeyi anlatmadım. Yıllardır komşuyuz ama bunu bilmiyorsun. Yıllar önce başka bir şehre gittim iş için.
Günlerce ben ona hasret kaldım o bana. Telefondan konuşuyorduk ama yetmiyordu işte bize.
Bir gün dönerken bir telefon aldım. Ölene kadar unutmam. Hatice aradı beni yengen oluyor kendileri. Çok hastayım dedi. Eve olabildiğince hızlı gel ölmek üzereyim dedi.
 
Yaşlıydı ayakta durmakta zorlanınca yere oturdular. -Eve nasıl geldim bilmiyorum.
Yol boyunca konuştum Hatice'mle. Ona daha sarılamadan vefat etti. Bak oğlum sana oğlum diyorum çünkü benim için öylesin.
Beni böyle bekleyen olmadı.
Bu kızcağız seni çok seviyor belli gel sen ona geç kalma o sana bir gün geç kalmış çok mu ?
 
Ertan bana gülümseyerek baktı. Attığı tiribin sonuna gelmiş olmalıydı.-Tamam amca gerisi bende sen merak etme. Ayağa zorlanarak kalktı. -Yaşım yetmiş oldu uğraştırmayın beni bunlarla. Yaşlıyım ben uyuyacağım artık hadi Allah rahatlık versin. Yavaş yavaş merdivenlerden çıktı.
 
Bana doğru yaklaştı. -İçeri gelsene. Bana göz kırptı. -Bilmem bi düşüneyim.
Bana doğru yaklaşıp dudağıma bir öpücük kondurdu. Buna ilk ne sondu. Bacaklarımdan kavrayıp beni kucakladı. Ona kendimi tamamen teslim ettim.
 
-Sen bana ne söyleyecektin ? Kahvesini uzatıp yerime oturdum. Açtığımız bir filmi izleyip bitirdim. - Boş ver sonra konuşuruz. Benim gözlerime bakmaya çekineceği ne olabilirdi ki ?
Çenesinden tutup yüzünü kendime döndürdüm.
 
- Söyler misin ? Bu kezde söylemezse zorla öğreneceğimi biliyordu. Elini cebine atıp bir yüzük çıkardı.
- Evlenme teklifi edecektim sana. İçtiğim kahve boğazımda kalacaktı neredeyse. -Edecektim ? Yani şimdi teklif etmiyor musun ?
 
Bana gülümseyerek baktı. -Şimdi teklif etsem kabul edecek misin ? Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. -Teklif edersen belki ? Elimden sıkıca tuttu.Yüzzüğü parmağıma taktı. -Ben cevabımı aldım.
Kahveyi masaya bırakıp ona sıkıca sarıldım.
 
Gece onun evinde uyuyakalmıştım. Beni kendi yatağına yatırmış kendisi koltukta uyuyakalmıştı. Ona güzel bir kahvaltı hazırladım. Bu gün Bahtiyar amcanın mahkemesi vardı. - Günaydın sevgilim. Yanağına bir öpücük kondurdum. Beni görünce gülümseyip kalktı.
 
Lavaboya gidip geri dönerken çayını katmıştım. -Bahtiyar amcanın mahkemesiyle ilgili bir gelişme var mı ? Lokmasını hızla yutup bana döndü. -Evet çok önemli bir bilgiye ulaştık. Bahtiyar amca daha kızı ölmeden önce bir kamera kaydında görüntülenmiş. Mahkemeye bunu sunacağım. Bahtiyar amcaya gönülden inanıyorum. Kızına oldukça düşkün biri onun bunu yapmayacağına eminim.
 
Mahkeme zamanı gelmişti bizi davet ettiklerinde herkes yerine geçti. İçimden bir ses bu mahkeme olaylı geçecek diyordu. -Sayın hakim. Müvekkilim Bahtiyar Karaoğlu'nun o güne ait kamera kayıtlarına ulaştık.
 
Kamera kayıtları izlenmişti. -Ayrıca o gün o saatlerde Kiraz hanımın orda olduğunu belirten kayıtlarda orda bulunmaktadır. İşte ne olduysa o andan sonra olmuştu. Kiraz hanım oldukça sinirlenmişti. Kimseyi dinlemiyor birbirlerine ağzına geleni söylüyorlardı. Yerimde oturmuş sadece olanları izliyordum. -Bana iftira attınız , bunu kanıtlayacağım ! Kiraz hanım Bahtiyar amanın üzerine doğru gitmeye başladığında onu sıkıca tutup durdurdular.
 
- Hak yerini bulur Kiraz. Artık gerçekleri görme vakti geldi.
 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 15, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KARANLIK KORİDORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin