John Winchester'ın Günlüğü Sayfa 1

1.4K 75 1
                                    

16 Kasım 1983

İki hafta önce karım öldürüldü. Ölüşünü, Sammy'nin odasının tavanına mıhlanışını, küle dönene kadar beşiğine kanının akmasını izledim. -Son nefesini verene kadar gözlerimin içine baktı.-

Bundan bir hafta öncesine kadar gayet normal bir aileydik... Akşam yemeği yer, Dean'in beyzbol maçına gider, Sammy'e oyuncak alırdık. Fakat bir anda, her şey değişti. Geçmişi düşündüğümde, kafamda olanları oturtmaya çalıştığımda... Adeta deliye dönüyorum. Sanki birileri kollarımı koparmaya, gözlerimi oymaya çalışıyor. Etrafta kayıp ve yalnız bir şekilde dolaşıyorum ve elimden hiçbir şey yapmak gelmiyor.


Dean hala güçlükle konuşabiliyor. Onunla küçük sohbetler etmeye çalışıyorum, eğer isterse beyzbol oynayabileceğimizi söylüyorum. Yani ona normal bir çocuk gibi hissetmesini sağlamaya çalışıyorum. O, ne benden ne de kardeşinden vazgeçmiyor. Her sabah uyandığımda, Dean'i Sam'in beşiğinde, Sam'e sıkı sıkıya sarılırken buluyorum. Sanki o gece orada olan şeyden onu korumak istiyormuş gibi...


Sammy artık çok ağlıyor, annesini istiyor. Ağlamasını nasıl durduracağımı bilmiyorum, bir parçam durdurmakta istemiyor. Yakın bir zamanda annesini tamamen unutacak olması kalbimi kırıyor. Mary'nin anılarının öylece yok olmasını istemiyorum.

Dün sabah çok fena bir akşamdan kalmışlıkla uyandım... Samimi bir şekilde mutfağa ikinci girişimde bana çıkışan Mike ile dertleşmek şöyle dursun, içimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Tabi ki çıkışmasını haklı buluyorum çünkü onun evinde kalıyoruz. Çocuklar için kendimi toplamam gerektiği konusunda endişeli olmasından fazla garaj konusunda endişeliydi. Şuçlayıcı bir şekilde telefonda arada sırada işe uğradığımı söylemişti. Cidden arada sırada işe uğruyordum... Karım feci bir şekilde bilinmeyen bir şey yüzünden ölmüştü ve çocuklarımda aynı riskle karşı karşıyaydı. Ve ben tüm bunları aklımdan çıkartamayıp işe gitmemiştim. Tanrı aşkına, nasıl işi düşünebilirim ki?

Her neyse, Mike'a al her şey senin olsun dedim. Bu çıkış onu afallatmıştı. ''Hayatının işinden bir anda vazgeçtiğini mi söylüyorsun?!'' İzle beni, Mike. Her şey senin olsun.

Elimi Mike'ın yanağına koyup evden dışarı çıktım.

Evden ayrılmamla ilgili pek endişe duymuyordu. Onu suçlayabilir miydim? Bilmiyorum.

Çocukları aldığım gibi Julielar'a götürdüm. Daha sonra çekleri paraya çeviren bir mekan bulup arabanın bagajını güvenliğimizi sağlayabilecek kadar materyal alıp çıktım..

Şu ana kadar hayatımdaki hiç bir ayrıntıyı bu kadar yazmamıştım, umarım bir daha yazmak zorunda kalmam.


Bugün Missouri'yi ikinci kez görmeye gittim. Nasıl açıklasam bilemiyorum ama... Sanki o benim senelerdir dostummuş gibi... Sadece yaşadığım şeyleri bilmiyor. Aynı zamanda beni biliyor... Düşüncelerimi biliyor... Korkularımı... Hikayemi ona anlattığımda bana deliymişim gibi bakmayan tek insan diyebilirim. Yaşadıklarımı dinledi... Başıyla dediklerimi onayladı ve bana inandığını söyledi.

Ve ayrıca bana gerçekleri gerçekten öğrenmek istiyorsam bazı fedakarlıklar yapmam gerektiğini söyledi. Canımı feda etmek, kan akıtmak gibi... Birden Missouri bir önsezide bulundu ve komşusunun evine gittik. Evde kan gövdeyi götürmüştü ve duvara kanlı yazılmış ''Çocuklar için geldik.'' cümlesini gördük. Julie'nın yanında çocukları güvende buluncaya kadar neler yaşadığımı hatırlamıyorum ama Tanrı'ya şükürler olsun ki çocuklar yaşıyorlardı. Ama Julie ölmüştü. Sanki evi bir şeyler yıkıp geçmişti. Missouri bedeninde bir diş buldu, çizmeye çalıştım dişi ama pek beceremedim. Çocukları alıp, Missouri'ye veda ettikten sonra, Lawrence'den çekip gittik. Umarım yakın zamanda buraya geri dönmem.

Tabi Dean bunu istemeyecektir. Bana soracağı ilk şey muhtemelen ne zaman eve döneceğimiz olacak. Ama artık bir evimiz yok, Dean. En iyisi bu duruma giderek alışman. Anneni öldüren şeyi bulana kadar bir evimiz olmayacak.


İlk durağımız, Eureka. Fletcher buradan başlamamız gerektiğini söyledi.



19 Kasım 1983

Yaşanan şeyler her ne kadar inanılmaz olursa olsun buraya yazacağım. Çünkü eğer gördüğüm şeylere inanmazsam-mantıksal olarak gördüklerimi buraya yazmazsam- kim, nasıl inanabilir ki?

Jacob çocukların nasıl olduğunu görmek için yanıma geldi. Bazı cevapları bulabileceğimi düşündüğüm bir mezarlığa gitmek için onunla konuştum. Benimle beraber mezarlığa gelmesi için onu ikna ettim ve gittik. Fakat onun orada ölmesine izin verdim. Cehennem köpekleri-Fletcher böyle dedi.- bir mahzenden çıkıp onun üzerinde kocaman bir delik açtılar ki ben böyle bir yarayı Vietnam'da bile görmemiştim. H oradaydı. Ben Jacob'u kurtaramadım fakat o beni cehennem köpeklerinden kurtardı. Jacob'u da hastaneye götürmeme izin vermedi çünkü aradığımız şey her neyse onun yaşamasına izin verip, acı çekmesini sağlıyormuş. Ona inanmak istemedim fakat onca yaşanan şeyden sonra H haklı olabilirdi. Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu, dedi H.


Soğukkanlı şerefsiz. Belki ondan bir şeyler öğrenebilirim ama asla ondan hoşlanmayacağım ve asla ona güvenmeyeceğim.

Bana şeytanları ve cehennem köpeklerini anlattı. Şeytanlar ve cehennem köpekleri....


Jacob'u orada ölmeye bıraktım. Onu gerçekten kurtarabilir miydim? Belki kurtarabilirdim belki H 'nin dediği gibi kurtaramazdım. Fakat kurtarmayı denemedim bile. O orada ölürken öylece ona baktım.Nasıl bir insan oldum ben? Her zaman kendimi, çocuklar bana yaptığım bir şey hakkında soru sorunca yalan söylemek zorunda kalmayacağım şekilde yönlendirmiştim. Bana Jacob amcalarını sorunca onlara ne diyeceğim?

Supernatural sözleri/replikleri/capsleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin