7

392 42 28
                                    

jeno telefonuyla oynuyordu. annesi ve ablası evde iki gündür yoktu ve bu jeno için adeta mükemmel bir olaydı tek sorun yarın geri dönecek olmalarıydı. oyun ortasında çalan telefonu ile kaşlarını çattı. arayan yabancı bir numaraydı kapat tuşuna basacakken yanlışlıkla yanıtla tuşuna bastı ve derince ofladı, oyunun en heyecanlı yerindeydi.

"yer cücesi niye telefonumu geç açıyorsun?" duyduğu sesle duraksadı bir an. sesi tanımaya çalışıyordu, sesin sahibini tanır tanımaz gözlerini kocaman açtı.

"m-mark?!!" soru ve şaşkınca verdiği tepkiye karşı, karşı taraftan küçük bir kıkırdama aldı. "günaydın amına koyayım, evet ben mark, mark lee ya da sen kısaca hayatımın aşkı diyebilirsin." mark hevesli hevesli konuşurken jeno sadece gözlerini devirmişti.

"yavşamasana bana aptal, hem niye aradın? numaramı nereden buldun?" bir süre sessizlik oldu. mark cevap vermeyince jeno ofladı. "kapatıyorum? oyunum yarım kaldı senin yüzünden." gergin ses kulaklarına doluştuğunda gülümsedi jeno. "hayır kapatma, evdesin değil mi?" jeno sanki o görecekmiş gibi başını salladığını farkedince aptallığına kızıp konuştu. "evdeyim ama niye soruyor-" telefon yüzüne kapanınca kaşlarını çattı. "densiz." diyerek oyununa geri döndü.

kısa bir süre ardından kapı çalınca jeno oynadığı oyunu durdurmuş ve paytak adımlarıyla kapıya ilerlemişti. kapıyı açıp karşısında gördüğü bedenle şaşırmamıştı. mark üç gündür jeno'nun evini işgal ediyordu.

"hoş geldin." gergince gülümserken jeno mark samimi bir gülümseme bahşetti. "hoş buldum." jeno'nun yanağından makas alarak içeri girdiğinde jeno şaşkınca arkasından bakakalmıştı. mark son zamanlar çok farklıydı yani ona karşı. geçen günlerde onunla neredeyse öpüşecekti jeno. bu bile gerilmesine sebep olurken ablasının sevgilisi olması onu daha da çok germişti.

derin bir nefes verip odasına geçtiğinde jeno, mark'ı dergilerine bakarken buldu. hepsi bilimsel dergilerdi. "sıkılmıyor musun?" elindeki dergiyi gösterdi mavi saçlı genç. "hayır aksine çok ilgimi çekiyor."  bu mark'ı biraz şaşırtmıştı. jeno onun gözünde güzel ama çocuksu ve oyunlara düşkün biri olarak vardı ah, bir de çekici.

"anladım." genç adam kafasını sallarken jeno kendini yatağına attı ve telefonunu aldı. "ev seninmiş gibi takıl bende bir el oyun oynayacağım." mark onu onaylarken odayı inceledi. odada gri ve koyu mavi tonları hakimdi. sanki ilk gelişi gibiydi. odanın kokusunu içine çekerken gözlerini kapattı. oda jeno gibi kokuyordu ve bu mark'ın hoşuna gitmişti.

dergilerden birini alıp incelemeye başladı mark. jeno'nun bu dergilerde alıp veremediği ne vardı bilmiyordu yani hoşuna nasıl gidiyor diye düşündü. omuz silkerek dergilerden birini alıp incelemeye başladı. gözü yandan jeno'ya takılırken giydiği şort yüzünden açıkta kalan bacaklarına baktığında sessizce yutkundu. jeno çok güzeldi ona göre, çok, çok güzel. en sonunda kırmızı yanaklarını saklamak istercesine önündeki dergiye daha çok gömüldü.

elindeki dergiyi bıkkınlıkla kenara bıraktı mavi saçlı genç bir saattir jeno'nun evindeydi ve bu bir saatlik süre zarfı boyunca jeno onunla iki üç kelime anca etmişti. "offf." bir gözü jeno'da yüksek sesle ofladı, tepki alamayınca tekrar ofladı. "ooff offf" jeno elindeki telefonu bırakıp mavi saçlıya baktı.

"sıkılıyorsan evine gidebilirsin, oflayıp durma." mark omuz silkti ve yatağının üzerinde uzanarak telefon oynayan gencin yanına oturdu. "eve gitmek istemiyorum, seninle vakit geçirmek istiyorum." mavi saçlı oğlan yüzünü jeno'nunkiyle yakınlaştırmıştı. jeno gözlerini kaçırırken mark sırıttı.

"istemiyorum." jeno tekrar telefonuna döndüğünde mark kaşlarını çatmış ve bir çırpıda jeno'nun elindeki telefonu hızlıca almıştı. "YA BANA VER ONU" jeno yerinden doğrulup telefonu almaya çalışırken mark ayağa kalktı. "gel ve al" göz kırparak bir kaç adım geri çekildi. jeno çatık kaşlarıyla yatağının üzerine çıktığında hayali kollarını sıvadı.

"bak ver bana onu yoksa üzerine atlarım." mark sırıttı ve telefonu havaya kaldırdı. "gelip almadığın sürece telefonun benimle güvende." jeno bir kaç adım geriye gitti. "bunu sen istedin!" jeno koşarak yataktan mark'ın üzerine atladığında mark şaşırmıştı bunu yapacağını düşünmemişti. mark'ın sırtı yerle buluşunca acıyla yüzünü buruşturdu. bakışları üzerindeki çocuğa kaydığında o da şaşkınca ona bakıyordu. alttaki çocuk hınzırca gülümseyerek aniden yerlerini değiştirdiğinde jeno şaşkınlıktan ne yapacağını şaşırmıştı.

mavi saçlı genç gülümseyerek altındaki çocuğa baktığında yutkundu. şaşırmış hali bile çok güzeldi, lee jeno onu mahvediyordu.
kalp atışlarını hissedebiliyordu, çok hızlıydı tıpkı kendisininki gibi. artık kontrol kendinde değil kalbindeydi. gözlerini kapatarak burunlarını sürttürdü ve ucuna bir öpücük bıraktı. jeno kıpkırmızı kesilirken nefes alış verişleri hızlıydı. o da gözlerini kapatmıştı istemsizce. mark'ın öpücükleri yüzünde dolaştıktan sonra mark üzerinden kalktı jeno'nun, telefonu yatağın üzerine fırlattı ilk jeno'nun odasından sonra da evinden çıktı.

arkasında kafası karışık kıpkırmızı kesilmiş bir jeno bırakarak..

my sister's boyfriend :: marknoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin