Hayat sonsuz bir yokuş gibidir ve bizler üzerinde öylece yuvarlanırız ne olacağını bilmeden. Kimisinin sıcacık bir yuvası olur kimisi yuvasını kendi yapmak zorunda kalır. Ben yuvamı kendim yapmak zorunda olanlardanım. Daha bebekken bırakmışlar beni yetiştirme yurduna ben de oradaki arkadaşlarımı, bize bakan ablaları, abileri yuvam yapmıştım. Kimsesizdim. Kimsesiz bırakılmıştım ama hiç pes etmedim ve etmem de. Sevmem pes etmeyi. Çok yüksek hayallerim olmadı hiçbir zaman ama hayallerimin yarısından fazlasını da gerçekleştirdim.
Aynanın buharını elimle sildim ve yansıyan görüntüme baktım. Gözlerim heyecandan parlıyordu. Islak cildime ve ıslak saçlarıma baktım sonra da derin bir nefes aldım. Duş almak hep beni rahatlatıyordu, askılıkta duran saç havlusunu aldım ve saçlarımı kurulamaya başlayarak banyodan çıkıp odaya geçtim. Giysi seçmek için dolabımın önüne gelip kapaklarını açtım ve ne giyeceğimi düşünmeye başladım. Bugün yeni işimde ilk günüm bu yüzden daha resmi giyinmeye karar verdim ve dolaptan diz üstü beyaz kot elbisemi çıkardım ve giyinmeye başladım. Saçlarımı yapmak için tekrar banyoya gittim ve maşayı fişe taktıktan sonra makyaj yapmaya başladım. Makyajım bittiğinde kuruyan saçlarımı maşayla dalgalı yaptım ve odaya geri dönüm. Son olarak da takılarımı taktığımda hazırdım, çantamı ve beyaz stiletto ayakkabılarımı aldım ve kapının önüne geldim ve ayakkabılarımı giydim. Kapıyı kilitledikten sonra binadan çıktım ve gelen taksiye bindim.
Sonunda geldiğimde taksiye parayı ödeyip indim ve karşımdaki binaya baktım, tabela da 'YILDIRIM KOLEJİ' yazıyordu, artık burada çalışacaktım. Normalde tercümanlık yapıyordum ama küçüklük hayalim olan asıl mesleği yapmak istemiştim yani artık İngilizce öğretmeniydim. Okul bahçesinde öğrenciler velileriyle vedalaşıyorlardı benim ilk iş günüm olmasının yanında okulun da ilk günüydü ve görüyordum ki öğrenciler de en az benim kadar heyecanlıydı. Okuldan içeriye girdim ve öğretmenler odasına gittim. Çoğu öğretmenlerle önceden tanışmıştım. Odada 3 kişi vardı, kimya öğretmeni Aysel, fizik öğretmeni Gökhan ve beden eğitimi öğretmeni Burak. Burak hocayı hiç gözüm tutmamıştı, çok yavşak bir tipti. Hepsine günaydın deyip yerime oturdum, herkesin bir yeri ve dolabı vardı. Bunu da okulla anlaştığımızda kararlaştırılmıştı. Onlar da bana karşılık vermişlerdi, Aysel hoca gelip yanıma oturdu, tatlı kadındı sanırım kırklı yaşlarının başındaydı.
"Eee" dedi. "Heyecanlı mısın?" diye sordu.
"Biraz heyecanlıyım." dedim ve devam ettim. "Sınıfın tahta kısmında olmak biraz garip geliyor."
Aysel hoca kibarca güldü ve "Merak etme alışırsın." dedi ve sır veriyormuş gibi yaklaşıp "Hem tahta tarafında olmak emin ol daha eğlenceli." dedi.
Onun bu haline güldüm. "Teşekkür ederim, rahatladım şimdi." dedim. Bana gülümseyip kalktı ve yerine geçti. Bende kalktım ve eşyalarımı dolabıma koydum, bu sırada diğer öğretmenlerde gelmişti. Onlarla da bir günaydın merasiminden sonra ders saatine kadar sohbet ettik.