Bir uçurumun kenarındaydım sanki bir adım atsam düşecekmişim gibiydi. O kadar karanlıktı ki çevremde ne var göremiyordum. Etrafta kimse yoktu hava o kadar soğuktu içim ürperiyordu. Çok korkuyordum içimden ağlamak geliyordu ama hiçbir şey yapamıyordum. Sonra bir ışık belirdi. Ardından tatlı sıcak bir rüzgar esti.
Bu rüyayı kaçıncı görüşüm bilmiyorum. Hayatımdaki berbatlığın elli tonunun içindeki lanet ışık sadece rüyamda beliriyor.
Aslında her şey ben 10 yaşımdayken başladı. Ailem gördüğüm rüyaların gerçek olduğunu görmeye başlayınca benden korkup anneannemin yanına gönderdiler. Bana birazda olsa ilgi gösteren annemi 2 yıl önce trafik kazasında kaybettim. Babamsa neden bilmem ama bana hep uzaktı.
Anlayacağınız ben koskoca bir karanlığın içinde büyümüş bir kız çocuğuyum. Sevgimi belli etmeyi bilmem. Varlığın bir lütuf olduğunu öğrendiğim kadar yokluğun bir hüsran olduğunu da en acı şekilde öğrenenlerdenim. Her hafta heyecanla beklemeyi en iyi ben bilirim. Bugün annem mi yoksa babam mı gelir diye umutla beklerdim ama kimse gelmezdi. Ben her gün Allah'ım annem ve babamı göreyim onları çok özledim diyerek uyurdum. Tıpkı bir dilenci gibi her gün Allah'tan aile dilendim ben. Ama anneannem dışında bir ailem olduğu pek söylenemezdi.
Bazen hatırlayamadığım o çocukluğuma ait rüyalar görüyorum. Biliyorum gerçekten yaşadım bunları. Hani insan içinde bir yerlerde bilir ya doğru olduğunu oradan biliyorum bende.
Bugün Amerika'ya gideceğim. Senden kurtuluyorum İstanbul. Karanlığımı sana bırakmak üzere gidiyorum buradan...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıkım
Teen FictionSevgisizliği dağ gibi olmuş bir kızın çığ olup büyüyen yakarışları vardı. Hırçınlığı sevgisinin göstergesiydi belki ama kimse anlamadı onu bir kişi dışında...