Bir uçurumun kenarındaydım. O kadar karanlıktı ki korkuyordum. Etrafta kimse yoktu hava o kadar soğuktu içim ürperiyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Sonra elinde bir fener tutan adam geldi. Elinde bir demet çiçek vardı. Bana uzattı çiçeklere bakmayı bırakıp ona baktım gözlerinin içine. Bir çift kahverengi göz.
Bir anda yataktan sıçradım. Alarmlardan nefret ediyorum. Neden uyandım ki sanki. Gözleri farklıydı sanki içimde ölen çocuk gibi, yaralarımı iyileştirebilirmiş gibi bakıyordu. Acaba elindeki çiçekler neydi?
Okula geç kalamamam lazımdı. Bu düşünceleri bir kenara atıp zerime uygun bir şeyler giyindim ve hemen çıktım.
Bugün çok eğlenceli bir ders işledik. Aslında sadece ben eğlendim. Bugün o çocuk derse gelmemişti. Tek başıma oturuyordum. Onu düşünmemem gerektiğini kendime söyleyerek unutmaya çalıştım.
Dönüşte yol kitlenmişti sanırım trafiğe yakalandım. Sağ tarafa bakarken bir çiçekçi dükkanı dikkatimi çekti, vitrinde rüyamda gördüğüm çiçeklerden bir demet vardı. Garip bir heyecanla gidip adama bu çiçeklerin adını sordum. Adam 'Beyaz Krizantem' dedi. Anlamını biliyormusunuz diye sorunca şaşırdı. Sadakat olarak biliyorum ama neden merak ettiniz ki dedi. Bir şey söylemeden bir demet alabilir miyim dedim ve çiçeklerimi alıp dükkandan çıktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıkım
Ficção AdolescenteSevgisizliği dağ gibi olmuş bir kızın çığ olup büyüyen yakarışları vardı. Hırçınlığı sevgisinin göstergesiydi belki ama kimse anlamadı onu bir kişi dışında...