17

9.4K 1.3K 968
                                    

"Bana pas ver! Munhee! Bana!"

Taehyung olabilecek en hızlı şekilde kaleye doğru koştururken topu saha boyunca süren çocuğa gür sesiyle bağırdı. Jeongguk içinden "Aman Tanrı'm," diye düşündü. Taehyung'un içinde böyle hırslı, böyle dişli biri yattığını bilmiyordu. Onun bu sportif ve rekabetçi yanını ilk defa görüyordu. Hep Taehyung'un şömine başında kitap okumak için yaratılmış, gözlükleriyle her zaman biraz daha olgun görünen, caz şarkıların, koyu sohbetler eşliğinde yudumlanan yıllanmış şarapların ve kokulu mumların adamı olduğunu düşünürdü. Sanki Taehyung tüm bu hareket, telaşa ve rekabet için fazla... Fazla Taehyung'du işte. En azından Jeongguk böyle düşünüyordu.

Ancak yanılmış olmalıydı çünkü kramponlarıyla sahada ter döken kişi onun tanıdığı Taehyung'dan başkası değildi. Melek, onun bu yanını Munhee için ortaya çıkardığını biliyordu. Esmer olan oyunlar başladığından beri rekabetçi bir baba profili çiziyor; sürekli öğrencisi olan kahverengi saçlı çocuğun omuzlarını sıkıyor, "Bu el bizde!" gibi destekleyici şeyler söylüyor ve oynanan her oyuna kendisini tamamen vermeye çalışıyordu.

Pekala, buraya nasıl geldiklerini merak ediyor olmalısınız. Hadi zamanı biraz geri saralım.

Her şey Taehyung'un o hafta sonu yapılacak olan okul pikniğinden Jeongguk'a bahsetmesiyle başladı. Bu, öğrencilerin ebeveynlerinden en az birinin katıldığı, gün boyunca açık havada oyunlar oynanacak bir piknikti. Taehyung okulun sık sık düzenlediği bu tür aktivetelerin bir numaralı fanı değildi. Aslına bakarsanız her seferinde bir bahane bulur ve zamanını evde, kitaplar ve birikmiş işler arasında geçirmeyi yeğlerdi ancak bu sefer onu düşünmeye iten bir şey, biri olmuştu; Munhee.

Munhee, Taehyung'un dersine girdiği ve ailesi olmadığını bildiği bir öğrencisiydi. Yetimhanede büyüdüğünü ve şimdilerde bir yetiştirme yurdunda kaldığını da biliyordu. Munhee'nin hayatında hiçbir zaman güçlü bir anne ya da baba figürü olmamıştı ve Taehyung'un onunla fazladan ilgilenmesinin sebebi buydu. Çok belli etmese de okulda bir gözü hep onun üstünde olur, kötü göründüğü zamanlar yanına çağırır, onunla konuşur, becerebildiği kadar destek olur ve her zaman yanına gelebileceğini, onu bir öğretmenden önce güvenebileceği bir büyüğü olarak görmesini söylerdi. Okulda soğuk bir imaj çizen matematik öğretmeni Bay Kim'in bu babacan tavrı Munhee'yi başta şaşırtmıştı elbet. Ancak zamanla alışmıştı ve Taehyung kısa zamanda hem en sevdiği öğretmen hem de bir sorunu olduğunda koştuğu ilk isimlerden biri olmuştu.

Hafta sonu gelmeden birkaç gün önce, dersin ortasında pikniği duyurmak için sınıfa giren nöbetçi öğrenciyi dinledikten sonra Taehyung'un aklına gelen ilk isim Munhee olmuştu. Bu, açık açık ailelerin de katılım sağlayıp oyunlara dahil olacağı söylenen bir etkinlikti. Munhee gelecek miydi? Gelse onlarca öğrenciyi aileleriyle beraber iyi vakit geçirirken görse üzülmez miydi? Bunun gibi birçok soru aklını kurcalarken sınıfı terk eden nöbetçi öğrenciden sonra piknik hakkında fısıldaşan öğrencileri susturmuş ve ifadesiz bir suratla dersi bitirmeye odaklanmıştı.

Ders sonunda öğrenciler sınıfı birer birer terk ederken yavaş bir şekilde çantasını toplayan Munhee'ye bir bakış atmış, aklındakileri konuşmak için "Munhee," demişti. "Sen kal."

Sınıf boşaldığında çocuk birkaç adımda öğretmen masasına yaklaşmış, meraklı gözlerle "Efendim hocam?" demişti.

"Şu piknik..." dedi Taehyung, kolları göğsüne bağlıydı ve öğretmen koltuğunda arkasına yaslanıyordu. "Gitmeyi düşünüyor musun?"

Munhee birkaç saniye düşündükten sonra "Ben..." demişti. "Yani, sanırım gelmeyeceğim. Biliyorsunuz... Gelirsem oyunlara katılamam."

Taehyung derin bir iç çekmiş, hafta sonu yapması gereken şeyleri şöyle bir zihninden geçirmiş, en sonunda iç çekerek sormuştu. "Peki ya ben de gelirsem? Oyunlarda eşleşmek için."

𝙖𝙣𝙜𝙚𝙡 𝙗𝙖𝙗𝙮, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin