Günün sorusu; Hayat nedir? Hayatta olduğunu sadece 'yaşarken' mi hissedersin? Yani, yaşamaktan kastım mutluluğu saç tellerinden ayak ucuna kadar hissettiğin zamanlar. O sevinci, o heyecanı, o canlılığı sonuna kadar hissettiğin anlar. Benim yaşamımdan edindiğim tecrübelerim buna katılıyor. Bence biz mutluluktan ağladığımızda, sevinçten zıpladığımızda, delicesine dans ettiğimizde, böyle hızla giden araçta yüzümüzü rüzgarın karşısına çıkardığımızda, avaz avaz bağırdığımızda boşluğa, hiç kimseden, hiçbir şeyden çekinmeden, korkmadan anı hissettiğimizde anlıyoruz yaşadığımızı. Kimisine çok sık rastgelir bu anlar, kimisine de çok nadir. Veya hiç gelmeden yitirir ömrünü. Ben de o 'nadir' yaşayan insanlardanım sanırım. Eğer insanın hayatında bir sevinç kaynağı varsa ne mutlu ona. Bu bazen insanın arkadaşı, ailesi, çocuğu, sevgilisi, bazen de bir hayvan arkadaşı veya bir eşyası olur. Benim mutluluk kaynağım Ilgaz'dı. En çok onunlayken o heyecanı, mutluluğu hissettiğim anlar yaşıyordum. Şu kısacık ömrümüzde ne güzel bir buluşmaydı bu.. Birbirimizi buluşumuz bizim yaşamımız olmuştu.
Ha, bir de ölürken hissederiz yaşadığımızı, tam kaybederken kendisini.
---------------------------------------------------------------------------------
Ceylin; Kelebeklerin ömrü bir günmüş.
Ilgaz; Yanlış bilgi bu.
Ceylin; Öyle mi? Gerçeği ne o zaman?
Ilgaz; Kelebeklerin kozalarından çıktıktan sonraki ömürleri bir hafta ve bir yıl arası değişir.
Ceylin; Yaa. Nereden biliyorsun?
Ilgaz; Bir ara bakmıştım.
Ceylin; Hmm.
dedim anladığımı belli edercesine. Yatakta sırtımı ona dayamış bedenimi saran eliyle oynuyordum. Daha yeni uyanmış, sohbet ediyorduk. Ne kadar çok uykum olsa da saçımı okşamalarıyla gözlerimi açmıştım.
Ilgaz; Bugün bir planın var mı? İşe gidecek misin?
Ceylin; Yok, senin?
Ilgaz; Yani küçük bir işim vardı ama yarın da halledebilirim onu. Madem boşsun, beraber vakit geçirelim bugün. İster misin?
Ceylin; Ay istemez olur muyum hiç? Sizin boş vaktinizi bulmak çok zor savcım, fırsatımı değerlendirmem lazım bulmuşken.
Kıkırdadı. Parmaklarımı parmaklarının arasından geçiriyordum.
Ilgaz; Hadi o zaman kahvaltı.
dedi elini çekerken.
Ceylin; Yaa!
diye tepki verdim elini çekmesine. Doğrulduğunda otomatik olarak beni de doğrultmuştu. Kalkmaya yeltenirken tekrar arkasına yaslanarak elini verdi.
Ilgaz; E bütün günü yatakta mı geçiricez?
Ceylin; Bana uyar.
Ilgaz; Sıkılmayacak mısın?
Elini bırakmadan yavaşça arkamı döndüm. Yüzüne bakarak;
Ceylin; Yoo. Sıkılmayacak şeyler yaparız biz de.
Yüz ifadesinin değişmesini izlerken dudaklarım kıvrıldı.
Ilgaz; Diyosun. O zaman bana da uyar.
Güldüm. O beni öpmeden hemen önce. Ben her zamanki gibi kollarımı boynuna dolarken o belimden tutup kucağına çekti beni. Dizlerim iki yanından yataktan destek alırken beni kendisine bastırmaya başladı.