f - sen varsın, ben varım, biz meçhul

244 10 16
                                    

***

Her şey ile başlayabilirim sanırım. Çünkü gördüğüm, anlatmam gereken ve şikayet edeceğim o kadar çok şey var ki arada ben de şaşırıveriyorum geçmişe baktıkça.

Amaaan, ne derlerdi? Şey, şey... Geleceğe bak geleceğe.

Bunu en son milattan önce kıçı üşüdü diye kıçına doğru duman yellediğim dedem demişti. Hatırımda kalan en eski hayatım olabilir. Gerçi onun öncesinde ilk insanlardan birisi olan Sehun ile tanışmam da vardı ama... Sahi o ne zamana kadar dünyaya gelip gitmişti? Cevabı boş anlamına dokunan tüm kelimelerde... Evet, tamam şimdiden ağlamam biraz saçma olur şimdilik geçelim burayı.

Fakat kendimi uzun yaşamış olarak sayamıyorum elbette. Ki üzücü, hiçbir hayatımda uzun falan da yaşayamıyordum. Son dünyaya gelişim yani şimdiki yaşamım hariç diğer hayatlarım noktası bana göre çok erken konmuştu... Ve biliyor musunuz, gerçekten de tam bir şeyleri buldum derken sönüp gittikleri için hepsi konu bakımından ufak dram içerebiliyordu. Ancak ve ancak mutlu muydum? Tabii. Dünyaya bir daha gelmeyeceğimi söyleseler elbette daha çok mutlu olabilirdim fakat mutluydum işte. Ayak altı yaprakları gibi çatırdasam da mutluydum. Çünkü saçma sapan bir dünyada olsak dahi bildiğim tek şey, mutlu olmam gerektiğiydi.

Ego bizim kanımızda var, demişti Victoria döneminde tanrının belası o evde yaşamama sebep olan saray hizmetçisi. Yalan da yok ya hani, ciddi anlamda vardı. Buz gibi havada sırf egodan ödün vermemek için göğüs gere gere şort giyerek dolanıyorsan hani... Olmamasının ihtimali bu satırlardan uzak.

"Bir ödevim var." Diyor minik çocuk dudak büzerek masaya doğru yaklaşırken. "Tarih."

"Açtırtma işte." Diyorum sinirle. "Şu eski sayfaları."

"Öğretmene söylesen bunları ikimiz de kurtuluruz."

"Öğretmenin yok ki, her seferinde kafandan bir şeyler uydurup geliyorsun bu masaya doktorum." Mutluluğum orada çok yerlerde işte.

"Hayır." Yanaklarını şişirerek ensesini kaşıyor. "Senin hastaneye yatırılması gereken bir kaçık olduğunu düşünmesem sanırım her şey daha iyi olacaktı fakat işte geçti o tren."

"Eee," diyorum keyifsizce. "Neymiş ödevin?"

"Tarihe damgasını vuran hayran olduğumuz birisine mektup yazmak." Keyifleniyorum o anda işte. Kafamdaki isim listesi de o keyifle beraber uzadıkça uzuyor... Sonsuzluğa.

"Kime yazmak isterdin?"

"Bilmem, sen kime yazmak isterdin?"

"Ölmeme neden olan pezevenge," Yanağımı elime doğru yaslarken iç çekmiştim. "Şimdiki gibi öyle yüz, göt, burun yaptırma gibi dertler yoktu. Adamın dış görünüşe o kadar değer vermemesine rağmen çok yakışıklıydı. Keşke bir kez olsun öpseydi-"

"Neden yaptı ki o zaman?"

"Dönemin Firavunu oydu. Ben de kaşındım işte." Güldüm. "Gözünün içine baka baka Ma'at çiçeğime sövdüm. Öyle böyle değil, üstelik tapınaktayız falan."

"İyi etmiş perdeler, akşamlar ve yaz rüzgarları." Dedi dudaklarını büzerek.

"Sahi mi? Benimle o kadar köklü bir geçmişe sahipken bir anda görmezden gelerek iyi mi etmişti? Kutsalına sövmem elbette yanlıştı ama hak etmişti." Gülümsedi.

"Ama." Demişti masaya iki kez vurarak. "Ben genç bir kadınım."

"Biliyorum." Son cümle biraz düşündürücü olacak. "Sen yaşlı bir kadınsın."


IIIIII. ADIMDA FELSEFE:

"İlk insan Sehun'un anısına sayılar yok ve roman rakamları buradan uzak."

Gök Bazen AsosyaldirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin