-annemin beni dürtüklemesiyle(?) telefonumu kapatıp karşımdaki kadına baktım. kadının umrunda olan ben değildim ki. anneme bir şeyler anlatıyordu. baya da odaklanmıştı yani konuya. kahve makinesinden gelen sesle kendine geldi ve kahveleri getirmek için mutfağa gitti. getirdiğimiz pastayı da kahvenin yanında servis etti.
kızının eline de pasta ve meyve suyu olan bir tepsi tutuşturdu. "Chaeyoungcum, hadi misafirimizi odana götür. kızcağız sıkılmıştır yanımızda. hem tanışmış olursunuz siz de." chaeyoung annesini onayladığını belirten mırıltılar çıkartttı.
benden kısa kız tepsiyi alıp odasına doğru yürümeye başladı.fakat bana bir şey demediği için peşinden gitmedim. odası dağınıksa ilk onu toplayacaktır belki, dedim kendi kendime.
"gelmiyor musun?" odasının kapısında durmuş bana bakıyordu. ben de ona bakıyordum. çağırmayıp sonra da gelmiyor musun demesi ironikdi. içimden yaptığı davranışın saçmalığını puanlarken orada baya dikilmiş olacağım ki sonunda öfleyip "iyi gelmezsen gelme senin pastanı da ben yerim." dedikten sonra odasına girmiş ve kapıyı arkasından kapatmıştı. çok misafirperver gerçekten.
davranışları beni gıcık etmesine rağmen ben de arkasından odaya girdim. normalde olsa siklemez ve annemin yanına oturup telefona bakardım ama buraya gelme amacım zaten bu kızla konuşmaktı. gece gece köpeğime havlayıp Ray'e boş umut vermişti.
kapıyı odaya girdikten sonra arkamdan kapattım ve sinirli gözüktüğünü düşündüğüm yüz ifademle karşımdaki kıza bakmaya başladım. tabi o beni takmıyor gibiydi. pastasını almış masasında resim çiziyordu.
beni fark etmesi için boğazımı temizledim. sesle irkilmiş ve pastasını masaya bırakıp bana dönmüştü. "gelmeye karar vermişsin vay." dedi. aklı sıra(?) benimle dalga geçiyordu.
sinirimi bastırmaya çalışarak masaya doğru ilerledim. oturduğu sandalyenin kol koyma yerlerinden tutup üstüne eğildim. "dün gece köpeğime sen mi havladın?"
dediğim şeyle gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. "onu nasıl duydun lan sen?" derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. oyun sanıyor bu kız köpek bakmayı herhalde.
"köpeğim senin ona havlamanı çiftleşme çağrısı sandığı için tüm gece doğru düzgün uyumadı. köpeğimin sorumluluğunu alabilecek misin?" kız dediğime gülmüştü.
"kusura bakma da köpeğin benim havlamamı nasıl çiftleşme çağrısı sandı? bence sorun bende değil, senin köpeğinde." yüzüne bakmaya devam ettim. bakışlarımla sinirimi aktarmaya çalışıyordum. "boş boş bakma, sandalyemi de bırakırsan resmimi çizmeye devam edeceğim." kıza dil çıkartıp sandalyenin kollarını bıraktım ve pastamı aldıktan sonra kızın yatağına oturdum.
kız da resim çizmeye geri dönmüştü. "düğünü konuşmamız lazım." dediğim şeyle kaşları çatılmış ve geri bana dönmüştü. ne yani olayı böyle kolayca kapatacağımı mı düşündü?
"ne düğünü? ne diyorsun? evleniyor musun?"
"ben değil. sen ve köpeğim evleneceksiniz. bu artık namus meselesi." dediğim şeye kahkaha atarak gülmüştü.
"sen biraz fazla türk dizisi izlemişsin herhalde. bir kere ben tanımadığım canlılarla evlenmem."
"gel bize geçelim o zaman. tanışırsın köpeğimle." bunu dedikten sonra panikle ayağa kalkıp benden uzaklaşmıştı.