bu bölümü havada yazdım.
evet, havada. venuavenus ile konuştuktan iki dakika sonra falan uçak havalandı ve ben de onu hayal ederek tek kalkanın uçak olmadığı (ŞAKA) bu küçük, tatlı bir teması bulunan bölümü yazdım.
keyifli okumalar, bal bebekleri.
*
bölüm üç : mavi yeşil ışıklar altında ilk öpücük
"Michael bir dilim daha istiyor!
Michael bir dilim daha istiyor!
Michael bir dilim daha istiyor!
Pizza! Pizza!"
Dükkandaki kalabalık, mavi saçlı oğlanın -evet, doğum günü için yeniden boyamıştı- etrafında toplanan arkadaşlarının şarkısıyla şenlenirken, pizzacının sahibi, ailesiyle birlikte burayı işleten kızıl saçlı omega, onları gülümseyerek izliyordu.
Bir yandan da, elindeki iki katlı -evet, bu Michael'ın doğum günü PastaPizza'sı- onlara götürürken, bir eliyle de pastapizza'nın mumlarını yakmaya çalışıyordu, Ashton'ın konservatuardan arkadaşı olan güzel yüzlü, çilli çocuk nihayet işini bitirdiğinde, pastapizza'yı masaya koyup diğer herkes gibi alkış tutmaya başladı.
"Doğum günün kutlu olsun Mikey!" Michael bu kısaltmadan nefret etse dahi, kendisi için hazırlanan göz alıcı ve kesinlikle devasa şey için çenesini biraz kapalı tutmaya karar verdi, pastapizza'nın üzerine dikilmiş üç kırmızı -tepelerine serpiştirilen bir toz nedeniyle alevleri pembe olan- mumları söndürecekken, ruh eşi tarafından durduruldu.
"Aşkım hemen yemek istemeni anlıyorum ama, dilek mi tutsaydın?"
On sekizine giren omega, kasımın sonunda olmalarına karşın, tüm havayı yakabileceğine inandığı bir gülüş verdi hayat arkadaşına.
"Benim tek dileğim sendin Alfam, fazlasına lüzum yok."
Ve bununla birlikte, başta İrlandalı olmak üzere herkes kocaman bağırtılar atarken ortaya, Michael bir çırpıda mumları söndürüp Luke'unun dudaklarına atıldı.
"Birbirinizi yemeden önce, pizzadan bir dilim alamazsam buradaki herkesi yakarım!" dedi ardından Niall.
"O küçük Mullingar ağzınla mı?" Louis, alayla boynuna kolunu atarken sordu.
Ve buna karşılık Niall sırıttı, "Alfa sesimle tanışmak ister misin, Omega?"
Ve bu cidden Mullingar oğlanından beklenmeyecek kadar iç titreten, korkunç bir tınıydı.
Tanrı ruh eşine yardım etsin.
Ensesine bir şaplak atıp "Seni kuzenine dövdürürüm." diye fısıldadı alfaya doğru.
Gür bir kahkaha daha. "Sahi, nerelerde?" Dedi Niall, "Peşinde köpek olacak diyorduk, iki saat parkta oturdunuz, kayboldu birden?"
Louis omuzlarını silkti. "Babası çağırdı, gitmesi gerektiğini söyledi o da..."
"Peki ne konuştunuz?"
"Çok da önemli değil.. Sana anlattıklarımdan fazlasını bilmiyor, ve babasının benimle uğraşmaması için Calum'ın yanında öyle davranması da doğru, ama şey.." dudaklarını ısırarak etrafta gözlerini gezdirdi, Niall'ın kulağına tamamen gömülmeden önce. "Beni rüyasında nasıl gördüğünü söyledi."
Bu sırada oynaşmayı yeni bitirmiş Muke, gelen tebrikleri ve hediyeleri alıyorlardı, bu normaldi çünkü onlar... Tek kişiydi zaten?
"Hangi dantelin içindeymişsin acaba?" Sarışın, kendi sorusuna kendi güldü, "Haha, mavi dersen öyle şaşırmayacağım ki!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
His name is Harry
Fanfiction"Peki ya o? Onun hakkında bilmem gereken iki şey ne?" "Onun adı Harry. Ondan uzak dur." ABO 120922