21 dikkat azgin kopek var

1.1K 125 33
                                    

"Bundan emin misin?" Tek kaşını sorgularcasına kaldırmış doğrudan bana bakıyordu.

"Feci."

Omuzlarını silktiğinde gözlerinde her neyse dercesine bir bakış geçmişti. "Bilemiyorum Heeseung." Neredeyse tüm yüzümü kaplayan sırıtmayla ellerimi Sunghoon'un yanaklarına doğru uzatıp yanaklarını çekiştirdim. "Yapma biliyorum istediğini."

Yüzünü benim yüzüme doğru eğerek yaklaştığında ellerimi yanaklarından çekme mecburiyetinde kalmıştım. Onun yerine ellerimi boynuna dolayarak ikimize de rahatlık kazandırmıştım. Sunghoon ise burunlarımız birbirine değene dek yaklaşmayı sürdürmüştü. Burunlarımızın değmesin milimler kala durdu ve fısıldadı. "Öyleyse ne olmuş?"

"Bir şey olacağından deği-" Aniden çalmaya başlayan telefon cümlemi yarısında bölmüştü. Hangimizin telefonu çalıyor diye anlamaya çalışıp etrafa bakınırken Sunghoon'un telefonu olduğunu anladık. Dirseğimle kendimi destekleyerek Sunghoon'un dizinden kafamı kaldırdım ve yavaşça doğruldum. Sunghoon telefonu açtığında bir süre konuştuğu şey hakkında hiçbir fikrim oluşmamıştı. Belki anlarım düşüncesiyle konuşmaya biraz daha kulak verdim.

"Riki neyden bahsediyorsun bilmiyorum ama-" Her ne oldu bilmiyorum fakat Sunghoon bir anda susmuş ve kaşları çatılmıştı. "Lafımı kesme." O kadar net bir biçimde söylemişti ki ben bile irkilmiştim.

Hâlâ karşı tarafla hararetli bir tartışma içerisindeyken öne doğru eğildi. Açıkçası benim bakış açımdan şu an Sunghoon oldukça çekici gözüküyordu. Ben düşüncelerimi dağıtmaya kalmadan Sunghoon ayaklandı ve ufak adımlarla evde dolaşırken konuşmaya devam etti. Karşı tarafın sesini artık duyamasam bile Sunghoon'un ani sessizliğinden bir şeyler çıkarabiliyordum. Basit kelimelerle karşı tarafı geçiştirdikten sonra telefonu kapattı. İki eliyle saçlarını geri atmasıyla derin bir nefes verdi. Ardından bana döndüğünde yavaş adımlarıyla gelirken nefes alabilmeyi diliyordum.

"Kusura bakma, buna şahit olmanı istemezdim." Aniden kelimeler boğazıma düğümleniyormuş gibi hissettim. Gerek aile içi gerek başka türlü olsun hep tartışmalar içinde geçmişti zamanım. Aynı cümleyi sürekli duymak bir zaman sonra üzerinizde garip bir etki yaratıyordu. Boğazımı temizleyip elimi Sunghoon'a uzattım. Uzattığım elimi kabul ederek koltukta yanıma yerleşti. "Sorun yok merak etme ama ne oldu öyle?"

"Boş ver, önemli değildi. Sadece sanırım dileğin kabul oldu çünkü konuştuğum kişi kuzenimdi. Bu da demek oluyor ki ona olan sinirim fazla olduğundan bugün eve gitmeyeceğim."

Şaşkın bakışlarımı Sunghoon'un üstünden çekip onu onaylarcasına başımı salladım. "Sevinmek ve üzülmek arasında kaldım." O an Sunghoon'un gülüşünü görmek beni de güldürmüştü. "Gül böyle, üzülmene değmez."

Hızlıca ayağa kalkıp Sunghoonla hâlâ birleşik olan ellerimizi ayırmadan onu çekiştirdim. Hiç diretmeden ayağa kalktığında onu odama doğru sürüklüyordum. Aşağı yukarı bedenlerimiz arasında pek bir fark olmadığından çoğu pijamam zaten Sunghoon'a olabilirdi. Dolabımın önüne geldiğimizde kapağı araladım ve pijamalara göz gezdirdim. "Madem bende kalıyorsun pijama da lazım, istediğini seç."

"Seçelim bakalım." Dolabıma yaklaşıp elini pijamalarda gezdirip incelerken kollarımı birbirine bağlamış onun hareketlerini inceliyordum. Aslında Sunghoon'un rastgele bir pijama alıp çekileceğini düşünmüştüm ama eline aldığı son pijamayla anında önüne geçip elinden almaya çalıştım.

"Ördekli pijamanı görmemi istemiyor musun Heeseung?" Oflayarak önünden çekildiğimde sinsi sırıtışı gözüme ilişmişti. Pijamanın üstünü de bulduğunda yatağa koydu ve ardından bana döndü. "Sana da yakışırdı aslında." Gözlerimi devirip sesimi olabildiğince alçalttım. "Çok merak ediyorsan aynısından bir tane daha var."

"Bekliyorum o zaman, giy." Dolaptan kendi giyeceğim pijamayı çıkartıp kapıya doğru adımladım. "Sen burada giyin ben banyoda giyinirim." Arkama bakmadan direkt banyoya yöneldim. İçimden söylenerek pijamaları hızlıca giyinmeye çalışıyordum. Tamam alt tarafı pijamaydı ama ördekli pijamalarımı görmesine de gerek yoktu. Neyse en azından ikimiz de aynı şeyi giyiyorduk ve tatlılıktan kalp krizi geçirmezsem her şey yolunda gidecekti.


Sunghoon's pov

Yatağın üstünde duran pijamalara bakarken kendi kendime gülüyordum, Heeseung'ın bunların içinde nasıl görüneceğini hayal ettikçe heyecandan yerimde duramayacak gibi hissediyordum. Boş durmamak adına üstümdeki kıyafetlerden kurtulduktan sonra ilk önce pijamanın altını giyinmiştim. Tam üste uzanacağım esnada çalan kapıyla bakışlarımı kapıya çevirmiştim. Çok geçmeden görünen Heeseung ile gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Gülmemi tutmaya çalışsam da pek mümkün gibi durmuyordu.

Üstümde hiçbir şey olmadığını hatırladığımda yüzümdeki gülümseme anında kaybolmuştu. Bakışlarımı Heeseung'ın gözlerine çıkardığımda doğrudan gözlerime bakıyor olduğunu gördüm. Yavaşça elindeki katlanmış kıyafetlerle bana doğru gelirken iç güdüsel olarak ellerimle göğüslerimi kapatmıştım. Heeseung elindeki kıyafetleri benim kıyafetlerimin yanına bıraktığında bir anlığına gözlerini benden ayırmıştı.

"Merak etme yemeyeceğim seni. Durma öyle." Gerginlikle nereye bakacağımı bilmezken Heeseung daha da yaklaşmıştı. Hızlıca tişörte uzanıp üzerime geçirdiğimde Heeseung dibimde bitmişti. Elleri belimi bulduğunda doğrudan tişörtün altına girmiş soğuk tenimi okşuyordu. "Utanıyor musun benden? Oysa üstsüz daha iyi gözüküyordun." Her kelimesiyle daha da utanıyordum.

"Hayır yok öyle bir şey. Sadece üstsüz durmamı gerektirecek bir şey yoktu." Yüz ifadesini bozan sırıtışla bir şeylerin geleceğini fark etmiştim. Şimdi boku yedin Sunghoon. "Üstsüz olmanı gerektirecek bir şey olsa duracaksın yani." Bir eli belimden ayrılarak çenemi bulmuştu. Çenemi kavrayarak ona bakmamı sağlamayı çalışıyordu.

Daha ne olduğunu anlayamadan sırtımı yatakla birleşmiş şekilde bulunca gözlerim irice açılmıştı. Heeseung üstümde yerini almış ve bir eli hâlâ belimi okşamaya devam ediyordu. Tek eliyle tişörtümü biraz daha sıyırdığında karnımın kasıldığını hissedebiliyordum. Heeseung'ın eli göğsüme çıkacağı sırada duraksamıştı. Bakışlarımı kaldırdığımda direkt olarak gözlerimin içine bakıyor olduğunu gördüm. Öylesine derin bir bakıştı ki bu, adeta içinde kayboluyordum.

Heeseung bana o kadar güzel bakıyordu ki tam şu an gözüm dolsa yeriydi. Tabii dolmaması için extra bir çaba sarfediyordum. Elimi Heeseung'ın yanağına çıkarıp hafifçe okşadım. Bu hareketim onu teşvik etmiş olacak ki tereddütle bile olsa yüzüme yaklaşıp dudaklarımı kavramıştı. Uzun veya derin bir öpücük değildi bu. Fakat öyle olmaması karnımdaki kelebekleri daha çok arttırmıştı.

Yüzünü yavaşça yüzümden uzaklaştırdı ve boynuma yöneldi. Boynuma değen nefesi beni gıdıklasa da herhangi bir tepki vermedim. Heeseung ise öylece durdu. Hissedilmeyecek kadar ufak bir öpücüğü boynuma kondurdu ve kokumu içine çekti. Bir elim Heeseung'ın omzuna diğeriyse sırtına yerleştiğinde dirseğiyle yataktan destek almayı kesti ve kendini yavaşça üstüme bıraktı. Gözlerimi yavaşça kapadım ve bu sırada Heeseung boynumdan hâlâ ayrılmamıştı. Onun üzerindeki kollarımı iyice sararak ona sıkı bir sarılma sundum. Gülümsediğini dudağının boynumda oluşan hareketinden anlamıştım. Aynı şekilde benim de gülümsememe sebep olmuştu.

Bir elim yavaşça saçlarına doğru ulaşırken başımı onun başına doğru yasladım. Narin ve yavaş hareketlerle saçını okşarken Heeseung'ın dudakları arasından ufak bir mırıltı kaçmıştı. Saçının okşanmasına zaafı olduğunu biliyordum ama yine de bu hareketi kıkırdamama sebebiyet vermişti.

"Heeseung.. Ufacık bir bebek gibi hissettiriyorsun tam şu an."

112 acil, heehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin