Bölüm Yakut'tan iyi okumalar 🖤
Üniversiteye geçene kadar sukunet içinde yaşamıştım. Ne eğlence arayışım ne de heyecana açlığım vardı. Ölene kadar ölü gibi yaşarım diyordum.
Annem babama benzediğimi söylerdi. Babam basit adamdı. Ben de basit olmayı sorun görmüyordum.
Sonra Koray'la tanışıp zorlaşmıştım. Bu zorlaşma hem kendim, hem de hayatım için geçerliydi.
Erkekleri beğendiğimin farkına ortaokulda varmıştım ama aşka ya da sevgiye hiçbir zaman ilgim olmamıştı. Bu yüzden kimseyi aklıma takmadan yaşamıştım. Üniversitede tek amacım başarıyla eğitimimi tamamlamaktı.
Onun ela gözlerini gördüğüm ilk an yıllardır işim olmaz dediğim aşk zihnime yerleşmişti. Başta bunu istememiş, kendimi iyice oyun ve derslere gömmüştüm. Sonra onun hiç okula gelmemesiyle zihnimden uzak tutmaya çalıştığım gözlerimden de uzak olmuştu. O an gözlerimin önünde olmasını dilemiştim.
Sonuç olarak zihnimden onu uzaklaştırmayı başaramamıştım. Kimseyi merak etmezken, birileriyle sırf onun kim olduğunu öğrenmek için sohbet etmiştim. Dikkat çekmeyen, umursanmayan sohbetlerdi.
Kim olduğunu öğrenince de 'ne şanssız herifim' diye düşünmüştüm. Bu kadar karanlıktayken aydınlığın merkezinde olan birine düşmüştüm.
Onunla tanıştıktan, yakınlaştıktan ve hatta çok yakınlaştıktan sonra bile aramızda uçurum hissetme nedenim belki de buydu.
Onun yanında rahat değilim deyip yalan söylemiştim. Rahattım, sadece istediğim şekle göre rahat değildim. Onu dilediğimce sevemiyordum çünkü sevmeyi bilmiyordum.
Annemden gördüğüm sevgi, babamın sevgisizliğiyle nötr'lenmişti. Ben de şu ana kadar sevgi hakkında düşünmemiştim.
O beni sevdiğini söylediğinde bile içimden geldiği gibi davranamamıştım.
Ayrılmak istediğinde gitme diyememiştim.
Bana geri geldiğinde, sövse bile mutlu olmuştum. Çünkü içten içe o bitirirse, adım atmaya cesaret bulamayacağımı düşünüyordum. Arar mıydım bilmiyorum. Arasam bile bu telefonu yüzüme kapatacağı bir bahaneyle olurdu.
Barışacağımızı düşünmüştüm. Her ne olduysa, ayrıldıktan sonra pişman olup bana yazdığına emindim. Sadece gurur el vermiyor diye söyleyemiyor sanıyordum. Koray, bir şeyleri söylemeyi beceremeyince sinirle saldırıya geçen insanlardandı.
Onu benden başka biriyle olana kadar çok iyi tanıdığımı düşünürdüm. Bir başkasının olması feci koyuyordu.
Benden önce onlarcasının olduğunu biliyordum. Geçmişini kendi anlatmış ve ben de sadece dinlemiştim. Birbirimizden farklı hayatlarımız vardı.
O benden hep daha rahattı. Belki de bu yüzden beni bırakma fikri hep aklımdaydı.
Içten içe 'sorun yok' dediğim eski ilişkileriyle kendimi kıyaslıyordum. Çünkü Koray birçoğuyla arkadaştı.
'Senin için sorun olur mu?' demişti.
Yalan söyleyip 'Olmaz.' demiştim. Olur dersem fazla katı ya da kıskanç görünürüm diye düşünmüştüm. Geçmişe takılı olan dar görüşlü insanlardan biri olduğumu ona göstermemeye çalışmıştım.
Şu an kendim gibi olmadığımdan pişmanlık duyuyordum. Ayrıldıktan sonra başkasıyla olmasını dert etmeyeceğimi düşünüyor olmalıydı. Çizdiğim profil buydu. Biri, diğerinin hayatında olmadığı zamandaki insanlara karışamazdı. Belki de öyle olmalıydım ama başaramıyordum.
Ona benden sonra birinin dokunduğu düşüncesi kalbimi parçalıyordu. Önceden ben yoktum, hiçbir şey diyemezdim ama ayrılsak bile 4 gün çok kısaydı. O benim şu an bile hayatımdayken, 4 günde kendi hayatından beni çıkarmış gibi rahatça 'aldatma sayılmaz' demesini kabul edemiyordum.
Bundan sonra da edemeyeceğimi biliyordum. Bu yüzden düşünmek istememiştim. Düşünürsem kafayı yer ve onunla tamamen bitirirdim.
Onu affetmek için zamana bırakmıştım. Aradan vakit geçecek ve öfkem kendiliğinden dinecekti. Ben de kabul etmediğim bu şeye rağmen ona 'önemli değil' diyebilecektim. Israrla bana yazmasa sonuç bu olacaktı.
Hesaplar istediğim gibi sonuçlanmamıştı. Tüm öfkemi kusmuş ama rahatlamamıştım. Onu üzerken rahatlamam mümkün değildi. Koray olsa rahatlardı. Bu yüzden bana öfkesini kusmasına ve beni üzecek şeyler söylemesine göz yumardım.
'Umarım ölürüm'
Bunu yazdığı an vücudumda olan tek şey telaş olmuştu. Daha önce aşkı için intihar eden bir kadını izlediğimizde birlikte saçma ve mantıksız bulsak bile ona güvenmiyordum. Koray çok da olgun biri değildi. 21 yaşında olmasına rağmen çocuk gibi takılırdı. Bundan dolayı bir ergenlik yapmasından korkmuştum.
Annemden arabayı alıp 1 saatlik yolu nasıl yarım saate indirdiğimi fark etmeden gelmiştim. Beni o kadar telaşa sokmuştu ki onu görmediğim her saniye ızdırap dolu olmamı sağlamıştı.
Arabayı yamuk yumuk park ettim; hızlıca apartmana koşum ve katları aynı hızda çıktım. Anahtarla kapıyı açarken ellerim titriyordu. Onu görene kadar her zamanki sakinliğime dönemezdim.
Kapıyı açınca koridorun ışığı karanlık odayı aydınlattı. Koltuğa oturmuş, ellerini bacaklarına dolamış ve kafasını dizlerine gömmüş bedeni görünce derin bir nefes verdim.
Üzgün görüntüsüne rağmen rahatlamıştım. Kafasını kaldırıp bana baktığında içim acıdı. Kızarmış gözleri, şişmiş göz altları ve çatlamış dudağı her zamanki mükemmel görüntüsüne zıttı.
Kapıyı kapatıp, ayakkabılarımı çıkardım.
Kısık sesiyle "Hoş geldin." dedi.
Derin bir nefes alıp, verdim. Onunla ne yapacağımı bilmiyordum. Şu an ne demem gerektiğinden de emin değildim.
Bu yüzden saçma bir şekilde "Hoş buldum." dedim.
Koray koltuktan kalkıp yanıma geldi. Kollarını birden belime sarıp başını göğsüme gömdüğünde kaskatı kesildim.
Bana yeterince zaman vermemişti bu yüzden hâla zihnim 'seni aldattı' diye fısıldıyordu.
Hıçkırığını duyduğum an zihnim sessizleşti. İç çekip kollarımı omzuna doladım.
Gerçekten eziğin tekiydim. Benden sonra başkasına gitse bile ondan gidebilecek cesaretim yoktu.