Le Jihoon için hayat tek düze yaşamdan ibaret görülen hızlı bir koşuşturmacadan ibaretti. Aslında bu sadece kendisinde gördüğü bir şey değildi. Onun gözünde herkes, hayat telaşesi adı altında hızlı bir koşuşturmaca içinde bir yerlere yetişmeye çalışanlardı.
İnsanlar tamamen bundan ibaretti. Kendisi de doğduğu andan itibaren bu telaşenin içinde bulduğundan olsa gerek bunun farkında olsa da itiraz edebileceği bir durumu yoktu.
Daha çok çalışabilmek için daha çok okuduğu bir sistemin içerisinde son demleri olan üniversite öğrencisinden ibaretti kendisi. Yine de nedenini bilmediği bir sebepten dolayı bu hayatından memnundu.
İlgilendiği alanla ilgili bir bölüm okuyup bunun mesleği üzerine ilerliyordu. Diğer insanların gözünde bu onun için mükemmel bir şey olmalıydı. Yine de Jihoon bu 'mükemmel' hayatının içinde bir şeylerin eksikliğini hissediyordu sürekli.
Sanki hayat telaşesi içerisinde ola tüm bu insanlarla birlikte bir suyun altındaymış gibi hissediyordu. Herkes daha iyi bir yaşam için deli gibi koşuştururken nefes almaya çalışan balıklar gibi gözüküyordu gözünde. Kendisi de bu suyun içinde nefes alan balıklardan bir tanesiydi sadece.
Yine de Jihoon bazen kafasını o suyun içinden çıkarmak istiyordu.
Kafasını sudan dışarı çıkarıp suyun dışındaki hayatı görmek istiyordu. Dalıp gittiği bu hayatının etrafında kaçırdığı her şeyi fark etmek istiyordu. İçinde bilmediği bir sebepten ötürü bir farklılık arayışı vardı.
Lakin bu farklılık dürtüsünün aksine o gün bile daldığı suda yüzen bir balık olarak derse gitmek ve hayat telaşesini yerine getirmeye devam eden bir birey olmakla ilgileniyordu.
Fakülte binasından içeri girdiği andan itibaren yüzünde oluşan tek düzelik ifadesiyle samimi olduğu birkaç kişiye gülümsüyor ve uzun koridorda öylece yürüyordu. Her şey onun için dümdüz ve alışılmış düzenden ibaretti.
Ta ki son birkaç aydır gözüne takılan bir silueti o gün koridorla bitişen merdivenlerden inerken görene kadar.
Jihoon için bu yüz o kadar farklı ve onun o kadar tam tersiydi ki tüm hayatının dışında ona doğru aklını çeken bir şeyler varmış gibi hissediyordu.
Simsiyah ve karanlık havasından mı ne zaman ona baksa birbirleriyle buluşan gözlerinden miydi bilmiyordu ancak o yüzden fena halde etkileniyordu. Koridorun merdivenle bitiştiği yerden geçene kadar birkaç saniyelik bir bakışma bile onun için tüm günün tek düzelik seviyesini değiştiriyordu.
Nihayetinde tekrar tekrar denk gelen bu bakışmalar bile bir rutine girmiş gibi birkaç saniyenin sonunda tamamen bitip her ikisi de yoluna devam etse de Jihoon göğsünün içinde şiddetle çarpan kalbinin yaydığı sıcaklığı hissedebiliyordu. Tüm aklını deli divane edebilecek kadar güçlü bir sıcaklıktı.
Ona baktığında kafasını sudan çıkarıp güneşi görmüş gibi hissediyordu.
Nihayetinde koridoru geçip dersliğe girdiğinde tüm bunlar kendisi için yavaş yavaş sönmeye başlıyor Jihoon kafasını tekrar suya sokmuş oluyordu.
Tam olarak bu sefer de öyle olduğunda bu sefer yanında yakın arkadaşı Chan da vardı. Tüm bu ayrıntılara bir iki defa denk gelmesinin dışında o anda da gözünden kaçmamıştı. Bu yüzden Jihoon'a bu durumu dile getirmekten çekinmeyecek bir tipti.
"Yine Soonyoung'a baktığını gördüm."
Jihoon bunu daha önce de duyduğu için hiçbir heyecan belirtisi göstermeyip önündeki kitabın sayfasını çevirmeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mini Ficler Serisi | Soonhoon
FanfictionBurası tamamen Soonhoon için oluşturulmuş farklı kısa hikayeler evrenidir. Hayat mottomuz en ufak şeyden bile bir Soonhoon hikayesi çıkabileceğine olan inancımızdır.