Lee Jihoon gerçekten çok iyi dostlara sahip bir insandı. İyi denebilecek bir hayatı, iyi dostları ve güzel notları vardı. Okul hayatında da iyi bir popülariteye sahipti. Bembeyaz teni ve güzel yüzüyle birçok kişiden ilgi gördüğünü söylemese olmazdı.
Bu kadar ilgi görmesine karşın Jihoon arkadaş grubundaki en popüler olan değildi. Birçok kişiyi kız erkek farketmeksizim peşine takan okulun en yakışıklısı kişisi Kwoon Soonyoung idi.
Uzun boyu, güzel fizikli vücudu ve yakışıklı yüzüyle okulun yarısının ilgisini çekmemezi çabasıydı. Biraz flörtöz bir kişiliği olması da çorbanın tuzu misaliydi. Onunla arkadaş olmak demek birçok gözün etrafında dolanmasına alışık demekti.
Ancak Jihoon'un dert ettiği şey bu değildi. Onun etraftaki gözlerle bir problemi yoktu aksine kendisinin de o etraftaki gözlerden biri olması rahatsız ediciydi. Soonyoung için en yakın arkadaş kategorisinde olsa bu hislerini bilmediği bir durumdu.
Ona aşık olacağını hiçbir zaman düşünemezdi ancak onun flörtöz ve sürekli ilgilenen tavrı bir yerden sonra kalp duvarlarını kırmayı başarmıştı. Jihoon dışarıdan hiçbir zaman arkadaşlık bağına zarar vermese de içten içe tamamen eriyip gitmişti.
Kalbi biriyle doluyken bir başkasından teklif almakta işte bu kadar absürt bir durumdu kendisi için. Tam da öyle bir anın içindeydi. Karşısında Kim Mingyu okulun tenha köşesinde, elinde büyükçe bir hediye kutusuyla yüzüncü kez ilanı aşk ediyordu ona. Jihoon umarsızlaşmıştı iyice.
"Başka birinden hoşlanıyorum."
Öncekilerle aynı cevabı verdi sadece. Sesinde büyük bir rutinlik ve sakinlik vardı. Mingyu bu cevabı alacağını bilmiş bir tavır cevapla hazır bir şekilde devam etti.
"Aylardır bunu söylüyorsun, artık inanmıyorum."
Jihoon derin bir nefes aldı ve daha mantıklı ikinci açıklamasında bulundu.
"Birinden hoşlanmasam bile sana karşı bir şey hissetmediğim sürece teklifini kabul etmem doğru olmaz."
Mingyu tatlı bir şekilde gülümsedi bu sefer de.
"Eğer bana bir şans verirsen hoşlanmayacağın ne malum?"
Jihoon iyice sıkışmış gibi hissediyordu kendini. Ne yapacağını bilemez bir şekilde ona bakıyordu. Bundan gerçekten çok yorulmuştu ancak onu kırmadan ısrarını geçirmenin bir yolunu da bulamıyordu. Darlanmış bir şekilde ilk defa bunu söyleyerek başına büyük bir bela alacağındam habersizce konuştu.
"Aslında sevgilim var."
Mingyu inanmaz bir şekilde baktı.
"Neden daha önce yanında kimseyi görmedim. Sen yakın arkadaşların dışında biriyle görüşmüyorsun."
Jihoon getirdiği yalanından artık geri dönmeyeceğini bilerek umutsuzca devam etti.
"Çünkü yakın arkadaşlarımdan biriyle sevgiliyim."
Mingyu dediğine gerçekten şaşırmış gibiydi. Bunu beklemediği aşikardı. Jihoon bu sefer başarmış gibi yalandan gülümsedi.
"Artık bunlara son verebilir misin? İlişkimin zarar görmesini istemiyorum."
Jihoon kenara koyduğu çantasını sırtına aldı ve gitmek üzereydi ancak Mingyu daha son sözümü söylememişti.
"Sana inanmıyorum, benden kurtulmak için yalan söylüyorsun."
Yalanının gerçekten işe yarayacağını düşünmüş olmasına sevinemeden bu duruma düştüğüne inanmak istemiyordu. Jihoon şu an tam anlamıyla ona kafa atmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mini Ficler Serisi | Soonhoon
FanfictionBurası tamamen Soonhoon için oluşturulmuş farklı kısa hikayeler evrenidir. Hayat mottomuz en ufak şeyden bile bir Soonhoon hikayesi çıkabileceğine olan inancımızdır.