?

213 12 33
                                    

Etraf neden bu kadar sessizdi?

Güneşin tam karşısında, bankta, bir kadın oturuyordu. Bakışları sanki bu mükemmel manzara hiç yokmuşcasına yerdeydi. Kim bilir, belkide gözünün önünde canlanan mazi şimdikinden daha mükemmeldi.

Elini eski bankta oyulmuş bir kısma koymuş, öylece yere bakıyordu. Biraz dalgın görünüyordu. Düşüncelerini topluyordu belkide. Gözleri yaşlı değildi ama, o kadar çok yaş akmış ki, bu görünüşü almış gibiydi. Etrafından insanlar geçiyordu ama onun dünyasında kimse yoktu. Yalnız başına, bir bankta oturuyordu. Sahi, etraf gerçekten sessiz miydi?

Yanına birinin oturduğunu hissetti, ama o tarafta dönmedi bile. Kimin geldiğini anlamanız için görmeniz gerekmezdi ya hani.. Bir zamanlar daha önce hiç yan yana olmadığınız fakat, ruhunu herkesten çok hissettiğiniz kişiyle yan yana gelseydiniz, onu görmeseydiniz de anlardınız. O tarafa bakmasaydınız bile..

Kadının dudaklarında buruk bir gülümseme olmuştu. Sanki 'biliyordum' der gibiydi. Gerçi baştan beri biliyordu ama bu kadar zor olacağını, uğruna bu kadar şey kaybedeceğini o bile tahmin etmemişti.

İkiside konuşmak istiyordu ama diyecek tek kelimeleri yoktu. Ne denirdi ki? Bir zamanlar birbirine karışmış ruhlar, umutların adandığı hayaller, geçmişin yalnızlığını şimdiki zamanda açıp, geçmişte bile yanında olduğun birine diyecek hiç bir şey yok muydu sahi? Oysa ki bunun üzerine bile ne çok hayalleri olmuştu kadının, tek taraflı olsa bile. Bunu böyle hayal etmediği barizdi. Oysa herşeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüştü. Herşeyi düşünmüştü ama tek tutturduğu kalbindeki histi. Tek doğru olan, değişmeyen kalbindeki his.

Erkek ise hiç bunları kafaya takmamış, düşünmemişti. O neden susuyordu? Bazen susmak, diyecek bir şey bulamamak, karşındaki kişinin değerine, yaşadıklarınızın ağırlığına bağlıydı. Hiç düşünmediği, değer vermediği bir kaç anı susmasının sebebi miydi?.. Saçmalık.

İşte sonunda olmuştu. Evren onları bir araya getirmişti. Böyle mi olacaktı? Birbirleriyle konuşmayı bırak, dönüp bakmamış, tepki bile vermemişlerdi. Evren tüm bunları bildiğinden mi bu kadar karşılaştırmak istememişti ikisini?

Kadın elini kazılı olan bankın, eski tahtasından hiç çekmemişti. Bakışları batan güneşteydi. Erkek bakışlarını ilk defa kendinden emin olmadan kadına çevirmişti. Oysaki her şeyde kendinden emin biriydi. Dışa dönük biri gibi görünürdü, hatta öyle olduğunu kendisi düşündürürdü ama aslında hiç bir şeyi belli etmez, kendisine saklardı. Derin düşünceler içindeydi çoğu zaman ve kadın bunu anlamak için kendini bile feda etmişti. Çocuk kördü, belkide her şeyin farkındaydı. Hangisi daha acıydı? Bu kadar çabayı görmemesi mi, gördüğü halde görmemiş gibi davranması, umrunda olmaması mı? Kadın bunun üzerine çok düşünmedi. İki seçenekte birbirinden üzücüydü ve artık sonucunda iyi seçenekler olmayan soruları düşünmüyordu. Umutları ölmüş olmasına rağmen aşamadığı bir şeyler vardı. Ne olduğunu bilmiyordu çünkü bunu da düşünmeyi reddetmişti.

Erkek kendini anlatmak istedi. Ama gene susmayı tercih etti. Bu sürekli yaptığı bir şeydi. Daha önce kimse onu anlamamıştı çünkü. Ve artık anlatmak istemiyordu. Belki hissettiklerinin küçümsenmesinden korkuyordu, belkide bunu gereksiz buluyordu. Kadın çoğu şey gibi bunu da bilmiyordu ve çoğu şey gibi bunu da sorgulamamayı seçmişti. Kadının erkekte sorgulamadığı çok şey vardı. Sorgulamak isteyip sorgulayamadığı çok şey..

Erkek tam konuşacaktı ki dudakları aralandığı gibi kapandı. Ve başını kadından alıp, denize çevirdi. İlk adımı atmak istemiyordu. Kendine göre zaten buraya gelerek bir adım atmıştı. Ama o her şeyde yaptığı gibi bunda da sadece kendine göre bakıyordu. O kadar çok dertleri görülmemiş ve kimse yanında olmamıştı ki, ve o kadar çok kendine bu yüzden acımıştı ki, artık herşeyi kendine göre bakıyordu. Bu ona bir kere öyle hissettirdikleri için kimden aldığını bilmediği, sonsuz öc'üydü.

his.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin