***
Hep aynı nehrin kıyısında oturur erişemeyeceği uzaklığa taşlar fırlatırdı, Elias. Yüzme bilmiyordu. Cüssesi de bu azgın nehirle baş edemeyecek kadar cılızdı. Her defasında attığı taşlardan daha bir büyük olanını arıyor, kollarını gererek taşı fırlatıyordu. Elias'ı uzaktan izleyen kasabanın bilgesi Maulo, çocuğun yanına geldi. Elias'ın çatık kaşları yumuşadı. Maulo, çocuğun yanında yer alan olta takımına, mavi kovasına, sonra da Elias'ın yüzüne baktı. - Bugün yeterince balık yok herhalde dedi ve yanına oturdu. Çocuk yine kaşlarını çatarak hiçbir söylemeden nehre taşları fırlatmaya devam etti. Maulo, Elias ile birlikte akıp giden nehrin sularına bakıyorlardı. Bazen de nehrin uzak ucunda kuru bir ağacın gövdesine bağlı beyaz bir kayığın sallanışını izliyorlardı. Aniden, atılan bir taştan sonra bir balığın nehirden sıçradığını gördüler. Heyecanlandılar. Bilge: Taşlarla onları yakalayamazsın. Ama istersen oltayla sana nasıl balık tutulur, öğretebilirim dedi. Bu yaşlı adamın ısrarlı sözleri onda hiçbir tesir oluşturmamıştı. Oltasını, kovasını toplayan Elias, apar topar oradan ayrıldı. Oyun çağındaydı Elias, fakat günlerce odasından çıkmıyor, ağzını bıçak açmıyordu. Annesi ve babası defalarca onunla konuşmayı denemiş, sonuç alamamışlardı. Arkadaşları da onu ziyaret edip, sormaktan da vazgeçmişlerdi artık. İki yıl önce kızlarının ölümüyle sarsılmış olan aile, Elias'a üzüntülerini belli etmemeyi kendilerinde görev biliyorlardı. Nehre küçük kızları Lea'nın kapılması ve gözden kaybolması, Elias'ın güçlüklerle hayata dönmesi epey zaman almıştı. Ancak hala bir şeylerin değişmediğini anne ve baba ikisi de biliyorlardı. Elias, odasının kapısını kilitliyor ve sadece çizimler yapıyordu. Önce geometrik şekilleri duvara çiziyor, arkasından bir nehir üzerinde görünen kolları. Annesi Rita, çocuğu okuldayken birkaç kez bu çizimleri izlemek için odasına girdi. Yaşadığı olayların hepsinin bir tarihi vardı. Doğum günü için bir mum, kız kardeşini kaybettiği gün için bir el, ve diğer günler için bir çift göz resimleri vardır. Gözlerin içi simsiyah karalanmıştı. Kopkoyu bir tünel gibi adeta. Annesi Elias'ta olan gelişmeyi adeta bir rapordan izler gibi çizimlerden takip ediyordu günlerce. Sonrasında dikkatini çeken bir şey oldu. Bir gün öncesine ait bir çizimde bir olta vardı. Kadın birden heyecanlandı. Tıpkı nabzı canlanan bir hastanın monitörde değerlerini izler gibiydi. Olta bir işaretti mutlaka. Ancak eşine söylerse ciddiye almayacağını ve bunun bir deli saçması sayabileceğinin farkındaydı. Daha sonra anne, Elias'ın yatağının baş ucunda duran oltayı eline aldı uç kısmı kırıktı.
Aklında bir ışık belirdi. Herhalde onu takip ettiğimi biliyor ve benden olta almamı istiyor diye düşündü. Heyecanla çocuğunun kullandığı olta takımına benzer özellikte bir ürün satın aldı. Ancak o gün ve sonrası için ne olacağını izlemek için odaya girdiğinde değişen bir şey olmadığını gördü. Aynı içi simsiyah gözler çizilmeye devam ediyordu. Aile akşam yemeğini yerken Elias, tabağındaki yemek taneleriyle oynuyordu. Annesi ona seslendikçe duymuyordu bile. O gün türlü numaralarla oğlunu eğlendirmek için oyunlar denedi. Kimisinde güldürmeyi başarmıştı. Başardıkça annesinin keyfi yerine geliyordu. Artık her yaptığı hareketi bir deney ve sonuç olarak gözlüyordu annesi. Kimi zaman Elias'ın babasının da onun bazı şakalarına maruz kalması gerekiyordu. Babası dirense de bu tip oyunlara annesi ısrardan vazgeçmiyordu. Ertesi gün Elias yine evde yokken annesi tekrar odasına girdi. Duvara baktı ve o anda donakaldı. O günün tarihine ait çizimde bir mezar yeri resmi vardı. Elias'ın kendisine kötü bir şey yapacağını düşündü. Bu işaret diline öylesine alışmıştı ki artık. Çözdüğüne emindi ve başka açıklaması olamazdı. Derken öğretmeninden bir telefon geldi aileye. Elias'ın bugün derslere girmediği ve evde olup olmadığı soruldu. Cevap veremeden kapandı telefon. Nereye gidebilir diye düşünürken aklına o travmaya sebep olan nehir gelmişti. Nehir kıyısına vardığında orada Elias yoktu. Sadece yaşlı bilge Maulo oturmaktaydı. Maulo, kadının yüzündeki tedirgin ifadeyi gülümsemesiyle hafifletti. Gel kızım otur, Elias'ı merak etme! Mezar yeri çizdi bugün değil mi? Diye sordu. Annesi kekeleyerek evet dedi.
-O bugün Lea'yı toprağa gömdü. Annesi şaşkınlıkla sordu: Nasıl?
Bilge yaşlı sözüne devam etti. Elias, kız kardeşi nehirde kaybolduktan sonra onun öldüğünü asla düşünmedi. Buraya geldiğim günden beri onu takip ettim. İletişimi zor bir çocuk. Çünkü siz onla iletişimi yıllar önce kesmişsiniz. Elias'ın annesi bu imkansız, o üzülmesin diye acımızı dahi asla belli etmedik, o mutlu olsun diyerek söze girdi. Bilge, sorun da burada başlamış zaten. Saklamaya çalıştığınız keder, onun vicdan azabını artırmış. Siz saklandıkça o da saklandı sizden, taa ki...
Onu takip ettiğinizi anlayıncaya dek. Siz o gün gerçekten mutluydunuz, rol yapmadınız. İletişim için bir umut doğmuş ve o koyu renk gözler de bir bir açılmış. Onu anladığınızda o da hayatın gerçeğini anlamaya başlamış. Elias'ın annesi merakla sordu bilgeye. Siz peki, onunla iletişim kurmayı nasıl becerdiniz?
İşaret parmağıyla nehri gösterdi Maulo. -Suyun akışı dedi. Suyun bir döngüsü vardır. Ve biz sadece bunu takip ettik Elias'la. Attığı taşlar suyun hızını kesmedi, ancak onun hızını yavaşlatmasını sağladı. Ben de o anı bekledim hep. Şanslısınız, zamanın saracağı dertleri Elias çizimleriyle ifade etmiş size. Peki o nerede, şimdi? Bugün hiçbir yerde yoktu, sesindeki panik devam ediyordu kadının. Maulo, elindeki sopayla yere bir ev resmi çizdi. Diğer çizdiği resmi görmeye fırsat bırakmadan koşarak eve gitti, annesi.
Eve vardığında koşarak oğlunun odasına çıktı ve kapıyı çaldı. İçeri girdi. Oğlunun gülümseyen yüzüne baktı. Arkasından duvara. Resimler tek tek silinmişti. Çakıl taşlarından yapılma bir kalbin içinde bir söz yazmaktaydı. "Seni seviyorum, anne." Hala mı işaret deyip sevinçle sarıldı anne Elias'a.
Elias, artık konuşarak her şeyi ifade ediyordu. İletişimin gücüyle sevginin önemini anlamıştı.
Ve artık birini anlamak isteyen için her şeyin işaret sayılabileceğini hepsi biliyordu. Suyun akışı, öfkesinin dökülebileceği yönü ona göstermişti. Bu yüzden yarım kaldığı arkadaşlıklarına ve çok sevdiği cebir dersine yeniden dönmeye karar verdi.
Sessizlik bazen çok daha derin bir iletişime bizleri taşır. Ancak bu konuda yine bakan değil, görmeyi bilen insanları çevremizde umarız. Algılarla seyrettiğimiz bir hayata alışsak bile, özlediğimiz dünya, gözlerimizi açtığımız anda başlar... SON
YOU ARE READING
Suyun Akışı
Short Storyİletişim hakkında ulaşmayan sözün yerine geçen mesajlar, bazen bir figür bir bakış olabiliyor. Ruhunda bir bilge dolaşan bir çocuğun, hissettiklerini anlayan sürpriz ziyaretçisi. Sevginin gücüyle yaşayan, şifreleri her daim çözer.