[sex⁰²

1.3K 109 53
                                    

Sarayın lambalarla aydınlatılan tek güzel odasında oturuyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sarayın lambalarla aydınlatılan tek güzel odasında oturuyordum.
Jeongin'e teklifimden bu yana 5-6 saat geçmişti ve bu süre zarfında sarayı dolaşmış ve bu odanın en güzel olduğuna karar vermiştim.

Bardağıma döktüğüm şarabı yudumlarken büyük kapılar aniden açıldı. Girişinin güneş kadar parlak olduğuna yemin edebilirim. Heyecanı tüm vücudumda hissettim.

"Ah...prensim, sizi fazla bekletmedim galiba?" oturduğum minderlerde bir bacağımı büküp elimi üzerine koydum, diğer elimle şarabımı tutuyor ve onu süzüyordum.

"Hayır, ama zaman geçmedi güzel peri." karanlık odayı aydınlatan mumlar sayesinde yüzünün parladığını görebiliyordum. Şarap kadehini elimdeki küçük masaya koydum ve elimle bacağımı okşadım. Sakin adımlarla gelip önümde durduğunda, zarif elini tuttum ve onu kollarıma çektim. Koca bedenimin içinde görünmez varlığı bir inci parçası gibi aramaktan bıkmadım ve sonunda gözlerimiz kenetlendi. Koca dudaklarımı dudaklarına dokundurdum; ona karşı kırılacak bir parça gibi davranıyordum.

Ahenkle dans eden dudaklaklarımız adeta bizi heyecanın zirvesine sürükleyip bir çıkmaza sokuyordu.
İnce,eşsiz dudaklarını sömürüp tek bir kırıntı bırakmamak için uğraşıyordum.

Kokusu burnumu cennet sarayına keşfe çıkartırken ellerim onun ince güzel beline dokunuyor ve orayı durmadan okşuyordu.

Nefes almak için ayrılan dudaklarımızdan sonra kızaran kalınlıklarımı onun boynuna yöneltmiş ve minik öpücükler vermiştim.

Kafasını eğerek bana alan tanıyan Jeongin adeta kollarımda erirken onu saniyeler içerisinde tek elimle kucağıma almış ve karşıdaki yatağa doğru gitmiştim.

Büyük saray yatağının beyaz , gri çarşafına onu bebek misali bırakırken  iyice kedi yavrusu gibi gözümde duruyordu.

Üzerimde duran pahalı ve nadir işlemeli kıyafeti çıkarıp tamamen çıplak durduğumda , kaslarımı inceliyordu.

"Sevdin mi?" diye sorduğumda gözlerini gözlerime çekmiş ve gülümsemişti "Baya sevdim."

"Eğer istersen ömrünün sonuna kadar görebilirsin." derken tokayı saçımdan çekmiş ve tutamlarımı özgür bırakmıştım.

"Bu seks köleliği teklifi mi, yoksa ömrümün bu gece sonlanacağının bir anonsumu?"

O kelimelerini sıralarken iyice üzerine eğilmiş ve kulağına doğru fısıldamıştım:

"Bu sadece benim olmanın ve ..." tek elimle onun saçlarını okşarken diğer elimle kıyafetinin iplerini çözüyorken " krallığımın biricik minik kralı olmanın teklifi." dedim kararlı şekilde.

Zaten 2 güne kral oluyordum ve eş seçmem zorunluysa bile o sadece Yang Jeongin olabilirdi.

Tamamen çözdüğüm iplerden sonra tek hamlede çıkardığım kıyafetler ile oda artık çıplaktı.

Eşsiz cildine bakarken kaslıklarını gizlemeye çalışan Jeongin'in ellerini tutmuş ve durdurmuştum.

"Vücudunun en güzel yerlerine beni mahrum bırakma...Hwang Jeongin."

"Siz nasıl isterseniz...Kralım."

'Kral' bu kelime eskiden ne kadar da manasızdı.
Şuan bu kelimenin oysa tonlarca elmastan daha değerli olduğunu düşünüyordum.

Yatakta iyice yer edindikten sonra "Ayağa kalk" dedim.

İkiletmeden kalkan Jeongin'e masayı işaret ederek " Git ve iki kadeh şarap getir güzelim." dedim.

2 dakika sonra elinde iki kadeh şarapla önümde duran güzel Jeongine doğru eğilerek "İlk sen iç." dedim fısıldayarak.

Orta hızda kadehini bitiren Yang'a kendi kadehimi göstererek "Şarabı dudakların da dahil olmakla bedenine boşalt, benim kadehim sen olacaksın bu gece." dedim.

Gülümsedi ve sonra kırmızı şarabı dudaklarından aşağıya döktü.Benim olacak dudaklarından.
Şarap şelaleyi andırdı bana , şelale böyle güzel olamaz dedim sonra.

Yatağa sakince yatan Jeongin'in üzerine eğildim bu sefer.
Dilimi dudaklarından şarabın aktığı tüm yere dokundurdum.
Şarap bu kadar güzelmiydi?
Sanmıyorum.

Sonuysa belli; dudaklarımız buluştu ilk.
Altımda adeta çıldıran çocuğa kılıç tutmayı meslek edinmiş parmaklarımı uzattım.

Uslu bir şekilde emip bıraktığında boynuna kafamı gömüp kokusunu içime çektim.
Dudağımın bulunduğu boynuna öpücüklerimi sıralarken ilk parmağımı içine yolladım,sonraysa ikincisini.

"Ah..."

İnleyişi adeta hoş bir melodi gibiydi.
İçinde parmaklarımı makas şeklinde haraket ettirirken kendisini bazen kasıyor ve hassaslığından dolayı şimdiden inleyerek ağlıyordu.

"Çökme böyle!" diye bağırdım.
Sulu gözlerine kıyamasam bile sadece benimle bu halde ağlaması hoşuma gitmişti,aksi olursa dünyayı yakardım tek gözyaşına.

"Sen benim eşim olucaksın" ve sonra kıkırdadım "Eşim..."

Parmaklarımı çıkarıp aniden içine girdim.
Benim için kasılan deliğini parçalamak ve benim olduğunu kanıtlamak istiyordum.

Bağırdı,inledi ve sonra ağlamaya başladı.
Haraket ettikce zevk aldı ve daha çok ağladı.

İçinden çıkıp onu kucağıma aldım.

"Zıpla güzel perim." dedim hayran biçimde.

Beline koyduğum kollarımdan destek alarak zıplamaya başladı.
Sikimin üzerinde deliriyordu ve bende deliriyordum.

Dakikalar birbirini kovalıyordu.
Sonunda Jeongin rahatlamış ve beyaz sıvısını akıtmıştı ancak ben ikinci kez sertleşmiş ve rahatlamamıştım.

Onu kucağımdan çekip ayağa kalktım.
Penisimi çekiştirirken parmağımla 'Gel' haraketi yaptım, yavaş ve bitkin adımlarla yanıma geldi.

"Kralın için ağla, çök ve de ; beni kanım bir şarap gibi kokunca bile sev ve becer."

Öylede olmuştu,saatlerce benim olmuştu ve ben onun olmuştum.
Daha çok hızlanarak becerip onu ağlatmıştım.
Bitince temizlenmiş ve temiz çarşaflarda onunla geleceğimizi hayal etmiştik.

2 hafta sonraysa büyük bir ziyafetle 40 gün ve 40 gece düğün yapmıştık.

Güzeller güzeli bir kızımız ve bir oğlumuz olmuştu.
Biz mutlyuduk ve mutlu olacaktık.

sex wine,, hyunin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin