Aaron dışarıdan gelen bir gürültü hâlâ derin derin uyuyan kulaklarına ulaştığında istemsizce yorganı kafasına kadar homurdana homurdana çekti. Bir patlama sesi daha geldi, çocuk yastığını kafasının üstüne koyup gürültüyü bastırmaya çalıştı.
Bir böğürtü sesi camları titretti. "Camille, tatlım şuna bakabilir misin?"
Camille cevap vermedi, o da çok derin uyuyordu anlaşılan. Elini yatağın öbür tarafına attı; Camille'in bedenine dokunmayı bekliyordu ama elleri sadece soğuk çarşafa değmişti sadece. "Camille?"
Aaron'un sesi boş odada yankılandı. Daha yeni yeni açılan zihni birkaç ilkel hamle yapıp dışarıdaki gürültüleri Camille'in yokluğuyla birleştirdi. Kanına karışan adrenalin uykusunu hızla açıyordu. Fakat eğer dışarıdaki Camille olsaydı hançerleri neden komodinin üstündeydi ki? Bir şeyler yanlıştı, kesinlikle yanlıştı.
Hızla yataktan kalıp hanın camından dışarıya baktı; Camille dışarıdaydı ama kızın karşısındaki şeyi aklı almadı birkaç saniye için. O nasıl bir yaratıktı öyle? Ardından kafasında ikinci bir soru belirdi; Camille elinde hiçbir silah yokken o yaratığın karşısında ne halt yapmaya çalışıyordu?
Komodinin yanından Camille'in hançerlerini ve kendi kılıcını alıp birkaç saniye için yerdeki kıyafetlerine baktı. Giyinecek zamanının olmadığı için kendine küfretti. Bir şort ve atletle gecenin soğuğuna atlamak istemiyordu ama aşağıdaki yaratıktan izin isteyecek hali yoktu bunun için. Odanın en gerisine gidip cama doğru koştu ve camdan aşağı atladı.
"Süper kahraman inişine çalışman lazım," dedi Camille gelen bir darbeden kaçarken. "Üstüne bir şeyler giymek de mantıklı olabilir."
Aaron yaratığı sırtından çıkan uzuvlardan birinin altından geçti. Kocaman cüssesine rağmen şimşek gibi hareket ediyordu canavar. "Evet, evet. Yanında silahın olmadan etrafta dolaşmamak da mantıklı olabilirdi. Ama bak işte buradayız,"
Yaratık pençelerini birkaç kere daha sağa sola savurdu. Aaron Camille'i son anda saldırı yönünden çekebildi. "Şimdiye kadar karşılaştığımız bir şeye benzemiyor. Aşırı sinirli dostumuzun kim olduğunu biliyor musun?"
Camille başını salladı. "Gümüşgöl Katili olduğu konusunda kuvvetli hislerim var. Hançerlerimi getirdin umarım."
Aaron'un ağzında ufak bir gülümseme kıvrıldı. "Formundasın Gauthier," dedi hançerlerini uzatırken. "Hadi şunun icabına bakalım."
Ardından kılıcını sıkıca kavradı Aaron. Derin bir nefes aldı ve gerekmedikçe silahını alevlendirmemesi için uyardı kendini. Eski evinden def ettiği tanrının güçleri içinde uyanırken savaş heyecanı tüm bedenini kapladı. Bunu yapmaktan ciddi anlamda keyif alacaktı anlaşılan.
İkisi birden bir rüzgâr gibi yaratığa atıldılar. Yaratık, sırtındaki kollardan birini Aaron'a savurdu. Saldırı tarzında bir kontrolsüzlük sezmişti Aaron. Bu ne olduğu belirsiz şey, kendisinin güçlerini ilk kazandığı zamanlardaki gibi hareketler ediyordu.
Kılıcını gelen saldırıya doğru tutup uzvunun gövdesinden ayırmak istedi. Bu canavar ayakta durmak için bile onlara ihtiyaç duruyordu ve birini kesmek onları sadece buradan canlı çıkartmakla kalmaz, Gümüşgöl Katili dosyası bile sonuçlanabilirdi.
Kılıcı ve yaratığın kolu buluştuğunda gördüğü şey bütün beklentileriyle dalga geçer nitelikteydi; şimdiye kadar sayısız kez kullandığı, karşısındaki her şeyi yağ gibi kesen kılıcı canavarın derisine çizik bile atamamıştı.
Yaratık hızla, durumdan sersemlemiş Aaron'un yanına gelip pençelerinden birini koluna geçirdi. Aynı anda midesinde bir bulantı hissetti çocuk. Daha önce de çok daha ağır şekilde yaralanmıştı ama koluna giren bir pençe böyle hissettirmemeliydi. Kesinlikle yanlış bir şeyler vardı burada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Direniş Serisi: Tanrı Katili
FantasySerinin ikinci kitabıdır. Camille Gauthier, yeni mirası Delphine'e alışmakta inanılmaz büyük bir zorluk çekiyor ve görülerinden hiç memnun değil, yeni evlerini bekleyen şeyden çok korkuyor. Grace Radiant, aynı anda hem bir genç kız, hem bir tanrıça...