again?

159 10 8
                                    

Park Jimin, artık gerçekten delirmek üzereydi. Günlerdir karşı komşusu ile ıslak rüyalar görüyor ve uyandığında boşalmış olduğunu görüyordu. Sürekli çarşaf değiştiriyordu. Aslında nasıl sıkıntı bu değil, karşı komşusu ile doğru düzgün sohbetlerinin bile olmamasına rağmen rüyasındakilerdi... Ne zamandır burada yaşadığını bile bilmiyordu Jimin. Ne zaman taşınmıştı karşı komşusu bilmiyordu. Henüz ailesinin yanından geleli bir ay bile olmamıştı ve o çocuk şimdiden kendisini etkilemeyi başarmıştı. Uyandığında menilerini görmekten bıkmıştı. Doğru düzgün karşılaşmadığını çocuğun altında yatması... Ahh, bu gerçekten onu fazla etkiliyordu. Yine günlük rutinine dönmüş işlerini yaptı Jimin.

Yatağını topladı, çarşafını değiştirdi ve odasını havalandırdı. Odasındaki işleri bitirince direkt olarak mutfağa geçti. Hafif ısınmış sütüne gevreği koyarak bitişik olan oturma odasına geçti. Televizyonun karşısında gevreğini yerken ne bulduysa izlemeye başladı. Bütün gününü sıradan geçirecekti.

Park Jimin, aslında çok büyük biri değildi. Henüz 24 yaşına yeni girmişti. Tıp okuduğu için henüz üniversitesi bitmemişti. Kahvaltıdan hemen sonra derslerine oturmuştu. Sıkı çalışıyordu çünkü kolay değildi. İstediği şey alanında profesör olmaktı. Başarılı olmaya takıntılı denilebilirdi onun için.

Akşamı zor etmişti yine. Derslere gömülürken yemek yemeyi bile unutan cinstendi. Dersinin başından kalktığında sadece kahvaltı ve sonrasında yaptığı kaç tane olduğunu bile saymadığı kahvelerle duruyordu. Mutfakta kendine hızlıca bir makarna yaptıktan sonra salonundaki orta sehpaya güzelce hazırladı. Tam yemeye başlayacakken çalan kapı ile kafasını kaldırdı. Jimin'in misafiri olmazdı ki, kimdi bu gelen? Muhtemelen kapıcı çöp var mı diye soracaktır diye düşündü. Anahtar deliğinden bile bakmadan çat diye açtı kapıyı. Karşısındaki bedeni görünce yerinde kalmıştı. Karşısındaki beden... Onu her gece altına alan bedendi.. Sessizliği kapıdaki çocuk bozmuştu.

Yoongi: Şey, kusura bakma rahatsız ediyorum. Ben Min Yoongi, karşı komşunuzum.

Uzattığı eline baktı Jimin. Kalp atışlarını duymamasını ümit ederek elini tuttu ve hafifçe gülümsedi.

Jimin: Ben de Park Jimin, tanıştığıma memnun oldum. İçeri gelmez misin?

Kapıyı hafif araladı Jimin. Yoongi hareketlerine gülümsedi.

Yoongi: Ben bugün dışarıda olacağım da kedilerime sadece birkaç saatlik bakabilir misin diye soracaktım. Mahsuru yoksa tabii.

Jimin: Uhh, anladım. Tabii bir mahsuru yok. Kedileri çok severim, eminim çok eğleneceğiz.

Yoongi: Ahh, çok sağol. Gece kaçta geleceğim belli olmaz. Uyanık olur musun?

Jimin: Aslında geç saatlere kadar oturmam ama sana anahtar verebilirim. Gece kaçta gelirsen anahtarla içeri girip kedilerini alabilirsin.

Jimin bir anahtar uzattı Yoongi'ye. Teşekkür ederek anahtarı aldı. Kısa süren sohbetten sonra kediler ve bir adet heyecandan kalbi duracak hale gelen Park Jimin kalmıştı. Bütün akşam beraber oynamışlardı ama kediler uyumuştu ve Jimin fazlasıyla yorgun düşmüştü. Ayakları onu yatağına götürdü. Yumuşacık yatağına kendini bıraktığı gibi uyumuştu...

Uhmm~ Yoongishi~

Yoongi'nin her davranışına ölüyordu Jimin. Üstündeki hakimiyeti bile boşalmasına sebep olabilirdi.

Min Yoongi, gece çok dışarıda kalmamış erken dönmüştü. Eve anahtar ile girdi. Önce Jimin'e göz gezdirdi ama uyuyor olduğunu anlayınca ses çıkarmadı. Sessizce kedilerinin yanına ilerledi. Onları kutularına koyduktan sonra tam çıkacakken kendine seslenen çocuğu duydu. Kedileri kapının yanına bıraktı ve Jimin'in yatak odasına ilerledi. Gördükleri sırıtmasına sebep oldu.

Yoongi-ah, yavaşla!

Karşısında uyuyan çocuk onun adıyla inliyor ve yatakta kıvranıyordu. Üzerinden düşmüş örtüsü ile sertleşmiş ve boşalmak üzere olan aleti ortaya çıkmıştı Jimin'in. Yoongi, biraz şaşkınlık hissetse de hoşuna gitmesi daha baskındı. Sesini çıkarmadan bir süre karşısında adı ile inleyen çocuğu izledi. Uyanmasının yakın olduğunu hissedince evden çıkmak için kapıya yöneldi. Kedilerini alıp doğruca evden çıktı. Anahtarı bırakmamıştı ama pişman değildi. Kendi evine geçmişti ama aklı hala Jimin'deydi. Tanrısal bir güzelliği vardı ve rüyasında altında olduğunu görüyordu. Bu fırsatı kaçıramazdı.

***

Aradan iki gün bile geçmemişti ama Yoongi arada Jimin'in kapısına geliyor ama sonrasında çalmadan geri dönüyordu. Her gün yıkanmış farklı çarşaflar görüyordu balkonunda. O akşam gerçekten gidecekti. Ufak tefek hazırlıklar yaptı ve kapısını çaldı. Jimin beklemediğinden beyaz sıfır kollu tişörtü ve siyah kısa şortu ile karşısında duruyordu. İkisi de şok olmuş bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı. Tabii yine ortamı bozan Yoongi olmuştu.

Gerçekten bunu nasıl yaptığına kimsenin cesareti yetmezdi ama Yoongi tek kelime dahi etmeden Jimin'i belinden tutup kendine çekti ve dudaklarını dudaklarına bastırdı. Jimin, öylece kalmıştı. Ne olduğunu bilmiyordu, evet hoşuna gitmişti ama neden anlamamıştı. Bir saniyelik ayrıldı Min Yoongi mükemmel dudaklardan. Fısıldadı dudaklarına.

Yoongi: Rüyanda yaşadığın şeyi gerçeğe dönüştürmeye ne dersin Park Jimin?

Jimin, işte şimdi anlamıştı. Fazla utanmıştı ama iş işten geçmişti. Anın zevkine bıraktı kendini. Kollarını Yoongi'ye sardı.

Jimin: Buna hayır demem Min Yoongi~

Yoongi sertçe öperken Jimin ise saçlarını çekiştirip kendine bastırıyordu. Yoongi, içeri girip kapıyı kapattı. Jimin'i, duvara yasladı ve kucağına aldı. Bacaklarını beline sardı Jimin. Sertçe öpüşüyorlardı ve gecenin daha yeni başladığının ikisi de farkındaydı...

Gece gece smut yazmaya çok üşendim. Böyle olsun bu da. İyi okumalar, fikirlerinizi belirtebilirsiniz.
Lyra~

Dirty Mind - myg+pjm ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin